Amerika’nın Sömürgeleştirilmesi Küresel İklimi Soğuttu

Amerika’nın 15. yüzyılın sonlarında sömürgeleştirilmesi binlerce insanın canına mal olmakla kalmadı, aynı zamanda küresel iklimi de değiştirdi.

Kolomb’un Karaya Ayak Basışı, John Vanderlyn, 1847

Londra Üniversitesi Akademisi’nden (UCL) bilim insanlarının yaptıkları çalışma sonucu vardıkları kanı bu.

Ekip, Avrupalıların kıtaya yerleşmesini takip eden iklimsel bozulmanın, terk edilmiş devasa boyutlardaki zirai alanın hızlı büyüyen ağaçlar ve diğer bitkilerce istila edilmesine yol açtığını söylüyor. 

Araştırmacılara göre bu durum, atmosferden nihayetinde gezenimizin soğumasına sebep olacak kadar karbondioksit çekilmesiyle sonuçlanmıştı.

(Sahra Çölünde, Her 20.000 Yılda Bir İklim Değişiyor)

Söz konusu zaman dilimi, tarih kitaplarında “Küçük Buz Çağı” olarak adlandırılan, sert kışların Thames Nehri’ni sık sık dondurduğu soğuma dönemine denk geliyor.

Alexander Koch ve meslektaşlarının Quaternary Science Reviews’da yayımlanan çalışmalarında belirtildiğine göre “Amerika’daki yerli halkın “yok oluşu”, tarıma müsait alanların terk edilmesine neden olmuş,  bunun sonucunda oluşan karasal karbon alımı ise hem atmosferik CO2 hem de küresel yeryüzüne yakın hava sıcaklığında saptanabilir bir etki yaratmıştı.

Soğuk zamanlar: 17. yüzyılda Thames Nehri’nin donduğunu gösteren resim

Araştırma neyi gösteriyor?

Ekip çalışma kapsamında, 1492’de, Avrupalılarla ilk temasın öncesinde, Amerika’da ne kadar insan yaşadığına dair bulunabilen tüm verileri taradı. 

Daha sonra, nüfusa ilişkin sayıların, ilerleyen yıllar içerisinde, kıtanın suçiçeği, kızamık gibi hastalıkların yanı sıra, savaş, kölelik ve toplumsal çöküşle tanıştırılmasıyla nasıl değiştiği değerlendirildi.

Ekip incelemeler sonucunda, 15. yüzyılın sonlarında tüm Amerika’da 60 milyon insan yaşadığını, ancak bu sayının yalnızca bir yüzyıl içerisinde beş veya altı milyon kadar gerilediğini öne sürdü.

(Transilvanya’daki Buz Mağarası 10.000 Yıllık İklim Değişimini Gösteriyor)

Nüfusun yanı sıra,  yerli uygarlıklarca ekilen ne kadar büyüklükte bir alanın kullanım dışı kaldığı ve temizlenmiş bu alanların tekrar orman ve savanaya dönmesinin nasıl bir etki yaratacağı da incelendi.

Söz konusu alan yaklaşık 56 milyon hektar, diğer bir deyişle Fransa gibi modern bir ülke büyüklüğündeydi.

Bu ölçüde bir tekrar yeşermenin, atmosferdeki gaz konsantrasyonunu nihayetinde 7-10ppm’e (havadaki her bir milyon molekül için 7-10 CO2 molekülü) düşürmeye yetecek kadar CO2 tüketeceği saptandı.  

Araştırma eş yazarı Profesör Mark Maslin, “Bunu modern bağlamda şöyle açıklayabiliriz: biz temelde fosil yakıt yakıyor ve her bir yıl için yaklaşık 3ppm üretiyoruz. Buradan anlaşılacağı üzere, atmosferden emilen çok büyük miktarda bir CO2 söz konusu” diyor.

“Küçük Buz Çağı olarak adlandırılan, 1500’lü ve 1600’lü yılları kapsayan dönemde belirgin bir soğuma yaşanmış, Burada ilgi çekici olan, iklimi birazcık soğutan doğal süreçleri görebiliyoruz oluşumuz, ancak tam bir soğuma için soykırım-kaynaklı bir CO2 azalımı gerekiyor.”

Karbondioksit seviyelerindeki düşüş buz çekirdeklerinin içinde sıkışıp kalmış hava baloncuklarından saptanabiliyor.

Bu bağlantı neyle destekleniyor?

Yerli nüfusun düştüğü dönemde yaşanan CO2 azalımı Antarktika’dan alınan buz çekirdeği kayıtlarında açıkça görülebiliyor.

Bu donmuş örnekler içerisine sıkışıp kalmış hava baloncuklarındaki karbondioksit konsantrasyonunda bir düşüş görülüyor.

Gazın atomik bileşimi ise bu düşüşün yeryüzünün bir yerlerinde gerçekleşmiş karasal süreçlerden kaynaklandığını gösteriyor.

Ekip, öne sürdükleri iddianın ayrıca Amerika’daki kömür ve polen tortularıyla da uyuştuğunu bildiriyor.

Reading University’den, çalışmaya dahil olmayan iklim bilim profesörü Ed Hawkins, “Bilim insanları bu Küçük Buz Çağı’nın birkaç farklı etmenden (atmosferik karbondioksit seviyelerindeki düşüş, bir dizi büyük çaplı volkanik patlama, arazi kullanımındaki değişiklikler ve solar aktivitede geçici bir azalma) kaynaklandığını saptadı” diyor.

“Bu yeni araştırma, CO2’deki azalmanın, kısmen Avrupalıların Amerika’ya yerleşiminden kaynaklandığını ve yerel nüfusun bunun sonucunda ciddi olarak azalmasının doğal bitki örtüsünün yeniden yeşermesine yol açtığını gösteriyor. Demek ki beşeri faaliyetler iklimi sanayi devriminin başlamasından çok daha önce etkilemiş.”

Modern iklim politikaları için bundan ders çıkarılabilir mi?

Araştırma eş yazarı Dr. Chris Brierley için bu sorunun cevabı evet. Brierley’e göre nüfusun ciddi ölçüde azalmasının yarattığı sonuçlar ve tarıma uygun olarak temizlenmiş arazilerin yeniden yeşermesi küresel ısınma çözümlerinin karşı karşıya olduğu zorluğa ışık tutuyor.

Brierley verdiği bir demeçte, “Negatif emisyon” yaklaşımları ve iklim değişikliğini hafifletmek adına atmosferden CO2 çekmek için ağaçlandırma yönteminin kullanımı hakkında söylenen çok şey var.”

“Benim bu araştırmadan gördüğüm, ölçünün ne denli önemli olduğu. Zira nüfus kaybı Fransa büyüklüğünde bir alanda meydana gelmiş, bu alan zaman içinde yeniden ormanlaşmış ve bu da bize yalnız birkaç ppm sağlamış. Araştırma, bize yeniden ağaçlandırmanın neler yapabileceğini göstermesi açısından son derece faydalı. Fakat aynı zamanda, bu türden bir azalım, mevcut oranda yalnızca iki yıllık bir fosil yakıt emisyonuna denk geliyor” diyor.

Araştırma ayrıca insanlığın yeryüzünde geçirdiği süre ve bu süre içerisindeki etkisini tanımlamak için yeni bir isim yaratılmasına ilişkin tartışmalarla da alakalı.  

Bu çağ Antroposen olarak adlandırılıyor ve jeolojik kayıtlarda nasıl tanınacağı hususunda tartışmalar olanca hızıyla devam ediyor.

Bazı araştırmacılar, bu çağın 1950’lerden itibaren yaşanan endüstriyel faaliyetlerdeki büyük hızlanmayı kaydeden tortularda en açık şekilde görülebileceğini söylüyor.

Araştırma ekibine göre Amerika’daki bu büyük nüfus kaybı gezegenimizde 20. yüzyılın ortalarından çok daha önce derin ve silinemez bir iz bırakan önemli insan faaliyetleri olduğunu gösteriyor.


BBC. 31 Ocak 2019.

Makale: Koch, A., Brierley, C., Maslin, M. M., & Lewis, S. L. (2019). Earth system impacts of the European arrival and Great Dying in the Americas after 1492. Quaternary Science Reviews, 207, 13-36.

Ege Üniversitesi Mütercim Tercümanlık bölümü mezunu. Arkeoloji ve özellikle sanat tarihini çok seviyor.

You must be logged in to post a comment Login