Finlandiya’da resimlerin bulunduğu kayalık alanların akustik özellikleri, tarihöncesi sanata ilham vermiş olabilir.
Värikallio’da hayvan kulaklı insan ve yan yana duran iki insan tasviri. C: Julia Shpinitskaya
Helsinki Üniversitesi’nden araştırmacılar, 37 kaya resmi alanında akustik tepki ölçümleri gerçekleştirdi ve geyik, insan ve tekne figürlerinin çizildiği dik kaya yüzeylerinin aynı zamanda etkili ses yansıtıcıları olduğunu keşfetti. Araştırmaları, Sound Studies dergisinde yayımlandı.
Finlandiya’daki tarihöncesi kaya resimleri (MÖ 5.000 ila 1.500), göllerden doğrudan yükselen kayalık yamaçlarda bulunuyor ve oldukça özel akustik ortamlara sahi.
Bu son derece pürüzsüz kaya yüzeyleri, göl seviyeleri değişmeden kaldığında, belirgin ve tek tekrar eden yankılar üreterek, sesleri doğru bir şekilde kopyalıyor. Bu yankılar, sesin kaya duvarlarının arkasından geliyormuş gibi duyulmasını sağlıyor.
Yakındaki daha engebeli kıyı kayalıkları daha zayıf ve belirsiz yankılar üretirken,
Aynı su kütlesi üzerindeki çağdaş yerleşim alanları ise duyulabilir bir yankı oluşturmuyor.
Bu bulgular, avcı-toplayıcıların su yoluyla kaya resimlerine yaklaşırken özel bir işitsel deneyime girdiklerini gösteriyor: Gerçeklik, ses açısından “iki katına çıkmış” gibi algılanıyordu.
Akustik ölçüm verileri, özel tasarlanmış bir kayıt salı ile ya da kış aylarında göl buzunun üzerinden toplandı.
Astuvansalmi’de bir el izi ve bir el izinin parmaklarından boynuz yapılan bir geyik. C: Julia Shpinitskaya
Araştırma ekibinden arkeolog Riitta Rainio, şunları söylüyor: “Kullanılan psikoakustik kritere göre yankılar o kadar güçlü ki, geçmişte yaşayan insanların bunları duymamış olmasını düşünmek için hiçbir neden yok.”
“Böylece insanlar, kayalara çizilmiş geyiklerin konuştuğunu ve insan figürlerinin kendilerine benzeyen bir sesle karşılık verdiğini duyuyorlardı.”
Etnomüzikolog Julia Shpinitskaya, çok yıllık araştırma projesinin sonuçlarından büyük heyecan duyduğunu belirtiyor:
“Tarihöncesi insanların ürettiği sesler bugün erişimimiz dışında olsa da, bu çalışma, su kenarındaki kaya resimleriyle ilişkili duyusal deneyimlerin temel bir özelliğini ortaya çıkarıyor—ses yansımaları, ritüellere ve etkinliklere güçlü bir şekilde katılıyor ve kayalıkları adeta canlı, enerjik varlıklara dönüştürüyordu.”
Araştırmacılar, fiziksel çevre veya insanüstü varlıklarla karşılıklı iletişim kurma olasılığının, bu kaya alanlarının neden ziyaret edildiği, resmedildiği ve adaklar bırakıldığıyla doğrudan ilişkili olabileceğini düşünüyor.
Bu çalışma, sesin ve yankının geçmiş toplumlarda oynadığı önemli rolü gösteren bir örnek sunarak müzik ve ses tarihine yeni bir bakış açısı kazandırıyor.
You must be logged in to post a comment Login