İki eski insan atasına ait fosilleşmiş iskelet kalıntıları uzaya fırlatıldı ve bilim insanları bu durumdan memnun değil.
Australopithecus sediba adlı 2 milyon yıllık hominin türünün ve Homo naledi adlı 250.000 yıllık hominin türünün fosilleşmiş kalıntıları, 8 Eylül 2023’te Virgin Galactic’in uzay gemisi VSS Unity ile uzaya fırlatıldı.
Bu sıradışı kargo, küçük bir karbon fiber kapta saklanan Australopithecus’a ait köprücük kemiği ve Homo naledi’nin başparmak kemiğinden oluşuyordu.
Söz konusu kalıntılar, Afrika’da insanın kökeni araştırmalarıyla ilgilenen Güney Afrika doğumlu girişimci ve doğa koruma uzmanı astronot Tim Nash tarafından gemiye alındı. Nash, bu fosil kemikleri, Australopithecus sediba’yı ve Rising Star Mağarası’ndaki çalışmalarıyla Homo naledi’yi keşfetmesiyle tanınan Profesör Lee Berger’den aldı.
(İlgili: Afrika’daki Mağarada Bulunan Homo naledi Kimdi?)
Güney Afrika’daki Witwatersrand Üniversitesi İnsanlığın Derin Yolculuğunu Araştırma Merkezi Direktörü Profesör Lee Berger, “Bu fosillerin uzaya yolculuğu, insanlığın tüm atalarının ve kadim akrabalarımızın katkısına olan takdirini temsil ediyor. Ateş ve alet gibi teknolojilerin buluşları ve çağdaş insan aklının evrimine katkıları olmasaydı, uzay uçuşu gibi olağanüstü çalışmalar da gerçekleşemezdi.” diyor.
Arkeologlar öfkeli
Bilim insanları, Australopithecus sediba ve Homo naledi’nin kemiklerini uzayın sınırına taşıyan Virgin Galactic misyonunun büyük bir etik ihlal yaptığını söylüyor.
Biyolojik antropolog Alessio Veneziano, tartışılan konuyu Twitter’da dört ana başlıkta topladı : 1) uçuş için bilimsel gerekçe eksikliği; 2) insan atalarının kalıntılarına saygıyla ilgili etik konular; 3) Berger’in diğer çok az araştırmacıyla paylaşılan fosillere olan erişimi; 4) paleoantropoloji uygulamalarının yanlış tanıtılması.
Fosillerin uzay yolculuğu, bilimsel bir amaçtan yoksun olduğu gerekçesiyle, özellikle de görevdeki bir arızanın paha biçilmez örnekleri yok edebileceği gerekçesiyle eleştirildi. Berger’in, Güney Afrika Miras Kaynakları Ajansı (SAHRA) tarafından nihai olarak onaylanan orijinal izin talebinde, yolculuğun amacının herhangi bir bilimsel soruyu ele almaktan ziyade bilimi teşvik etmek ve Güney Afrika’daki insanın kökeni araştırmalarına küresel tanınırlık kazandırmak olduğu belirtiliyordu.
Chapman Üniversitesi’nde sanat ve arkeoloji profesörü Justin Walsh, uzay uçuşunun miras öğeleri üzerindeki etkilerinin “bilimsel bir çalışma alanı olmadığını” söylüyor. “Benim gibi uzay arkeologları, uzay ortamının uzaydaki öğeler üzerindeki etkisiyle kesinlikle ilgileniyorlar, ancak Dünya’daki bir miras parçasını, ona ne olacağını görmek için bir test konusu olarak kullanacağımızı düşünmüyorum.”
Southampton Üniversitesi’nden biyoarkeolog Sonia Zakrzewski, Twitter’da “Buna izin verildiği için dehşete düştüm. Sınıfımda etik olmayan yaklaşımlara örnek olarak kullanacağım. Bu bilim DEĞİLDİR.” dedi.
Walsh, fosilleşmiş kemiklerin sadece bilimsel örnekler değil, aynı zamanda kolektif atalarımızın kalıntıları olması nedeniyle onlara saygı borçlu olduğumuzu söylüyor.
Ancak Homo naledi dışında incelenebilecek ve kamuya açık olarak sergilenebilecek çok az hominin fosili var; bu durum genellikle bulundukları ülkelerdeki mali ve maddi kaynak eksikliğinden kaynaklanıyor. Üstelik fosillerin uzay yolculuğuna dair son büyük eleştiri, uçuşun ortaya çıkardığı ayrıcalık.
Fosiller, babası John’un havacılıktan servet kazandığı Nash tarafından Virgin Galactic’e taşındı. Nash, Richard Branson’ın Virgin Galactic uzay uçağının ikinci ticari uçuşuna bilet alan ilk insanlardan biriydi. Nash aynı zamanda Lee Berger’le on yılı aşkın bir süredir arkadaş ve İnsanlığın Beşiği olarak adlandırılan bölgenin büyük bir kısmına sahip; buna Berger’lerin A. sediba’yı keşfettiği ve bir “paleoturizm” endüstrisine dönüştürmeyi umduğu arazi de dahil.
Uzaya gönderilen iki tür
Soyu tükenmiş bu iki hominin türü, hakkında şaşırtıcı derecede az şey bildiğimiz insan aile ağacındaki önemli türlerdi.
Australopithecus sediba’nın kalıntıları, Güney Afrika’nın İnsanlığın Beşiği’ndeki Malapa Mağarası’nda keşfedildi ve yaklaşık 1,98 milyon yıl öncesine tarihleniyor. Bu tür, daha yaşlı akrabaların “maymun benzeri” özelliklerinden Homo cinsini tanımlayan özelliklere doğru net bir adım atması açısından önemli. Bu noktayı somutlaştıran paleontologlar, bu türün iki ayak üzerinde yürüyebildiğine inanıyorlar, ancak aynı zamanda ağaçlara tırmanmak için de önemli miktarda zaman harcıyorlardı.
Homo naledi de Güney Afrika’da yaşadı, ama sediba’dan çok daha sonra (yani günümüzden yaklaşık 300.000 yıl önce). Bu türün en dikkat çekici özelliklerinden biri, ölülerini mağara sisteminin derinliklerine gömdüklerini gösteren kanıtların bulunması. Eğer bu doğruysa bu bulgular, küçük beyinli türün karmaşık bir kültüre ve derin bir duygusal zekaya sahip olduğunu gösteriyor.
IFL Science. 12 Ekim 2023.
Live Science. 12 Ekim 2023.
You must be logged in to post a comment Login