1968’de tesadüfen keşfedilen Tito Bustillo Mağarası, 26.000 yıl boyunca burayı sanat eserleriyle süsleyen gruplar tarafından iskan edildi.
İspanya’nın kuzey kıyısındaki Ardines dağ kitlesi, kireçtaşı mağaralarıyla dolu. 1868’de keşfedilen Altamira ve 1903’te keşfedilen El Castillo da dahil olmak üzere, Paleolitik mağara sanatının dünyadaki en ünlü yerlerinden bazıları, sadece birkaç kilometre uzağında. 1968 baharında, dağlık alanı keşfeden genç mağaracılar ise bir başkasını bulmak üzereydiler.
Sadece temel ekipmanlarla donatılmış grup, yerel olarak Pozu’l Ramu olarak bilinen bir mağara keşif gezisi yapıyordu. Mağaraya girerken bir yeraltı su kaynağında durdular, ancak içlerinden biri, gruptan biraz daha ileriye gitti. Birden onun “Resimler!” diye bağırdığını duydular. Mağaracılar hızla ilerlerken, fenerlerinden çıkan ışık, duvara boyanmış bir hayvan bacağını yakaladı. Arkeolog olmamalarına rağmen, bu bulgunun öneminin farkındaydılar ve ertesi gün yetkililere haber verdiler.
(İlgili: Bu Mağara, Neandertaller ve Sapiens için Sanat Stüdyosuydu)
Keşiften kısa bir süre sonra mağara ekibinden biri olan Celestino “Tito” Fernández Bustillo bir kazada öldüğü için mağaraya onun adının verilmesine karar verildi. Onlarca yıllık araştırmadan sonra Tito Bustillo Mağarası’nda bulunan çok sayıda resim, gravür ve yontu eser, insanın sanatsal ifadesinin Avrupa’daki en eski örnekleri arasında yer alıyor ve Buz Devri boyunca değişen özneleri ve teknikleri canlı bir şekilde yansıtıyor.
En Eski Sanat
Doğu batı yönlü uzanan Tito Bustillo Mağarası, yaklaşık 487 metre uzunluğunda. Dar geçitler, geniş odaları ve daha küçük köşelere sahip yükselen kayalık tonozları birbirine bağlıyor. Yer yer duvarlarının neredeyse tamamı, binlerce yıllık tarihöncesini kapsayan boyalı ve oyulmuş imgelerle kaplı.
Dünyanın bilinen en eski mağara resimleri, yaklaşık 40.000 yıl önce yok olan Neandertaller tarafından 65.000 yıldan daha uzun bir süre önce İspanya’da üretildi. Tito Bustillo’daki yüzlerce sanat eserinin tamamı ise modern insan Homo sapiens’in eseriydi. En eski parçalar yaklaşık 36.000 yıl öncesine ait. Sanat eserlerinin tarihlendirmesi, insanların 26.000 yıldan fazla bir süre mağarada yaşadığını, çalıştığını ve yarattığını ortaya çıkardı.
Kompleksin en batısındaki orijinal mağara girişi, 9.500 yıl önce bir toprak kayması sonucu kapanarak buranın yaşam alanı olarak kullanımına son vermişti. 1968’deki mağaracılar başka bir yarıktan içeri girmeyi başarmışlardı. Alanın modern girişi, mağaranın doğu ucunda oluşturuldu ve bugün ziyaretçi girişi de buradan yapılıyor.
Buz Devri Şaheseri
Tito Bustillo Mağarası’ndaki ilk kazı, 1971 yılında gerçekleştirildi ve mağaranın orijinal girişinin yakınındaki Ana Panel’i merkezine aldı. Mağaranın en büyük “odasının” duvarlarında, Ana Panel, kaya yüzeyine oyulmuş, boyanmış ve çizilmiş birçok hayvan tasviri ve işaret sergiliyor. Uzmanlar tarafından uzun yıllar boyunca yapılan araştırmalar; 30 geyik, 13 at, 9 ren geyiği, 5 keçi, 4 bizon, 1 yaban öküzünün yanı sıra tanımlanamayan hayvanlar, çizgiler ve işaretlerin varlığını ortaya çıkardı.
1973’te Alcalá Üniversitesi’nden Rodrigo de Balbín Behrmann’ın yönetiminde mağaranın daha kapsamlı bir çalışması başladı. O zamandan bu yana geçen on yıllarda, Balbín ve ekipleri alanda çok sayıda çalışma yürüttü ve tüm Tito Bustillo kompleksini araştırdı. Mağaranın yerleşim ve sanatsal alanlarının birbirleriyle nasıl ilişkili olduğunu belirlemek için kapsamlı çalışmalar yapıldı.
Balbín’in çalışmaları sırasında gerçekleştirilen karbon tarihlemesi, Ana Panel üzerindeki ve çevresindeki çalışmaların esas olarak Magdalenian döneminde, kabaca 17.000 ila 10.000 yıl önce, Avrupa son buzul çağından yavaş yavaş çıkarken gerçekleştirildiğini doğruluyor. Tito Bustillo’daki en yoğun aktivite bu döneme ait.
Ana galeri, Ana Paneli içeren büyük odadan mağara sisteminin diğer ucuna, doğuya doğru kıvrılıyor. Güzergâhı boyunca farklı dönemlerden sanat eserlerini içeren yan odalar ve daha küçük mağaralar bulunuyor.
Uzak doğu ucunda, duvar süslemelerinin kadın cinsel organını temsil ettiğine inanılan “Vulva Odası” yer alıyor. Yakınlarda, daha küçük bir odada, biri erkek, diğeri kadın olan insansı figürlerin oldukça soluk kırmızı resimleri bulunuyor. Bu sanat eserleri, 36.000 yıl öncesine tarihlenen Tito Bustillo Mağarası’nda bulunan en eski eserler. Bilim insanları, bu temsillerin insan doğurganlığına ve üremeye çok erken bir ilgiyi yansıtabileceğine inanıyor.
Ana Panel’dekiler gibi daha sonraki Magdalenian sanat eserleri de, insan biçimlerine daha az ilgi gösterirken hayvan temsiline daha fazla ilgi gösteriyor. Bölgedeki diğer Paleolitik yerleşim yerlerinde olduğu gibi, Magdalenian tarzı; çift renkli tasarımları, kaya gravürlerinin yanı sıra tablolara vurgu yapması ve büyük yerel hayvanlara, özellikle de atlara ve geyiklere ilgi duyması ile ayırt ediliyor. Bu hayvanlar, gıda kaynağı olarak pratik önemleriyle birlikte açıkça sembolik bir öneme de sahipler.
Nesnel ve Düşünsel
Arkeologlar, bölgede yaşayan avcı-toplayıcıların günlük yaşam kalıplarını yansıtan çok sayıda eser buldular. Ok uçları, zıpkınlar, mızraklar, iğneler ve diğer aletler deniz kabuklarından, taşlardan, kemiklerden ve boynuzlardan yapılmıştı. Bunlar, insanların nasıl avlandığına, balık tuttuğuna ve giysi yaptığına dair değerli kanıtlar sağlıyor.
Pratik nesnelere ek olarak, çok sayıda eser, burada yaşayanların sembolik evrenini yansıtıyor. Vücudu süslemek için takılar ve hayvan figürleri ve sembollerle oyulmuş kemikler, onların ruhani ritüellerine ve sosyal ilişkilerine işaret ediyor.
Mağaradaki birçok farklı alan türü, kazının karmaşıklığını yoğunlaştırıyor. Paleolitik sakinlerin, kaya yüzeyine semboller bırakarak ve bazı yerlerde farklı alanları tasvir etmek için alçak duvarlar inşa ederek bir “topografik işaretleme sistemi” düzenlemeye çalıştıklarına dair kanıtlar var.
Bu mağara ortamları modern ziyaretçiler için gizemli görünse de Balbín ve meslektaşları, günlük yaşam ve sanatsal faaliyet alanlarının önceden düşünüldüğü kadar ayrı olmadığına inanıyor. Tito Bustillo’nun açıkça ruhani bir boyutu olmasına rağmen, bu mağaranın sakinleri, Balbín’in sözleriyle, “karanlık ve derin alanlarını insancıllaştırmak” istedi.
Tito Bustillo Mağarası’ndaki odaların çoğu, kadim sanatı korumak için halkın ziyaretine kapalı. Ancak Ana Panel odası, eski hayvan betimlerini güvenli bir mesafeden görmek isteyen ziyaretçilere açık. Paneldeki hayvanların çoğunu, etraflarında dolaşan üst üste bindirilmiş görüntü yığınından ayırt etmek zor olabilir. Ancak daha büyük atların siyah çizgileri ve ren geyiklerinin mor ve siyah tonları, binlerce yıl sonra hala şaşırtıcı bir netlikle göze çarpıyor.
2008 yılında UNESCO, Tito Bustillo Mağarası’nı Dünya Mirası Listesi’ne dahil etti ve Kuzey İspanya’da “Paleolitik mağara sanatının zirvesini temsil eden” 18 mağara alanından biri olarak tanımlıyor.
National Geographic. 22 Eylül 2022.
You must be logged in to post a comment Login