Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde yürütülen arkeolojik kazılarda, yaklaşık 1.500 yıllık kilise ve içerisinde 46 mezar ortaya çıkarıldı.
Diyarbakır’ın İnkaya Mahallesi’nde farklı alanlarda yapılan yüzey araştırmalarında Bizans İmparatoru 1. Anastasius dönemine ait sikke bulunmasının ardından Diyarbakır Müze Müdürlüğü tarafından 2021 yılında başlatılan kazılar sürüyor.
Şimdiye kadar yapılan kazılarda sikkeler, kandiller ve sütun parçaları gibi eserlerin bulunduğu alanda, bu yıl bir yapıya ait kalıntılar ortaya çıktı. Mimarisinden kilise olduğu anlaşılan yapının içinde ise farklı alanlarda birçok insan mezarı bulundu.
Araştırmacılar aslında söz konusu yapıyı daha önceki kazı sezonlarında ortaya çıkarmıştı. Ancak bunun bir Bizans kilisesi olduğu yeni belirlendi. Diyarbakır Müze Müdür Vekili Müjdat Gizligöl, bu kilisenin muhtemelen 5., 6. ve 7. yüzyıllarda kullanıldıktan sonra tahribata uğradığını ve 13. yüzyıla kadar da mezarlık olarak kullanıldığını söylüyor.
Diyarbakır’da bulunan en eski Bizans kiliselerinden biri olduğu düşünülen kilise alanında şimdiye kadar, yetişkinlere, çocuklara, erkeklere ve kadınlara ait olmak üzere 46 mezar bulundu.
Kazıda saha sorumlusu olan arkeolog Kemal Atak, bölgede buldukları Bizans İmparatoru 1. Anastasius’a ait MS 491-518 yılları arasında tarihlenen sikkeden yola çıkarak burada kazı çalışmalarına başladıklarını söylüyor.
Kilisenin kuruluşunun 5. ila 6. yüzyıla uzandığını belirten Atak, bu kilise kalıntısının daha çok Suriye’deki örneklerine benzediğini söylüyor.
“Kilise, tek nefli, daha sonra eklemeler yapılarak büyütülmüş. Şu anda kiliseyi çevreleyen duvarları tespit ettik. Kilise, 25 metre uzunluğunda ve 15 metre genişliğinde dikdörtgen bir plana sahip. Kilise içinde metal haçlar, mimari bloklara çizilmiş haç motifleri mevcut. Mimarisi bazilika bir plan sunuyor bize. Apsisi bulunan dikdörtgen bir yapı. Bu kilise, çıkan buluntulara ve mimari planına baktığımızda ilk örneklerini temsil ediyor. Bu da günümüzden 1.500 yıl öncesine tekabül ediyor.”
Arkeologlar, kilisenin apsis kısmının çok dar olduğunu, dolayısıyla yapının daha önce şapel olarak yapılmış küçük bir mabet yeri olduğunu ve daha sonra nüfusun artmasıyla eklentiler yapılarak büyük bir kilise haline getirildiğini düşünüyor.
You must be logged in to post a comment Login