4 Eylül 1881 yılında, II. Abdülhamid tarafından Müze-i Hümayun’a müdür olarak atanan ve Türk müzeciliğinde yeni bir dönem başlatan Osman Hamdi Bey’in 1910 yılına kadar devam eden 29 yıllık müdürlüğü zamanında dünyanın sayılı müzeleri arasınaa giren İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde birbirinden eşsiz tarihi eserler sergilenmekte. Bu eserlerin arasında bulunan tabletlerin sayısı da azımsanamayacak kadar var. Teşhirde bulunan çivi yazılı tabletlerden 22 tanesini, müzedeki etiketleri ve tercümeleri ile birlikte bu listede bulabilirsiniz.
1- Bağış Belgesi
Hattuşa (Boğazköy). Orta Hitit Dönemi. MÖ. 13. Yüzyıl başı. Hititçe.
Kral Arnuwanda ile eşi kraliçe Asmunikal’in tapınak rahibesi Kuwatalla’ya evlenirken yaptıkları köle, hayvan ve arazi bağışı ile ilgili bir belge.
Yapılan bağışların bir kısmı şunlardır: “… Antarla kentinde, Hantapi’nin malikhanesinden; 71/5 iku üzüm bağı, 13 ev, 30 erkek, 18 erkek çocuk, 4 erkek süt çocuğu, 35 kadın, 16 kız çocuğu, 2 kız süt çocuğu, 2 yaşlı erkek, 2 yaşlı kadın; toplam 110 kiişi. Hizmetkarlar arasından 6 sanatkar, 2 aşçı, 1 Hur’lı terzi, 1 kunduracı, 1 at bakıcısı… 22 sığır, 158 koyun, 2 at, 3 katır…”. Büyük Kral Arnawunda, Büyük Kraliçe Asmunikal ve Asil Prens Tuthalia (onları) aldılar ve hizmetkarları, tapınak rahibesi, Kuwatalla’ya armağan ettiler. Gelecekte oğullarından ve torunlarından hiçbirisi hak iddia etmeyecekler. Egemen Kral, Büyük Kral, Arnuwanda’nın ve eşi Asmunikal’in sözleri demirdendir. Atılamaz, kırılamaz. Her kim onu değiştirirse başı vurulacaktır…”
Tabletin sonunda tanıkların isimleri ile tableti yazan katibin adı bulunmakta: “Katip İnar yazdı.”
2- Asker Yemini
Hattuşa (Boğazköy). Hitit İmparatorluk Dönemi. MÖ. 13. Yüzyıl. Hititçe.
Hitit askerlerinin yaptıkları yemin töreni anlatılmakta ve bu yemine uymayanlar lanetlenmekte.
Lanetleme bölümü şöyle devam eder: “… Her kim bu tanrı yeminini bozarsa ve Hatti ülkesi kralına tuzak kurarsa ve Hatti ülkesine düşman gözü ile bakarsa; bu yeminler onu çarpsın. Ve bu adamın askerleri kör olsun, sağır olsun. Birbirlerini görmesin ve birbirlerini işitmesinler. Onlara kötü ölüm versin ve onların aşağıda ayaklarını kötürüm etsin, yukarıda ellerini bağlasın!… Ve sonra (askerlerin) ellerine etin sinirlerini ve tuz koyar. Onları bir tavaya atar ve şöyle söyler: “Nasıl bu sinirler ocakta parçalara ayrılıyorsa ve tuz ocakta dağılıp yok oluyorsa; bu yeminleri kim bozarsa, Hatti üşkesi kralına saygısızlık eder gözleri parçalara ayrılsın. Tuz gibi dağılıp yok olsun! Nasıl tuzun tohumu yoksa, o adamın da ismi, tohumu, evi, sığırı ve koyunu aynı şekilde yok olsun!…”
3- Suppiluliuma’nın Yıllığı
Hattuşa (Boğazköy). Hitit İmparatorluk Dönemi. MÖ. 14. Yüzyıl 2. Yarısı. Hititçe.
Hitit kralı II. Murssili, babası I. Suppiluliuma’nın savaşlarını ve zaferlerini anlatırken Mısır kralı Nibhururia’nın (Tutankamon) ölümünden sonra kralçe Dahamunzu’nun (ankhsen-Amon) babasından kendisine eş ve Mısır ülkesine kral olmak üzere bir prens göndermesi için yazdığı mektuptan söz etmekte:
“… Mısır ülkesi halkı Amka’ya hücumu işitince korktu. Ayrıca, onların beyi olan Nibhururia yeni ölmüştü. Bu yüzden Dahamunzu babama bir haberci gönderdi ve şöyle yazdı: ‘Kocam öldü. Benim oğlum yok. Senin oğlunun çok olduğu söyleniyor. Eğer sen onlardan birini bana gönderirsen, o, benim kocam olacak!’ Babam bunu işitince büyükleri toplantıya çağırdı. Bundan sonra babam Hattu-ziti’yi ‘Git ve bana doğru sözü getir’ diye Mısır’a gönderdi… Hattu-ziti Mısır’da iken babam Kargamış kentini zaptetti… Mısır habercisi asil Hani babama geldi. Mısır ülkesi kraliçesi cevap olarak şöyle yazdı: ‘Niçin beni aldatmaya çalışıyorlar diyosun? Eğer bir oğlum olsaydı, yabancı bir ülkeye yazmam kendim ve ülkem için büyük bir utanç olmaz mıydı?… Oğullarından birini bana ver! O, bana eş ve Mısır ülkesine kral olacak!’ …Babam iyi yürekli olduğu için kraliçenin arzusunu yerine getirdi ve oğlunu Mısır’a göndermeye karar verdi…”
(Başka bir metinden Hitit prensinin Mısır’a ulaşamadan yolda öldürüldüğünü bilmekteyiz.)
4- Suppiluliuma ile Hukkana Arasındaki Antlaşma
Hattuşa (Boğazköy). Hitit İmparatorluk Dönemi. MÖ. 14. Yüzyıl orası. Hititçe.
Hitit Kralı I. Suppiluliuma ile Haiasa prensi Hukkana arasında yapılan antlaşmanın giriş bölümünde: “Hatti kralı Suppiluliuma, Haisa’lı Hukkana’ya O’nu çalışkan ve hünerli insan olarak kabul ettiğini, kendisine kız kardeşini vererek O’nu asil yaptığını ve Hattuşa’da Haiasa halkı ile dostluğunu sağladığını anlatmakta.
Antlaşma maddelerinden örnekler: “… Güneşin (kralın), benim, sana eş olarak verdiğim kız kardeşimin birçok başka kız kardeşleri de var. Onlar senin de kız kardeşin oldu. Hatti ülkesinde; ‘erkek kardeş kız kardeş ile ve (kız) yeğeni ile cinsel ilişki kuramaz diye bir yasa vardır. Hattuşa’da her kim böyle bir şey yaparsa hayatta kalmaz, ölür. Sizin ülkeniz için bu ilişkiler olağandır. Fakat, Hattuşa’da erkek kardeşin kız kardeşi ile cinsel ilişki kurması yasaktır. Eşi’nin kız kardeşi ve yeğeni sana gelirse; Ona yiyecek ver, içecek ver. Yedir, içir, memnun et! Fakat cinsel ilişki için göz dikme! Bunun cezası ölümdür…
Eğer bir kimse bana düşman olursa; sen de ona düşman olmalısın!… Eğer bir kimse bana karşı düşmanca isyana başlar ve ben sana yazarsam, yaya ve atlı savaşçılarınla hemen bana yardıma geleceksin! Eğer bunu duyar da gelmezsen, Yeminler seni mahvetsin!…”
5- Kral Anitta’nın Yıllığı
Hattuşa (Boğazköy) Eski Hitit Dönemi. MÖ. 16. Yüzyıl (MÖ. 13. Yüzyıl kopyası. Hititçe.
Hitit dilinde yazılmış ilk çivi yazılı belgedir. Eski Hitit Devleti döneminde yazılmış esas metnin Hitit İmparatorluk Dönemindeki bir kopyası olan bu tablette Anitta özetle şöyle der: “… Ben, bir gecede onu (Hattuşa’yı) gücümle aldım ve kentin yerine yabani otlar ektim. Bundan sonra her kim kral olur, Hattuşa’yı yeniden iskan ederse; O, Fırtına Tanrısı’nın lanetine uğrasın!… Sonra beni Salatiwara kentine yöneldim. Salatiwara kenti askerlerini bana karşı yürüttü. Ve ben, onları Nesa’ya getirdim. Nesa kentini tahkim ettim. Sonra Fırtına Tanrısı için ve tanrımız Siu için birer tapınak yaptırdım… Seferden getirdiğim ganimetleri onlara armağan ettim…”
6- III. Hattuşili’nin Özgeçmişi
Hattuşa (Boğazköy) Hitit İmparatorluk Dönemi. MÖ. 13. Yüzyıl. 13. Yüzyıl.
“… Babam Mursili tanrılaştığı (öldüğü) ve kardeşım Muwatalli babasının tahtına oturduğu zaman Ben, kardeşimin huzurunda general oldum. Ve sonra kardeşim beni Mesedi’lerin başı yaptı. Ve Aşağı Ülke’nin yönetimini bana verdi. Ve ben sonra Aşağı Ülke’yi yönettim. Benden önce Zidas’ın oğlu Armadatta orayı yönetiyordu. Fakat şimdi, Sahibem tanrıça İştar beni koruduğu ve kardeşim Muwatalli bana iyi davrandığı için, insanlar beni kıskandılar ve Zidas’ın oğlu Armadatta ile diğerleri bana karşı ayaklandılar. Bana kötülük getirdiler. Ve şansım döndü. Kardeşim Muwatalli beni sorguya çekti. Mamafih, Sahibem tanrıça İştar bana rüyamda göründü. Rüya aracılığı ile bana: ‘Seni ölüme (düşmanlığa) mi terkedeyim? Korkma!’ dedi. Ve ben düşmanlıktan arındım. Tanrıça, Sahibem elimi tuttuğundan beri, beni hiçbir zaman ölüme terk etmedi. Ve düşmanlarımın silahı bana çevrilmedi. Sahibem, tanrıça İştar her zaman benim imdadıma yetişti. Kendimi hasta hissettiğim zaman da tanrıçanın adil hareket ettiğini gördüm. Tanrıça, Sahibem her zaman benim elimden tuttu…”
7- Kadeş Antlaşması
Dünyanın ilk yazılı antlaşması. Hattuşa (Boğazköy)
Eşit şartlarla imzalanan ve tarihin bilinen ilk uluslararası olan Kadeş Antlaşması MÖ. 1269 yılında, Hitit Kralı III. Hattusilis ile Mısır Firavunu II. Ramses arasında yapılmış ve o devrin diplomatik dili olan Akatça ile yazılmıştır. Antlaşmanın Akat diliyle yazılmış üç kopyası bulunmaktadır. 1906 yılında Hugo Winckler ve Teodor Makridy tarafından birlikte yürütülen Türk-Alman kazılarında, başkent Boğazköy-Büyükkale’de bulunmuş olan kopyalardan bir tanesi Berlin’de bulunmakta, iki tanesi de İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunmaktadır.
Antlaşmanın Mısırca’ya tercüme edilmiş kopyaları Karnak ve Ramesseum’daki amon tapınaklarının duvarlarına kazınmıştır. Bunlar orijinalinden biraz farklı olarak antlaşmanın ehemmiyetini Mısır’a atfetmekte ve barışın bir lütuf olarak imzalandığını vurgulamaktadırlar. Antlaşmanın hitit metni, resmen kabul edilmiş şartlara çok yakın bilgiler içermektedir.
2. Ramses’in saltanatı Hitit devletine düşmanca bir tavır takınmasıyla başlamasına rağmen, her iki süper güç de ilgi alanlarını başka hususlara çevirebilmek ve hepsinden önemlisi “Deniz Kavimlerinin” gizli saldırılarına karşı koyabilmek için birleşerek birlikte müdafaa ve saldırı şartlarında antlaşarak barış yapıyorlar.
Antlaşmadan bazı bölümler:
“Mısır memleketinin kralı, büyük kral, kahraman Ramses’in Hatti memleketinin kralı Hattuşili ile iyi dostluklarının, kardeşliklerinin ve büyük krallıklarının devamı için yaptıkları antlaşmadır.”
Mısır kralı şu sözlerle devam etmekte:
“Aramızda daimi olarak iyi kardeşlik ve barış kurdum. Mısır memleketi ile Hatti memleketi arasındaki ilişkilerde iyi kardeşliğin ve iyi barışın kurulması için şunları söylüyorum: İşte, Mısır memleketi ile Hatti memleketi arasındaki ilişkiye gelince, öteden beri tanrı onlar arasında düşmanlığa izin vermediğinden antlaşma ebedidir.”
“Eğer dış memleketlerden bir düşman Mısır kralı kardeşin Ramses ve Mısır memleketine saldırırsa ve onun kardeşi “bana yardıma gel” diye haber gönderirse, Hatti memleketi kralı, Büyük Kral Hattuşili piyadelerini, süvarilerini gönderecek ve benim düşmanımı öldürecek.”
8- Bir Evlilik Kontratı
Karum-Kaniş (Kültepe) MÖ. 19. Yüzyıl. Eski Assur Dili
“La-qepum, Enisru’nun kızı Hatala’yı karılığa aldı. Memlekette (Anadolu) ikinci bir kadın (köle) almayacak. Şehirde (Assur) bir fahişe alacak. Eğer iki yıla kadar ona çocuklar doğuramazsa, o kadın bir cariye satın alacak. Bir erkek çocuk elde eder etmez canının istediği yere onu ücreti karşılığında satacak. Eğer La-qepum onu boşarsa 5 mine gümüş ödeyecek. Eğer Hatala onu boşarsa o (da) 5 mine gümüş ödeyecek. Dört şahit huzurunda.”
9- En Eski Aşk Şiiri
Nippur (Niffar) Sümerce. Yeni Sümer (III. Ur Dönemi) MÖ. 2037-2029
Dünyanın bilinen en eski aşk şiiri olarak nitelenmektedir. Sümer inancına göre toprağın bereketini ve döl yatağının verimli olmasını sağlamak amacıyla kralın yılda bir kez bereket ve aşk tanrıçası İnanna yerine bir rahibe ile evlenmesi kutsal bir görevdi. Bu şiir, büyük olasılıkla kral Suşin için seçilmiş bir gelin tarafından, yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmıştı ve ziyafetlerde, şölenlerde müzik, şarkı ve dans eşliğinde söyleniyordu.
Damat, kalbimin sevgilisi
Güzelliğin büyüktür, bal gibi tatlı
Aslan, kalbimin kıymetlisi
Güzelliğin büyüktür, bal gibi tatlı
…………………
Damat, seni okşayayım
Benim değerli okşayışılarım baldan tatlıdır
Yatak odasında bal doludur
Güzelliğinle zevklenelim
Aslan seni okşayayım
Benim değerli okşayışılarım baldan tatlıdır
Damat benden zevk aldın,
Anneme söyle, sana güzel şeyler verecektir.
Babam sana hediyeler verecektir.
…………………
Sen, beni sevdiğin için,
Lütfet bana okşayışlarını,
Beyim tanrım, beyim koruyucum,
Tanrı ENLİL’in kalbini memnun eden ŞUSİN’im
Lütfet bana okşayışlarını
10- Kral Arnuwanda ve Kraliçe Asmu-Nikkal’in Tanrılara Yakarışı
Hattuşa (Boğazköy) Orta Hitit Dönemi. MÖ. 14. Yüzyıl başı. Hititçe.
Kral çifti, Hatti ülkesini yağma ettikleri, tapınakları yakıp yıkıp, tanrı heykellerini parçaladıkları için Kaşkalıları tanrılara şikayet ederek onların kendilerinden yana olmalarını istemektedirler.
“Ey tanrılar! Bilmelisiniz ki; daha önce hiçkimse tapınaklarınızla bizim gibi ilgilenmedi… Gümüş, altın heykellerinizi, eşyalarınızı, içki kaplarınızı ve giyeceklerinizi hiçkimse bizim gibi korumadı… Hiçkimse kurbanlarınızın dinsel temizliğine saygı göstermedi… Biz, Arnuwanda, Büyük Kral ve Asmu-Nikkal, Büyük Kraliçe, sizlere tekrar yağlı, iyi cins sığırlar, koyunlar, iyi cins ekmek ve içki sunacağız. Bizim yanımızda olun!… Tanrıların bu ülkelerdeki tapınaklarının tümünü Kaşkalılar yağma ettiler ve siz tanrıların heykellerini parçaladılar. Altınları, gümüşleri, altından ve bakırdan yapılmış içki kaplarınızı, bronz aletlerinizi ve giysilerinizi yağma ettiler ve aralarında paylaştılar. Rahipleri, kutsal rahipleri, çalgıcıları, şarkıcıları, aşçıları, fırıncıları, çiftçi ve bahçıvanları dağıttılar ve onları kendilerine köle yaptılar. Ayrıca, sığırlarınızı ve koyunlarınızı da dağıttılar. Tarlalarınıza adak ekmeğinizin kaynağı olan topraklarınıza, sıvı kurbanlarınızın kaynağı olan bağlarınıza el koydular ve onları aralarında paylaştılar…”
11- II. Murşili’nin Veba Duası
Hattuşa (Boğazköy) Hitit İmparatorluk Dönemi. MÖ. 14. Yüzyıl ikinci yarısı. MÖ. 13. Yüzyıl kopyası. Hititçe.
Hatti ülkesi kralı II. Murşili, babası zamanından beri ülkede süregelmekte olan veba salgınının son bulması için tanrılara yakarmakta.
“…Babam, Mısır toprakları içinde bulunan Amka ülkesine yaya ve arabalısavaşçılarını göndererek hücum etti. O, tekrar asker gönderdi ve onlar Amka’ya tekrar hücum ettiler. Mısır halkı dehşete düşerek, babamın oğullarından birinin Mısır’a kral olmasını istediler. Fakat, babam oğullarından birini onlara verince; Onu Mısır’a götürürken yolda öldürdüler. Babam çok öfkelendi ve Mısır’a karşı savaşmaya gitti ve Mısır’a hücum etti. Mısır ülkesinin yaya ve arabaları askerlerini vurdu. Fakat, tutsaklar Hatti ülkesine getirilince aralarında veba baş gösterdi. Ve onlar ölmeye başladı. Bu tutsaklar vebayı Hatti ülkesine taşıdılar. O günden veri Hatti ülkesinde insanlar veba yüzünden ölmekte. Mala ırmağına kurbanlar sundum. Fal yolu ile de sordum. Hatti’nin Fırtına Tanrısı’nın önünde itiraf etmem gerektiği saptandı… Şimdi bak! Fırtına Tanrısı’nın önünde suçumu itiraf ettim. O, doğrudur. Biz günah işledik. Fakat eminim ki, o günah benim zamanımda işlenmedi. Babamın zamanında işlendi… Merhamet için yalvarıyorum, Et Hatti’nin Fırtına Tanrısı, Efendim, beni dinle! Hatti üşkesinde veba salgını dursun!… Veba salgını ile ilgili yeminleri ben yerine getirdim. Hatti’nin Fırtına Tanrısı’na, Efendime, kurbanlar sundum. Mala ırmağına kurban adağımı yerine getireceğime dair söz verdim. Onu tam olarak yerine getireceğim… Ey tanrılar, Efendilerim, bunu veba salgını için yapıyorum. Bana acıyın ve veba salgınını Hatti ülkesinden uzaklaştırın!…”
12- Ullikummi Şarkısı
Hattuşa (Boğazköy) Hitit İmparatorluk Dönemi. MÖ. 13. Yüzyıl. Hititçe.
Hatti mitolojisinin özelliğini taşıyan en ilginç Hitit destanıdır. Tanrıların babası Kumarbi’ye aittir. Kumarbi’nin yerine Teşup tanrısal krallığın başına geçmiştir. Kumarbi buna katlanamaz ve yeraltından bir canavar yardımı ile egemenliği tekrar ele geçirmek ister. Bu nedenle bir kaya ile yatan Kumarbi’nin bir çocuğu olur. Ona, tanrıların kutsal kenti Kummiya’ya gitsin, fırtına tanrısı Teşup’u yensin ve mahvetsin diye “Kummiya kentinin yıkıcısı” anlamına gelen Ullikummi adını verir.
Çocuğunu diğer tanrılara ve özellikle Teşup’a göstermeden büyütmek istediği için İrsira tanrılarına haber yollar. “…İmpaluri (Kumarbi’nin habercisi) bu sözleri işitince, asasını eline aldı, ayakkabılarını ayağına geçirdi ve İrsirra tanrılarına gitti. İmpaluri, İrsirra tanrılarına şu sözleri söylemeye başladı: ‘Buraya gelin, tanrıların babası Kumarbi sizi çağırıyor. Hangi iş için çağırdığını bilmiyorsunuz! Acele edin ve gelin!’ İrsira tanrıları bu sözü işitince acele ettiler ve hızlandılar ve yolu durmaksızın bir seferde katettiler. Ve Kumarbi’ye vardılar. Kumarbi İrsira tanrıları ile konuşmaya başladı. ‘Bu çocuğu alın ve bir armağan gibi bakın! Ve onu karanlık dünyaya götürün! Çabuk olun, acele edin ve onu Ubelluri’nin sağ omzuna bir mızrak (gibi) koyun! Bir günde bir arşın, bir ayda 200 arşın boy atsın!
Ubelluri, dünyayı sırtında taşıyan bir devdir. Ullikummi onun omzunda ve denizin içinde hızla büyür. Başka tabletlerden Ullikummi’nin Teşup ile savaştığını öğrenmekteyiz. Fakat savaşın nasıl devam ettiğini ya da savaşı kimin kazandığını tabletler kırık olduğu için bilemiyoruz.
13- At Yetiştirilmesi ile İlgili Tablet
Hattuşa (Boğazköy) Hitit İmparatorluk Dönemi. MÖ. 14. Yüzyıl. Hititçe.
Mittanili Kikkuli’nin at yetiştirmek için uyguladığı yöntemleri anlatan tablet. 31-42. Satırlar:
“…8 gece boyunca her seferşnde 5 kaskal-Bu(10×5 km) dolaştırılır. 8 gece bakıma alınarak her gece 7 iku(3600×7 m) koşturulur. Fakat, beşinci gece suya daldırılmadan sıcak suyla yıkanır. Ve her seferinde yiyeceklerini yerler. 8. Günde boyunduruktan çıkarılan iki avuç arpa verilir. Akşam olunca arabaya koşulurlar. 1 kaskal-Bu dolaştırıldıktan sonra 7 iku koşturulurlar. Sonra hemen koşumdan çıkarılıp dinlendirilerler ve bütün gece boyunca ot yerler. Ertesi gün tekrar arabaya koşularak 2 kaskal-Bu dolaştırılırlar. Hemen koşumdan çıkarılıp dinlendirilirler. Fakat yiyecek ve su verilmez. Öğle olur olmaz bir avuç ot verilir…”
14- Cinsel Güçsüzlüğe Karşı Büyü
Hattuşa (Boğazköy) Hitit İmapratorluk Dönemi. MÖ. 13. Yüzyıl. Akatça.
Bazı örnekler:
“Eğer bir erkeğin cinsel gücü nisannu ayında tükenirse; bir keklik yakala, kanatlarını yol, boğazını kopar ve onu yassılaştır. Üzerine tuz serperek kurut, dağ bitkisini dadanu-otu ile birlikte ez. Bira ile içmesi için ona ver! Sonra o adam cinsel güce kavuşacaktır…”
“Eğer öyle ise; Erkek kekliğin penisini, bir boğanın salyasını, bir koyunun salyasını, bir keçinin salyasını su içinde (karıştırarak) ona ver! Ve sonra sarılmış bir kuyruk kılını ve koyunun apış arasından alınmış yünü kalçasına koy! O, cinsel güce kavuşacaktır…”
15- Karahna Bayramları
Hattuşa (Boğazköy) Hitit İmparatorluk Dönemi. MÖ. 13. Yüzyıl. Hititçe.
Mühür: Saray görevlisi Tabrammi’ye ait.
Değişik tanrılar için, Hitit kralının yönetiminde çeşitli yerlerde yapılan bayram törenleri anlatılmakta. Karahna bayramları, üçer gün süren 7 ayrı kutlama töreninden oluşmaktadır. Dördüncü bayram, Tanrı Zababa için Hura Dağında şöyle kutlanmakta:
“… Eğer kral tanrı Zababa’yı kutsayacaksa; tanrının (heykelinin) önünde ayakta durur ve tanrı Zababa’ya 1 sığır ve 4 koyun kurban eder. Onlar, heykele kesilir. Dinsel olarak temizlenmiş et konur. 1 dannas-ekmeği, 1 tatlı ekmek, 1 tatlı kabarık ekmek, yağlı ekmek ve bulgur kurban masasına bırakılır. Bibru’lar (içki kapları) şarapla doldurulur. Ve onlar tekrar yerlerine konur… Bira, şarap ve walhi-içkisi dökülerek (tanrılara) sunulur. Ve ‘Ocakta!’ diye seslenilir. Parçalanmış sıcak ekmekten ve tava ekmeğinden dört tadımlık alınır ve kurban masasına geri bırakılır. Üç kez Bibru’dan ayakta içki içilir. Üç kabarık ekmek parçalanır ve onlar tekrar heykele konur. Sırayla tüm tanrıların şerefine içilir. Tanrı (heykeli) ve dinsel olarak temizlenmiş et yukarıya aldırılarak mutfağa götürülür. Bir gün boyunca Hura-dağında…”
16- Ay Tutulmaları ile İlgili Kehanet
Hattuşa (Boğazköy) Hitit İmparatorluk Dönemi. MÖ. 13. Yüzyıl. Hititçe.
Değişik ayların ayrı ayrı günlerinde oluşan ay tutulmalarının yorumu yapılarak ne anlama geldiği anlatılmakta.
Bazı örnekler;
“…Altıncı ayın yirminci gününde ay tutulursa; ülkeden kovulmuş bir prens geri dönecek ve babasının tahtını ele geçirecek…
…yedinci ayın onaltıncı gününde ay tutulursa; ülkenin kralı ölecek ve tahtına başkası oturacak…
…sekizinci ayın ondördüncü gününde ay tutulursa; ülkeyi sel basacak…”
17- Kötü Gelecekten Korunmak İçin Yapılan Dinsel Tören
Hattuşa (Boğazköy) Hitit İmparatorluk Dönemi. MÖ. 13. Yüzyıl. Hititçe.
Ay ve güneşle ilgili bazı işaretler, Hititlerce Ay ve Güneş tanrılarının isteklerinin belirtisi olarak yorumlanırdı. Özellikle kral ve kral ailesi için bir felaket işareti olmasından korkulduğundan, bu kötülüklerin uzaklaştırılması için özel törenler düzenlenirdi:
“Geceleyin, felaketinden korkan kral, bedellerini (vekillerini) alıp Ay tanrısının bulunduğu kutsal yere gider ve şöyle söyler: ‘Ey Ay tanrısı, Beyim, sana ricaya geldiğim konuda beni dinle! İşaret vermen neyi gösteriyor? Eğer bununla benim için bir felaket bildiriyorsan; benim yerine sana bu bedelleri getirdim. Onları al ve beni bırak!’ Sunağa canlı bir boğa getirerek onu kurban ettikten sonra kral sunağa gider ve şunları söyler: ‘Eğer bununla bir felaket bildirdiysen günahkarın küçülüşünü kendi gözlerinle seyretmeyi arzu ettiysen, bak! Ben, kral, bizzat sana geldim ve bu bedelleri getirdim. Bedelleri al ve (ben) farzet. Onlar ölsün, fakat ben ölmeyeyim!…’ Ayrıca, sağlıklı bir tursağı sunağın önüne getirir. Onu krallığın ince yağı ile yağlarlar. Ve o (kral) şöyle söyler: ‘Bu adam kraldır. Ona kralın adını verdim. Krallığın giysilerini giydirdim. Krallığın tacını başına koydum. Kötü işaretler, kısa yaşam yılları ve kısa yaşam günleri bu bedelin olsun!’…Sağlıklı tutsak azat edilir ve ülkesine geri götürülür… Sonra kral, elini havaya kaldırarak töreni selamlar ve yıkanmaya gider…”
18- III. Hattuşili’den Kadaşman-Enlil’e Mektup
Hattuşa (Boğazköy) Hitit İmparatorluk Dönemi. MÖ. 13. Yüzyıl. Akatça.
“babanın ölümü için yas tuttum ve gözyaşı döktüm. Bir haberci (elçi) gönderdim…” diyerek başlayan mektubundan Hitit Kralı III. Hattuşili ile Mısır kralı arasında bir düşmanlığın olduğunu şu satırlardan anlamaktayız:
“…Kardeşimin sorduğu, Mısır kralının habercisi hakkında şu bilgiyi veriyorum; baban ve ben akraba ve kardeş olduğumuz zaman konuşarak anlaştık. Biz kardeşiz, böylece düşmanla aynı şekilde düşman, dostla aynı şekilde dost olacağız. Ve benimle Mısır kralı arasında dargınlık olunca, baban bana şöyle cevap verdi: ‘Eğer sen, Mısır’a gidersen, ben de seninle giderim. Yalnız kendimi değil, ordu ve arabaları da benimle sefere çıakcakmış gibi hazır tutacağım…”
19- Kaçakçılıkla İlgili Mektup
Karum-Kaniş (Kültepe) MÖ. 19. Yüzyıl. Eski Assur Dili
Str. 1-17: Şü-Iştar’dan Imdilim’e:
“Bana mektup yazıp diyorsun ki kumaşları Dada sana teslim etsin, gelsin benimle çıksın.” Dada’ya sordum o da şöyle diyor: “Sin-bani paramı tazmin edecek ve kumaşları çıkartacak. Kumaşlar Al-tab’ın oğlu Pilah-Assur’da duruyorlar.” Pilah Assur’a sordum, o da “karşılığını Sin-bani’ye verdim diyor… (22-29) “Kumaşlarını kaçakçıya verelim, sana getirsin. Pilah Assur evde çok sıkı kontrolde. Kumaşlarını kaçakçıya vermeyecek, önce senden haber bekliyor.”
20- Zarflı Alacak Mektubu
Karum-Kaniş (Kültepe) MÖ. 19. Yüzyıl. Eski Assur Dili
Str. 1-22: “Ea-Malik’ten Şılla-Adad ve Mannum-balum-Assur’a:
İdi-Assur’un oğlu Taknabum ile kayıtları gözden geçir. Temsilcim olarak onu yakala. Datia’nın eponimliğinden beri bana 36 şekel borçludur. Gümüşünün (faizi) olarak 10 şekel bulunmaktadır. Ya gümüşü ya da faizini (kazancını) benim için ne görüyorsan hesabını çıkart. Temsilcim olarak el koy. Bana haberin Hanakna’ya gelsin.”
Zarfın üzerinde: Ea-malik’in mührü, Şulla-Adad, Nasin’in oğlu Mannum-bolum-Assur’a: “Siz kardeşimsiniz. Bu mektubun içeriğine dikkat edin.” Yazmakta.
21- Bir Şikayet Mektubu
Karum-Kaniş (Kültepe) MÖ. 19. Yüzyıl. Eski Assur Dili
Str. 1-20: Ili-wedaku’dan Puzur-Assur’a:
“Niçin beni orada meslektaş ve arkadaşlara şikayet edip duruyorsun? Diyorsun ki: “Ili-wedaku parayı gönderdiyse hesap için dikileceğim, göndermediyse Karum’a ayak basmayacağım. Malı adresime gönderdin, unutma ne hileciyim ne kötü, yalnızca paranı gönderemiyorum. Bu nedenle bunları söylüyorsun. Ne kendini adam yerine, ne de beni evladın yerine koyuyorsun. Gel, yüzyüze görüşelim.” Diyorsun…
22- Bir Kızın Satışıyla İlgili Tablet
Karum-Kaniş (Kültepe) MÖ. 19. Yüzyıl. Eski Assur Dili
Str. 1-16: “Hana’nın kızını Ahatutum satın aldı, 1 ½ şekel gümüşü ödedi. Eğer, Hana kızını alıkoyarsa, 1 mine gümüş ödeyecek ve kızını geri alacak. Eğer bir başkası kızı alıkoyarsa, Hana, Ahatutum’u sorumlu tutacak. Kız, evde yaramazlık yapar kötü davranışlarda bulunursa onu canının istediği yere fiyatı karşılığında satacak.” İki şahit.
You must be logged in to post a comment Login