At kalıntılarına yapılan analizler, yüzlerce yıl önce Amerika yerlilerinin atları nasıl yetiştirdiğini dair yeni bilgiler veriyor.
Daha önce Buzul çağa ait olduğuna inanılan bir atın yeni analizi, hayvanın aslında sadece birkaç yüz yıl önce öldüğünü ve Amerika yerlileri tarafından yetiştirildiğini, sürüldüğünü ve bakıldığını gösteriyor. Çalışma, Amerika’daki atlar ve koruyucuları arasındaki erken ilişkilere ışık tutuyor.
2018’de Utahlı bir çift, şaşırtıcı bir şey ortaya çıkardıklarında Provo şehri yakınlarındaki arka bahçelerinde düzenleme yapıyorlardı. Ortaya çıkardıkları şey, Shetland midillisi büyüklüğünde bir atın neredeyse eksiksiz bir iskeletiydi. Bilim insanları ve medya bulgulara oldukça önem verdi. Ön veriler, atın 10.000 yaşından büyük olabileceğini gösteriyordu.
Yeni araştırmanın baş yazarı ve Colorado Boulder Üniversitesi CU Doğa Tarihi Müzesi’nde arkeoloji küratörü olan William Taylor, ‘’Kalıntılar, Son Buzul Çağ olan Pleistosen’e ait jeolojik birikintilerde bulunmuştu.’’ diyor.
(Evcil Atlar Anadolu’ya Bronz Çağı’nda Getirilmiş)
Taylor ve meslektaşları, atın kemikleri ve DNA’sı üzerinde yapılan ayrıntılı araştırmaya dayanarak, bunun bir Buz Devri memelisi olmadığı sonucuna vardı. Bunun yerine, Avrupalılar bölgede kalıcı bir varlığa sahip olmadan önce muhtemelen Ute veya Shoshone topluluklarına ait olan evcilleştirilmiş bir attı.
Ancak Taylor bu sonuçlar nedeniyle hayal kırıklığına uğramadı. Hayvan kalıntılarının Batı’daki yerli grupların atlarına nasıl baktıklarına dair değerli bilgileri ortaya çıkardığını söyledi.
Taylor, ‘’Bu çalışma, yerli halklar ve atlar arasında çok gelişmiş bir ilişki olduğunu gösteriyor.’ Ayrıca bize kütüphanelerde ve müze koleksiyonlarında bulunan at kemiklerinde, insan-at hikayesine dair çok daha önemli ipuçları olabileceğini söylüyor.” diyor.
Kemiklerinde saklı
Taylor, ‘’Batı Amerika’da Atlar ve İnsan Toplulukları’’ adlı bir çalışmaya liderlik ediyor. Araştırmacıların kemiklerde saklı ipuçlarını toplayarak çok şey öğrenebileceklerini söylüyor.
Taylor, ‘’Sizin veya benim sahip olduğumuz iskelet, hayatlarımızda yaptıklarımızın bir günlüğüdür.’’ diyor. ‘’Şu anda ölsem ve iskeletime baksanız, sağlak olduğumu veya saatlerimin çoğunu bilgisayar başında geçirdiğimi görürdünüz.’’
Taylor, 2018’de Lehi atını ilk gördüğünde, bunun bir Buz Devri fosili olduğuna şüpheyle yaklaştı. Eski atların ilk olarak Kuzey Amerika’da evrimleştiğini ve Pleistosen döneminde yaygın olduğunu söyledi ve mamutlar gibi diğer birçok büyük memeliyle nesli yaklaşık aynı zamanda tükenmişti. Ancak bu at, sırtındaki omurlarda karakteristik kırıklar içeriyordu.
Taylor, bunun kafa karıştırıcı bir soru işareti olduğunu söyledi.
Bu tür kırıklar genellikle bir insan vücudu, binicilik sırasında bir atın omurgasına defalarca çarptığında meydana gelir – nadiren vahşi hayvanlarda ortaya çıkarlar ve genellikle en çok eyer çerçevesi olmayan atlarda belirgindir. Bu yüzden Taylor ve meslektaşları daha derine inmeye karar verdi.
Fransa’daki Toulouse Üniversitesi’ndeki ortak yazarlar tarafından yapılan DNA analizleri, Lehi atının Equus caballus (bugünün evcil atı) türüne ait kabaca 12 yaşında bir dişi olduğunu ortaya çıkardı. Radyokarbon tarihlemesi, 17. yüzyılın sonlarında öldüğünü gösterdi. Ayrıca atın birkaç uzvunda eklem iltihabı görünüyordu.
Taylor, ‘’Evcil bir atın hayatı zor olabilir ve bu zorluklar iskelet üzerinde pek çok etki bırakır.’’ diyor.
Bilim insanlarının, Utah Gölü kıyısındaki kumların derinliklerindeki konumu nedeniyle atın çok eski olduğuna inandıklarını ekliyor Taylor. Atın bakıcıları bir çukur kazmış ve öldükten sonra hayvanı kasıtlı olarak gömmüş gibi görünüyor. Bu da onu başlangıçta Buz Devri çökeltilerinden gelmiş gibi gösteriyordu.
Muhtemelen Lehi atını topallaştıran yaralara rağmen, insanlar bu atla ilgilenmeye devam etmişlerdi. Muhtemelen onu sürülerindeki aygırlarla çiftleştiriyorlardı.
Gizli Tarih
Yeni çalışmanın yazarlarından biri olan Carlton Shield Chief Gover için bu araştırma, yerli grupların ve atların bilinmeyen tarihinin bir başka örneğidir.
Gover, çoğu araştırmacının bu ilişkiyi bir Avrupa merceğinden görme eğiliminde olduğunu söylüyor. İspanyollar hayvanları Amerika’ya teknelerle getirdi ve yerli halkların onlarla nasıl etkileşim kurduğunu şekillendirdi.
Ancak bu görüş, atların bu ilk gelişinden sonra Amerika’da ne kadar benzersiz bir “yerli” haline geldiklerini gizliyor.
CU Boulder’da yüksek lisans öğrencisi ve Pawnee Nation’ın kabile vatandaşı olan Shield Chief Gover, ‘’Avrupalıların görmediği çok şey oldu.’’ diyor. ‘’Büyük ovalar ve Batı’daki nüfusların kültürlerini atlara uyarladıkları 200 yıllık bir dönem vardı.’’
Birçok yerli halk için, atlar hayatın neredeyse her alanını hızla değiştirdi.
Shield Chief Gover, ‘’Daha fazla baskın ve daha az savaş vardı. Atlar, yerli halk kültürlerine derinlemesine entegre oldu ve insanların hareket etmesini, avlanmasını, ticaretlerini ve daha fazlasını değiştirdi.’’ diyor.
Chief ve Taylor, araştırmalarının, yerlilerin sözlü geleneklerinin yanı sıra bu hikayelere ışık tutmaya yardımcı olacağını umuyor. Taylor, kendi adına Lehi atının ülkenin dört bir yanındaki müze koleksiyonlarında Buz Devri hayvanlarıyla yanlışlıkla rafa kaldırılmış tek kalıntı seti olmadığından şüpheleniyor. ‘’Bunun gibi daha çok şey olduğunu düşünüyorum.’’
University of Colorado. 4 Şubat 2021.
Makale: Taylor, W. T. T., Hart, I., Jones, E. L., Brenner-Coltrain, J., Jobe, J. T., Britt, B. B., … & Roberts, P. (2021). Interdisciplinary Analysis of the Lehi Horse: Implications for Early Historic Horse Cultures of the North American West. American Antiquity, 1-21.
You must be logged in to post a comment Login