Araştırmacılar, makakların kaşınma davranışını inceleyerek kaygı, karamsarlık ve duyguların bedensel tepkilerle ilişkisini anlamaya çalıştı.
Bilim insanları Sakumi Iki ve Ikuma Adachi, yakın zamanda maymunların kendilerini kaşımalarını izleyerek çok zaman geçirdi.
İnsan olmayan primatlar arasında kendini kaşımanın, sosyal gerilim ve kaygıyı gösterdiği bilinmektedir. Japonya’daki Kyoto Üniversitesi’nden iki araştırmacı, bu bağlantıyı kullanarak, maymunların kaygılı olduklarında (ve dolayısıyla çok kaşındıklarında) mı daha karamsar davrandıklarını, yoksa karamsarlıklarının mı kaygılarını (ve kaşınmalarını) tetiklediğini anlamak istedi.
(İlgili: Dişilerin Gözdesi Olmanın Alfa Erkek Babunlar için Bedeli Var)
Bulguları, ilk seçeneğin doğru olabileceğini gösteriyor: Primatlar, vücutlarını kaşımışlarsa karamsar bir seçim yapma olasılıkları daha yüksek. Bu durum yalnızca fizyolojik değişimlerin duygusal durumlarla nasıl bağlantılı olduğuna dair önemli bir teoriye kanıt sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda maymunların beden dilinin, hayvan bilincinin insan bilincinden nasıl farklı olabileceğine dair ilginç ipuçları verebileceğini de ortaya koyuyor.
Önceki birçok çalışma, primatlarda kendini kaşımanın sosyal gerginlik ve duygusal durumla bağlantılı olduğunu göstermişti. Örneğin, 1991 tarihli bir araştırma, kaygı giderici ilaç verilen maymunların kendilerini daha az kaşıdığını, kaygı artırıcı ilaç verilenlerin ise kaşınma oranlarını artırdığını bulmuştu.
Araştırmalar ayrıca, ast konumdaki kapuçin maymunlarının, baskın bir birey yaklaştığında —muhtemelen artan saldırganlık riski nedeniyle— daha fazla kaşındığını gösterdi. Kendini kaşıma eğilimi yüksek olan Japon makakları ise, grup arkadaşlarıyla yaşadıkları bir çatışmanın ardından barış yapma olasılığı daha düşük bireylerdi.
Hayvan ve insan davranışlarını inceleyen araştırmacılar, genellikle kendini kaşımayı kısa vadeli kaygı, sosyal gerginlik ve duygusal durum değişikliklerinin bir ölçütü olarak kullanır. Kendini kaşıma, insanlarda da sosyal gerginlikle bağlantılı: İnsanlar, kısa süreli yoğun kaygı dönemlerinde daha fazla kaşınma eğiliminde.
Kendini kaşıma, davranış bilimcilerin “yer değiştirme davranışı” (displacement behavior) dediği bir örnek. Bu davranışa esneme, dudak ısırma, bir şeylerle oynama ve yüzü elleme gibi hareketler de dahil.
Araştırmalar, bu tür davranışların kaygıyla başa çıkmamıza da yardımcı olabileceğini gösteriyor. Örneğin 2012 yılında İngiltere’de yapılan bir çalışmada, katılımcılardan izleyici önünde zor (ve bazı durumlarda çözümsüz) aritmetik işlemler yapmaları istenmiş ve test sırasında daha fazla kendini kaşıma davranışı sergileyen katılımcıların, test sonrası kaygı seviyelerinin daha düşük olduğunu bildirdiği görülmüştür.
Kyoto Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, makakların yer değiştirme davranışına insanlardan farklı bir şekilde yaklaştığını buldu.
Iki ve Adachi, altı yetişkin Japon makakı (Macaca fuscata) ile çalıştı. Kaşıma davranışının esneme gibi bulaşıcı olmasından yararlanarak, deneklerinde kaşınmayı tetiklemek için kendini kaşıyan bir makak videosu kullandılar.
Maymunları, gri tonlamalı bir dokunmatik ekranda farklı seçenekler arasında seçim yapmaları için eğittiler. Gri ton koyulaştıkça, maymunların yiyecek ödülü alma olasılığı artıyordu.
En açık gri tonu seçtiklerinde ekran kısa süreliğine boş kalıyordu. En koyu gri tonu her zaman yiyecek ödülü veriyordu; aradaki üç orta ton ise tutarsız sonuçlar üretiyordu.
Bu uyaranlar, maymunların iyimserliğe mi yoksa karamsarlığa mı meyilli olduklarını test ediyordu. Kendini kaşıyan maymunlar, tutarsız sonuç veren uyaranlar karşısında daha karamsar olma eğilimindeydi. Araştırmacılar karamsarlığı tepki süresiyle ölçtü.
Bir maymunun belirsiz gri tonları seçmesi ne kadar uzun sürerse, araştırmacılar onu o kadar karamsar olarak değerlendiriyordu. Kaşınmayan maymunlar ise tereddüt etmiyordu. Araştırmacılar, kaşınmanın maymunların kaygılı olduğunun bir işareti olduğunu ve kaygının da onların geleceğe dair daha karamsar olmalarına yol açtığını savunuyor.
Bu çalışma, James-Lange teorisi olarak bilinen görüşü, insan dışı hayvanlarda test eden ilk çalışmalardan biri oldu. Bu teori, duyguların davranışsal ve fizyolojik bileşenleri ile bu duyguların deneyimlenmesi arasında ardışık bir bağlantı olduğunu öne sürüyor. Bu fikre göre, davranışsal ve fizyolojik tepkiler önce geliyor. Yani, örneğin düzensiz kalp atışına sahip olmak bizi kaygılı hale getiriyor.
Yeni bulgular, James–Lange teorisini destekliyor. Kendini kaşıma ile ölçülen negatif duygular karamsarlığı tetikliyor, tersi değil. Korku gibi temel duygularla ilişkilendirilen beyin bölgeleri memelilerde benzer. Ancak bu duyguları deneyimleme biçimimizin diğer türlerle karşılaştırılabilir olup olmadığı net değil.
Örneğin, kaygıya benzer fizyolojik tepkilere sahip iki insan, bu durumu farklı algılayabilir. Bir kişi kaygıyla başa çıkabilirken, diğeri bu durumla mücadele etmekte zorlanabilir. İnsan dışı primatların da kaygıya karşı bireysel tepkileri olduğunu biliyoruz, fakat bunun nedenini tam olarak bilmiyoruz ve onlara soramıyoruz.
Bu çalışma, insanlar ile diğer türler arasındaki ilginç benzerliklerin yanı sıra farklılıkları da vurguluyor. Olası bir fark, bilinçle ilgili olabilir. İnsanlar, bedensel tepkilerini bilinçli olarak deneyimler ve bu, onlara nasıl karşılık verdiğimizi etkiler.
Düzensiz bir kalp atışı bizi kaygılandırabilir. Bunun nedeni sadece fizyolojik bir tepkinin stres yaratması değil; aynı zamanda kalp atışımızın düzensiz olduğunu hissettiğimizde bir şeylerin yanlış olduğunu bilmemiz. Bu farkındalık, bizi daha da kaygılı hale getirebilir.
İnsanlar, bu çalışmada yer alan Japon makaklarının aksine, James-Lange teorisinin öngördüğü sıralı örüntünün tersini de yaşayabilir. Örneğin, yarın sınav olduğunu bilmek, bu düşünce nedeniyle kalp atışını düzensizleştirebilir.
Duygusal tepkiler ile bu tepkilerin algılanması arasındaki kısa vadeli bağlantı, birçok primat türü (insanlar, diğer kuyruksuz maymunlar, maymunlar ve lemurlar dâhil) ve diğer memeliler tarafından da paylaşılıyor olabilir. Ancak araştırmalar henüz bunu kesin olarak ortaya koymuş değil.
Iki ve Adachi’nin çalışması gibi araştırmalar, hayvan krallığında davranışsal ve bilişsel becerileri şekillendiren faktörleri daha iyi anlamak için yalnızca insana en yakın türler olan şempanzeler ve bonobolar değil, çok geniş bir tür yelpazesinin incelenmesinin önemini ortaya koyuyor.
The Conversation. Bonaventura Majolo. 26 Mart 2025.
Makale: Iki, S., & Adachi, I. (2025). Affective bodily responses in monkeys predict subsequent pessimism, but not vice versa. Proceedings B, 292(2040), 20242549.
You must be logged in to post a comment Login