Fransız manda yönetimi sırasında büyük bir parçası alınan mozaiklerin diğer parçası Antakya Hipodromunda yapılan kazılar sırasında ortaya çıktı.
Milattan Önce 67 yılında inşa edilen Antakya Hipodromunun gün yüzüne çıkmasının ardından 513 metrelik alanda yapılan kazılarda, 1930 ile 1939 yılları arasında Fransız manda yönetimi sırasında büyük bir kısmı alınan mozaiklerin diğer parçası hipodrom alanında bulundu.
(Türkiye Müzelerinde Görülmesi Gereken 50 Eser)
Yapılan hipodrom kazılarında bulunan mozaikle ilgili açıklamada bulunan Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hatice Pamir, “Fransız manda yönetimi sona erince artık Hatay Türkiye’ye katılınca, burada eskisi gibi kazı yürütülemeyeceği için, buradan artık eser götürülemeyeceği için ne bulmuşlarsa hızlıca kazıp götürmüşler. Ve o nedenle bu mozaik parçasını burada unutmuşlar” dedi.
“Antakya Hipodromu döneminin en büyük ve en eski yapıtı”
Antakya Hipodromu’nun, Roma’daki Circus Maximus ve Konstantinopolis’e yapılan hipodromdan daha önce yapıldığını ve döneminin en büyük yapıtı olduğunu belirten Prof. Dr. Hatice Pamir konuşmasına şöyle devam etti,
“2013 yılından bu yana kazı çalışmalarını yürütmekteyiz. Bulunduğumuz yer MÖ 300 yılında kurulan Antakya’nın kentsel merkezidir. Aynı zamanda yönetim merkezi olması nedeniyle, saray yapısı olduğundan dolayı da bu alan bazilika olarak da adlandırılıyor. Tabi yönetim merkezi olduğu için büyük anıtsal ve kamusal yapılarla donanmış bir alan. 1932-1939 yıllarında Fransız manda dönemindeyken de kazı yapılmış, yapıya ait bir takım veriler mevcuttu ama bugüne kadar tanıtılmamış bir yapıydı.”
“İlk kez bu yapıda kazı çalışmalarına başladığımızda, kentin hipodromunun merdivenleri mevcuttu. Merdivenler bize bu yapının 2 katlı bir oturma sırası ve tribününün olduğunu gösteriyor. Ve görmüş olduğunuz bu verileri de kullanarak bir kazı stratejisi belirledik. Hipodromun batı tarafında kazıya başladık. Ve orada da temellerin varlığını ortaya çıkardık. Bu da bize yapıtın boyutları hakkında bir fikir verdi. Buna göre 513 metre uzunluğunda bir yapı, dıştan dışa 105 metre ve kendi çağının en büyük yapılarından bir tanesi, en eskilerinden bir tanesi. Şunu söylemek iddialı olmaz, Antakya Hipodromu var olduğu zaman Roma’daki Circus Maximus yoktu.”
“Circus Maximus MS 80’e tarihlendirilir, Antakya hipodromu milattan önce 67’ye tarihlendirilir. Yani aralarında 100 yıldan fazla bir zaman farkı var. İstanbul’daki yani Konstantinopolis kurulduktan sonraki yapılan hipodrom bu hipodromdan 300 yıl sonra kurulmuştur. Ve bu hipodrom yapısı bir merkez olarak Doğu Akdeniz’de yapılmış olan bütün bu olimpiyat oyunlarının sergilendiği, düzenlendiği, organizasyonunun yapıldığı bir yapı olması nedeniyle kentin aslında prestij yapısı bir anlamda.”
“Biz de bu yapıyı kazarak hem turizme bir anlamda katkı sağlayacak bir veri sunmuş oluyoruz, bir cazibe merkezi oluşturmuş oluyoruz hem de tarihsel süreç içerisinde Antakya’nın kimliğine tanıklık eden bir yapıyı ortaya çıkarmış oluyoruz. Sadece söylenenle ibaret değil bizzat gözümüzle göreceğimiz bir yapıyı ortaya çıkarmış oluyoruz. Ada mevki olarak adlandırdığımız bu alanın büyük ölçüde mevcut olan, koruma altına alınmış olan kısımlarını arkeoparka dönüştürerek bir taraftan kazı çalışmaları devam ederken, diğer taraftan da var olan dokuyu sosyal hayatın içerisine katmak istiyoruz.”
“Antik kaynaklar bize hipodrom alanda saray bulunduğunu söylüyor”
Antik kaynaklardan elde edilen bilgiler doğrultusunda Antakya Hipodromu alanında saray yapısı olduğuna değinen Prof. Dr. Pamir, “Antik kaynaklar dediğimiz, antik yazarların yazdığı kitap, veri, belge ve dokümanlara göre hipodromun hemen bitişinde, batı tarafında bir saray yapısı olduğundan bahsediliyor.
Hatta Roma imparatoru Traianus, Persler (İran) üzerine sefer yapmaya karar verdiğinde Antakya’ya geliyor ve ordusunu bu hipodrom alanda topluyor. O sırada ise bu sarayda kalıyor. Ve bu sarayda kaldığı sırada büyük bir deprem oluyor, koşarak hipodroma sığındığını antik kaynaklar bize anlatıyor. Bu bizim için burada hipodromun hemen yanında bir saray olduğunu ve bu sarayın bir anlamda yönetim merkezi olduğunu bize gösteriyor” dedi.
Antakya Hipodromu alanında yapılan kazıların bir amacının da parçaları alınan mozaik eserlerin geriye kalan parçalarını da gün yüzüne çıkarmak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Pamir, şöyle devam etti:
“1932 ve 1939 yıllarında burada yürütülen kazılarda hamam yapıları kazılmış onların mozaikleri alınıp götürülmüş ama bugün yerleri kayıp hiçbirinin nerede olduğunu bilmiyoruz. Konutlar kazılmış o konutların nerede olduğunu bilmiyoruz. Gerçi mozaikleri alınmış hali hazırda müzede sergileniyor hem burada Hatay Müzesi’nde hem de Louvre gibi, Worcester gibi çok çeşitli 40’a yakın müzede sergilenen Antakya mozaikleri var. Bu projenin bir amacı da bu kazı yapılan yani bu mozaiklerin çıktığı yerde kalan diğer mozaikleri de tespit edip, onları da ortaya çıkarmayı hedefliyoruz”
İHA
You must be logged in to post a comment Login