Güney Afrika, kaya sanatı konusunda çok zengin olmasına rağmen, kaya sanatı ve müzik arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar çok sınırlıydı.
Yeni bir çalışmada arkeolog Dr. Joshua Kumbani ve Prof. Margarita Diaz-Andreu, Zimbabve kaya sanatı ve müzik aletleri arasındaki ilgi çekici ilişkiyi inceledi.
Güney Afrika, kaya sanatı araştırmalarında köklü bir geçmişe sahip olmasına rağmen, kaya sanatı ve müzik arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar oldukça sınırlı, özellikle Zimbabve’de.
Dr. Kumbani, “Kaya sanatında veya arkeolojik kazılarda müzik aletleri konusu bugüne kadar önceliklendirilmemişti. Kaya sanatı, geçmişte insanların müzik ve ses üretimlerini yeniden inşa etmek istiyorsak müzik arkeolojisinin en güvenilir kaynaklarından biri. Bu nedenle bu araştırma, kaya sanatına odaklandı. Zimbabve’de daha önceki kaya sanatı araştırmalarının çoğu, sanatta işlenen temalar ve bölgesel farklılıklar gibi diğer konulara odaklanmıştı” diyor.
Ancak geçtiğimiz birkaç yıl içinde Witwatersrand Üniversitesi’nden Prof. Sarah Wurz’un araştırma ekibi bu araştırma açığını kapatmaya ve Güney Afrika’daki müzik aletlerini tespit edip belgelemeye başladı. Dr. Kumbani ve Prof. Díaz-Andreu’nun araştırması ise bu çalışmanın Zimbabve’ye genişletilmesini sağlıyor.
(İlgili: Antik Mısırlılar İçin Dans, Günlük Hayatın Önemli Bir Parçasıydı)
Zimbabve’de kaya sanatı en yaygın arkeolojik kalıntılardan biri ve ağırlıklı olarak ülkenin doğu yarısında bulunuyor. Burada birçok alan tespit edildi ve tanımlandı ve bugün daha fazlası keşfediliyor.
Bu bölgelerdeki kaya sanatı iki ana türden oluşuyor: San avcı-toplayıcıları tarafından yapılan ince boyalı sanat ve gelen çiftçiler tarafından yapılan parmak boyalı çiftçi kaya sanatı. Bu çalışmada araştırmacılar yalnızca ilkini analiz etti.
Müzik aletleri tanımlandıktan sonra, Hornbostel-Sachs sistemine göre dört kategoriye ayrıldı: ideofonlar, membranofonlar, kordofonlar ve aerofonlar.
Dr. Kumbani, tanımladıkları nesnelerin gerçekten müzik aletleri olduğundan emin olmak için çalgıyı kullanan figürlerin duruşlarını incelediklerini belirtiyor: “Figürlerin sadece nesneleri mi tuttukları, yoksa enstrüman mı çaldıklarını anlamak için duruşlarına odaklandık. Örneğin, flüt çalma eylemini, iki eliyle bir boru tutan ve boruyu ağzına yakın tutan bir figürden anlayabiliriz. Çünkü bu, aerofona hava üflenmesini sağlayan tipik bir duruş”
“Çıngırak çalma ise genellikle, ellerde tutulan armut şeklindeki veya kabak görünümlü nesnelerin belirgin bir açıda bükülmüş ellerle sallanmasını gösteren bir duruşla karakterize edilir. Bu duruş, ideofonların sallanması sırasında ellerin hareketini işaret edebilir.”
Araştırmacılar başarılı bir şekilde çıngıraklar, bir davul, borular, flütler ve ses çıkaran aletler (bullroarer) tanımladılar. Bu aletlerin çoğu Harare Eyaleti, Mashonaland East Eyaleti ve Matabeleland South’daki Matobo Dünya Mirası Kültürel Alanı’nda yoğunlaşmıştı.
Araştırmacılar, kaya sanatında tasvir edilen müzik aletlerinde ilginç farklılıklar ve benzerlikler tespit etti. Örneğin, bölgesel farklılıklar vardı. El çıngırakları, omuzlara veya üst kollara takılmış kabak şeklindeki aletler Zimbabve kaya sanatında görülürken, Güney Afrika kaya sanatında yaygın olarak tasvir edilen ve bugün geleneksel Zimbabve danslarında kullanılan bacak çıngırakları Zimbabve kaya sanatında yoktu.
Dr. Kumbani, bu farkın kültürel farklılıklardan kaynaklanabileceğini belirtiyor: “Bu durum, sanatı yapan gruplar arasındaki farklı enstrüman tercihlerini gösterebilir ve bölgesel varyasyonları ortaya koyar. Bu, sanatın farklı kültürel gruplar tarafından yapıldığının bir göstergesi olabilir.”
Benzer şekilde, müzik yayları (telleri çekilerek ses üretilen yaylar) Zimbabve kaya sanatında bulunmuyor. Bu tür aletler diğer güney Afrika kaya sanatında tasvir edilmiş. Bu tür bölgesel farklılıklar, Zimbabve’nin kaya sanatında kudu hayvanını tercih etmesi ve Güney Afrika’nın eland tasvirine odaklanması gibi bilinen diğer bölgesel farkları yansıtıyor.
Bölgesel eğilimlerin yanı sıra, birçok müzik aleti tasvirinin trans motifleriyle bağlantılı olduğu görüldü. San şamanları, iyileştirme gibi çeşitli nedenlerle trans dansları gerçekleştirirdi. Bu eylemi kaya sanatında betimlediklerinde, genellikle yarı insan-yarı hayvan figürleri (teriantroplar), eğilmiş veya öne doğru bükülmüş duruşlar, dik saçlar, uzun vücutlar veya şişkin karınlar gibi motifler kullanılırdı.
Bu trans motiflerinin çoğu müzik aletleriyle birlikte görülüyor. Örneğin, çıngırak tasvirleri, teriantroplar, dik saçlar ve şişkin karın gibi trans motifleriyle birlikte çizilmiş; bir davul ise dansçılarla birlikte tasvir edilmişti. Bu motifler, davul ve çıngırakların ritüel ve törenle güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu, eğlenceden daha fazla dinsel amaçlarla kullanıldığını gösteriyor.
Öte yandan, borular ve flütler, trans motifleriyle daha az belirgin şekilde ilişkilendirilmişti. Hem Zimbabve hem de Güney Afrika’da bu aletler, bazen trans motifleriyle birlikte, bazen de eğlence amaçlı olarak tasvir edilmiş olabilir.
Kaya sanatı alanları, müzik aletlerinin kullanımına dair ilginç toplumsal cinsiyet dinamiklerini de ortaya koyuyor. Çıngıraklar, hem erkek hem de kadın figürler tarafından kullanılırken tasvir edilmiş. Bazı kaya barınaklarında sadece erkeklerin ya da sadece kadınların çıngırak kullandığı görülürken, Ngomakurira (Mashonaland East) gibi bazı alanlarda hem erkekler hem de kadınlar bu aletleri kullanırken betimlenmiş.
Öte yandan, boru ve flüt gibi diğer enstrümanlar yalnızca erkeklerle ilişkilendiriliyor. Dr. Kumbani, bu durumun neden böyle olduğundan tam olarak emin olmadıklarını belirtiyor: “Etnografik olarak San toplulukları arasında kadınların genellikle şarkı söyleyip alkış tuttukları bilinir, ancak kadınların enstrüman çalması hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz.”
“Zimbabve kaya sanatında aerofon çalan kadınlar bulunmuyor ve bu durum, toplumsal cinsiyetle oluşturulmuş bazı kuralların ve yasakların derin bir kültürel anlamı olabileceğini düşündürüyor. Ancak bunun müzik aleti çalımı için de geçerli olup olmadığından tam olarak emin değiliz. Eğer derin bir kültürel sembolizm yoksa, bu durum tamamen erkeklerin kendilerini flüt ve boru gibi aerofonlarla ilişkilendirme tercihlerinden kaynaklanmış olabilir.”
Dr. Kumbani, bu konuya açıklık getirerek şunları ekliyor: “Bazı durumlarda bu bir zorunluluk da olabilir; örneğin güney Afrika’da tasvir edilen müzik yayı çalanların hepsi erkek gibi görünüyor. Bunun nedeni, avlanmak için kullanılan yayların bazen müzik aleti olarak da kullanılabilmesi ve avlanma işi genellikle erkekler tarafından yapılır.”
Bu çalışma kapsamında Zimbabve kaya sanatı üzerine elde edilen bulgular, müzik, kaya sanatı, trans ritüelleri ve San kültürel kimliği arasındaki bağlantılar üzerine gelecekteki disiplinler arası araştırmalar için yeni fırsatlar sunuyor.
Makale: Joshua Kumbani et al. (2024). The art of music. The representation of musical instruments in the rock art of Zimbabwe. Azania: Archaeological Research in Africa.
You must be logged in to post a comment Login