Antik Yunan Demokrasisi Nasıl İşliyordu?

MÖ 507 yılında Atinalı lider Kleisthenes, “demokratia” veya “halkın yönetimi” (demos, “halk” ve kratos, “güç”) adını verdiği bir siyasi reformlar sistemi başlattı. Bu, dünyada bilinen ilk demokrasiydi.

Atina halkının demokrasiyle taçlandırıldığını gösteren bir sahne ile süslenmiş ve üzerinde Atina halkının MÖ 336’da çıkardığı tiranlığa karşı bir yasanın yazılı olduğu mermer bir kabartma. (C: Leemage/Universal Images Group/Getty Images)

Bu sistem üç ayrı kurumdan oluşuyordu: yasalar yapan ve dış politikayı belirleyen egemen bir yönetim organı olan ekklesia (halk meclisi); on Atinalı kabilenin temsilcilerinden oluşan bir konsey olan boule; ve vatandaşların kurayla seçilmiş bir grup jüri üyesi önünde davaları tartıştığı popüler mahkemeler olan dikasteria.

(İlgili: Antik Roma’da Vatandaşlık, Güce Giden Yoldu)

“Demokrasinin Babası” olarak anılan Kleisthenes tarafından icat edilen bu Atina demokrasisi, sadece iki yüzyıl hayatta kalacak olsa da, antik Yunan’ın modern dünyaya en kalıcı katkılarından biriydi. Yunan doğrudan demokrasi sistemi, dünya çapında temsili demokrasilerin yolunu açacaktı.

Antik Yunanistan’da Kimler Oy Kullanabilirdi?

Yunan tarihçi Herodotus, “Bir demokraside,” diye yazmıştı, “ilk olarak, erdemlerin en görkemlisi, yani yasa önünde eşitlik vardır.” Kleisthenes’in demokrasisinin, siyasi karar alma sürecini uzun süredir tekelinde tutan Atinalı aristokratlar ile ordu ve donanmayı oluşturan orta ve işçi sınıfı – ki onların hoşnutsuzluğu, Kleisthenes’in ilk etapta reformlarını başlatma sebebiydi – arasındaki siyasi ayrımları ortadan kaldırdığı doğruydu.

“Atina demokrasisinin babası” olarak bilinen Kleisthenes’in modern dönem büstü. Ohio Statehouse’da sergileniyor. (C: Wikimedia Commons)

Ancak, Herodotus’un tarif ettiği “eşitlik”, Antik Yunan’daki Atinalı nüfusun küçük bir bölümüyle sınırlıydı. Örneğin, MÖ 4. yüzyılın ortalarında Atina’da yaklaşık 100.000 vatandaş (Atina vatandaşlığı, aynı zamanda ebeveynleri de Atina vatandaşı olan erkek ve kadınlarla sınırlıydı), yaklaşık 10.000 metoikoi – yani “yerleşik yabancı” – ve 150.000 köle vardı. Ve tüm bu insanlar arasında sadece 18 yaşından büyük erkekler demos’un (oy hakkı olan halk) bir parçasıydı, yani sadece yaklaşık 40.000 kişi demokratik sürece katılabilirdi.

Ekklesia

Atina demokrasisi, üç önemli kurumdan oluşan doğrudan bir demokrasiydi. İlki, Atina’nın egemen yönetim organı olan “ekklesia” yani meclisti. Demos’un herhangi bir üyesi – bu 40.000 yetişkin erkek yurttaştan herhangi biri demek oluyordu – Akropolis’in batısındaki Pnyx adlı bir yamaçtaki oditoryumda yılda 40 kez düzenlenen ekklesia toplantılarına katılabilirdi. (Meclisin her oturumuna yalnızca yaklaşık 5.000 erkek katılıyordu; geri kalanlar orduda veya donanmada görev yapıyor veya ailelerini geçimini sağlamak için çalışıyordu.)

Bu toplantılarda ekklesia, savaşlar ve dış politika ile ilgili kararlar alır, yasalar yapar veya revize eder, ve kamu görevlilerinin davranışlarını onaylar veya kınardı. (Bir vatandaşın 10 yıl süreyle Atina’dan kovulabileceği “Ostrakismos” (dışlama), ekklesia’nın yetkileri arasındaydı.) Grup, basitçe çoğunluk oyu ile kararlar alıyordu.

Boule

İkinci önemli kurum, “boule” veya “500’ler Meclisi”ydi. Boule, Konsey’de bir yıl görev yapan on Atinalı kabilenin her birinden yaklaşık 50’şer kişinin katılımıyla toplamda 500 kişiden oluşan bir gruptu. Ekklesia’nın aksine, boule her gün toplanır ve uygulamalı yönetişim işlerinin çoğunu yapardı. Hükümet çalışanlarını denetlemekten ve donanma gemileri (triremeler) ve ordu atları gibi şeylerden sorumluydu. Diğer şehir devletlerinin elçileri ve temsilcileriyle ilgilenirdi. Başlıca işlevi, hangi konuların ekklesianın huzuruna geleceğine karar vermekti. Bu şekilde, boule’nin 500 üyesi tüm demokrasinin nasıl işleyeceğini belirlerdi.

Boule’deki pozisyonlar seçimle değil kurayla seçilirdi. Bunun nedeni, teoride, rastgele bir kura çekiminin bir seçimden daha demokratik olmasıydı: Ne de olsa saf şans, para ya da popülerlik gibi şeylerden etkilenemezdi. Kura sistemi ayrıca, yükselmek veya zenginleşmek için hükümeti kullanma eğiliminde olabilecek kalıcı bir memur sınıfının kurulmasını da engelliyordu. Ancak tarihçiler, boule seçiminin her zaman sadece bir şans meselesi olmadığını savunuyorlar. Zengin ve nüfuzlu kişilerin -ve onların yakınlarının- gerçekten rastgele bir kuradan çok daha sık Konsey’de hizmet verdiklerini belirtiyorlar.

Dikasteria

Üçüncü önemli kurum, dikasteria, yani halk mahkemeleriydi. Her gün 500’den fazla jüri üyesi, 30 yaşından büyük erkek vatandaşlardan oluşan bir havuzdan kurayla seçiliyordu. Aristoteles, tüm demokratik kurumlar arasında, “demokrasinin gücüne en çok katkıda bulunan” kurumun dikasteria olduğunu, çünkü jürinin neredeyse sınırsız güce sahip olduğunu savunmuştu.

Atina’da polis yoktu, bu nedenle davaları açan, iddia makamını ve savunmayı gerçekleştiren ve çoğunluk kuralına göre hüküm ve cezaları veren demosların kendisiydi. (Hangi tür davaların kovuşturulabileceği veya duruşmada neyin söylenip söylenemeyeceği konusunda da hiçbir kural yoktu ve bu nedenle Atina vatandaşları düşmanlarını cezalandırmak veya utandırmak için sık sık dikasteria’yı kullandılar.)

Jüri üyelerine çalışmaları için bir ücret ödeniyordu, böylece iş sadece zenginler için değil herkes tarafından erişilebilir olabilirdi (ancak ücret, ortalama bir işçinin bir günde kazandığından daha az olduğu için tipik bir jüri üyesi genelde yaşlı bir emekli oluyordu). Atinalılar vergi ödemedikleri için, bu ödemelerin parası gümrük vergilerinden, müttefiklerin katkılarından ve metoikoi’den alınan vergilerden geliyordu. Bu kuralın tek istisnası, zengin insanların bir donanma gemisinin bakımı ya da yıllık festivallerde sergilenmek üzere bir oyun ya da koro gösterisinin prodüksiyonu gibi büyük sivil girişimlere sponsor olmak için ödemeye gönüllü oldukları bir tür vergi olan leitourgia, ya da litürji (kamu hizmeti) idi.

Atina demokrasisinin sonu

MÖ 460 civarında, general Perikles’in yönetimi altında (generaller atanan değil, seçilen kamu görevlileri arasındaydı) Atina demokrasisi, aristokrasi diyebileceğimiz bir şeye dönüşmeye başladı: Herodotus’un “tek adam, en iyisi” dediği şeyin hakimiyeti. Antik Yunanistan’da demokratik idealler ve süreçler hayatta kalamasa da, o zamandan beri politikacıları ve hükümetleri etkiliyorlar.

Philipp Foltz’un Atinalı politikacı Perikles’i Meclis’in önünde ünlü cenaze konuşmasını yaparken tasvir eden 19. yüzyıl eseri. (C: Wikimedia Commons)

Modern temsili demokrasilerde, doğrudan demokrasilerin aksine, kendi adlarına yasalar oluşturan ve yasa çıkaran temsilcilere oy veren vatandaşlar bulunuyor. Türkiye, Fransa, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada gibi ülkeler günümüzün temsili demokrasilerine birer örnek.


History Magazine. 19 Ağustos 2019.

You must be logged in to post a comment Login