Arkeoastronomi, tarih hesaplamasında bize yardımcı olmak için geçmişteki tam Güneş tutulmalarının nadir zamanlarını ve yerlerini kullanıyor.
MÖ 648’de Yunan şair Archilochus şöyle yazmıştı: “Olimposluların babası Zeus, parıldayan Güneş ışığını gizleyerek öğle vaktini gece haline getirdiğine göre artık hiçbir şey şaşırtıcı, imkansız veya mucizevi olamaz.”
Tam Güneş tutulmaları yüzyıllardır insanları büyüledi ve korkuttu. Bugün, tam Güneş tutulmalarının (8 Nisan 2024’te gerçekleşecek tutulma gibi) Ay’ın Dünya ile Güneş arasına girerek Güneş’i bir anlığına kapatan kozmik bir tesadüften kaynaklandığını biliyoruz. Ancak eski zamanlarda bunun nedeni bilinmiyordu.
Yine de o zamanın insanları bunu dikkate alıyordu. Dünyanın dört bir yanında gündüzün geceye dönüşmesi ya da Güneşin tükenmesi ile ilgili hikayeler dolaşıyor ve bu kayıtlar yeni bir çalışma alanı açıyor.
(İlgili: Eski Uygarlıklar Güneş ve Ay Tutulmalarına Nasıl Tepki Verdi?)
Arkeoastronomi olarak da adlandırılan astroarkeoloji, tarihteki önemli anların veya olayların tarihlenmesine yardımcı olmak için astronomik kayıtları kullanıyor. Tüm astronomik olaylar arasında tam Güneş tutulmaları en iyi ölçüm verileri arasında, çünkü yalnızca belirli bir zaman ve yerde görülebiliyorlar.
Tam Güneş tutulmaları, Dünya üzerindeki belirli bir noktada (ortalama olarak) yalnızca 375 yılda bir görülebilecek kadar nadir. Ve bir tutulma gerçekleştiğinde, bu yalnızca Dünya üzerinde dar bir çizgi üzerinde bulunanlara tam olarak görünür.
Yılların belirlenmesi
Bu benzersiz zaman ve konum kombinasyonu, tarihöncesi insanların belgelenmiş bir tutulmayı gördükleri günün kesin olarak belirlenmesine yardımcı oluyor. Tutulmanın meydana geldiği günün saati (sabah, öğlen veya akşam), yılın zamanı (mevsim) veya parlak gezegenlerin varlığı gibi ek ipuçları da tutulmanın kesin olarak belirlenmesine yardımcı olabilir.
Örneğin, Kral Yi ile ilgili eski Çin metinlerinde şafağa yakın bir zamanda meydana gelen tam Güneş tutulması kaydı, onun saltanatının başladığı yılın belirlenmesine yardımcı oldu.
Kaydedilen en eski tutulmalardan biri, günümüz Suriye’sindeki Ugarit şehrinde bulunan bir kil tablet üzerindeydi. Tutulmanın ardından şehir devrildi ve tablet o şehirden birinin yazdığı son şeylerden biri oldu. Tabletin üzerindeki yazıtta şunlar yazıyordu: “… ḫiyaru’da yeni Ay’ın olduğu gün Güneş battı, onun kapı bekçisi [Rashap] idi.”
Rashap muhtemelen bir gezegendi ve ḫiyaru kelimesi Şubat / Mart civarında yılın bir zamanını ima ediyor. Şehrin Tunç Çağı’nda ortadan kaybolduğuna dair bu bilgiyi edinen araştırmacılar, tabletin ve tutulmanın tarihini MÖ 5 Mart 1222’ye, yani 3.000 yıldan fazla bir süre öncesine tarihlendirdiler; Mars gezegeni, tutulan Güneş’in yakınında görülebiliyordu. Bu tutulma sayesinde Ugarit’in MÖ 5 Mart 1222’den sonra düştüğünü biliyoruz.
Bunun gibi kayıtlar araştırmacıların antik dünyadaki kesin tarihleri belirlemesine yardımcı oluyor.
Tahminler değişiyor
Gelecekteki tutulmaları kesin olarak tahmin etmek veya tarihsel tutulmaların yollarını çizmek, Güneş, Ay ve Dünya’nın konumlarını bilmeyi gerektiriyor. Bilgisayarlar her birinin hareketini takip edebilir ancak buradaki zorluk bu hareketlerin sabit olmaması. Ay, Dünya okyanuslarında gelgitler yaratırken, bu süreç Ay’ın giderek Dünya’dan uzaklaşmasına ve günün uzunluğunun giderek artmasına neden oluyor.
Esasen, Dünya’daki bir günün uzunluğu her yıl yaklaşık 18 mikrosaniye, yani her 55.000 yılda bir saniye uzuyor. Yüzlerce ya da binlerce yıl sonra, günde bir saniyenin bu kesirinin toplamı birkaç saate denk geliyor.
Dünya gününde meydana gelen değişiklik aynı zamanda tarihsel tutulmaların tarihlendirilmesini de etkiliyor; eğer günün uzunluğundaki fark düzeltilmezse, hesaplamalar binlerce kilometre hatalı olabiliyor. Bu nedenle, tarihi olayları tarihlendirmek için tutulmalardan yararlanırken bir düzeltme yapılması gerekir. Düzeltmedeki belirsizlikler, olasılıkları daraltmaya yardımcı olacak ek bilgilerin yokluğunda eski tutulma tanımlamalarının kesin olarak belirlenmesini zorlaştırabilir.
Değişen gün uzunluklarının ölçülmesi
İyi belirlenmiş Güneş tutulmaları, Dünya’nın gün uzunluğunun nesiller boyunca izlenmesine yönelik bir pencere açar. Araştırmacılar, tutulmaları zamanlayarak son 2.000 yıldaki Dünya gününün uzunluğunu belirlediler. Yılda 18 mikrosaniye değeri ortalama bir değer ama Dünya bazen biraz daha fazla, bazen de biraz daha az yavaşlıyor.
Gelgitler tek başına bu modeli açıklayamaz; Ay ile Dünya arasında başka bir şeyler oluyor ve nedeni hala bilinmiyor. Ancak bu gizem Güneş tutulmaları sayesinde keşfedilebilir.
Artık Dünya’daki bir günün uzunluğundaki değişimi aletlerle ölçebiliyoruz. Ancak, binlerce yıl öncesine dair bu değişimi, binlerce yıl boyunca dünya genelinde tutulmaların kayıtları olmadan ve kesin bir ölçüm aracı olmadan yakalayamazdık. Tam Güneş tutulmaları sadece kendi tarihimize değil aynı zamanda Dünya’nın tarihine de bakmamıza olanak tanıyor.
The Conversation. Sarah Sadavoy. 11 Mart 2024.
You must be logged in to post a comment Login