Binlerce yıldır masa oyunları dünyanın çeşitli yerlerindeki insanlar için eğlence kaynağı oldu. Arkeolojik buluntulara göre masa oyunlarının tarihi yazıdan daha eski. Hatta bazı kültürlerde masa oyunları dini bir öneme de sahipler. Oyunlardan bazıları hakkında çarpıcı olan da, büyük şirketlerin nasıl kolay para kazanmak için oyunları değiştirdiği.
Burada bahsedeceğimiz on oyun, antik ve modern çağların en önemli oyunları.
Asil Ur Oyunu (İng: Royal Game of Ur) , orijinal kurallarının günümüze ulaştığı en eski oyun. En eski takım 1920’de Irak’ta keşfedildi ve MÖ. 2.600’e tarihleniyor. Bir yarış oyunu olan Asil Ur Oyunu’nda, zar atılarak hareket bwlirleniyor ve piyonlar amaca doğru götürülüyor. Oyunun iki bin yıl önce yerini tavlaya kaptırarak öldüğü düşünülüyordu. Fakat bir taş tablette oyunun kurallarını da keşfetmiş olan oyun meraklısı Irvin Finkel Hindistan’daki bir masa oyunu fotoğrafına rastladı. Bir miktar dedektiflik yaptıktan sonra gençken temelde aynı oyunu oynayan emekliye ayrılmış bir öğretmeni buldu. Bu da oyunu tarih boyunca en uzun süre oynanmış oyun yapıyor.
Oyunu bu British Museum linkine tıklayarak oynayabilirsiniz. Oynarken, bu oyunun Dünya’nın en büyük imparatorluklarını gömdüğünü ve dünyanın büyük dinlerinden daha eski olduğunu unutmayın.
Chaturanga en azından muhteşem mirası olan satranç sayesinde bilinmeyi hak ediyor.
Dünyada satranç kadar tanınmış sadece bir kaç oyun var. Satranç Avrupa’da “Kral Oyunu” olarak bilinen bütün oyunları yerinden etti. Bu Batı versiyonu yalnız değildi Çinliler Xiangqi’yi, Japonlar Shogi’yi, Koreliler, Hintliler ve Taylandlılar da eş değer oyunları oynuyordu. Satranç bazen hayatın kendisine benzetilir ve popüler anlayışta zekayı temsil eder.
Chaturanga, M.S yedinci yüzyıla kadar ulaşan bir geçmişe sahiptir ve satrancın bütün modern versiyonlarının ortak atasıdır. Tahta ve çoğu taş aynı kaldıysa da, kesin kuralları unutulmuş. Fakat görünen o ki Chaturanga’yı yaratanlar, onu bütün dünyaya yayacak formülü de bulmuş: yeteneğin saf savaşı, neredeyse sonsuz karmaşıklığı, ve elbette gerçek hayata benzeyişi.
Hint oyunu Chaupat ve yakın akrabası Pachisi orijinal çaprazla-ve-çevrele oyunudur. Batı’da oynana Ludobunun çok daha basitleştirilmiş bir versiyonu. Oyuncular, deniz kabuklarının atılmasıyla belirlenen hareketlerle taşlarını tahta boyunca yarıştırmaya çalışır. Rakibin taşı, aynı kareye denk gelerek zapt edilebilir, ve bir oyuncununn aynı kare üstündeki iki taşı birleşerek bir “süper taş” oluşturabilir.
Moğol Hükümdarı Ekber Şah, taş yerine köle kızları kullanarak kocaman bir tahta üzerinde bu oyunu oynadı. Bu ikisinin nasıl birleşerek bir “süper taş” oluşturduğu belirsiz…
Mancala, aynı temel oynanma yöntemleri olan bir oyunlar ailesine işaret ediyor. Mancala bazı delillere göre ilk oyun olabilir, fakat bunu kesin olarak söylemek için hala güçlü kanıtlara ihtiyaç var. Oyunu oynamak için tek ihtiyaç duyacağınız şey yumuşak bir yer ve bir el dolusu tohum ya da çakıl taşı. Çukurlar yan yana kazılır ve oyuncular masanın etrafındaki sırayla taşları birer birer dağıtır. Oyunun bir kaç amacı olsa da,zafer kazanmak için oyunun her versiyonunda asıl gereken gerçekten hızlı saymak.
Yakın zamana kadar Mancala Avrupa’da ve Amerika’da pek bilinmiyordu. Smithsonian Enstitüsündeki raporda oyun “Afrika’nın ulusal oyunu” olarak tanımlanmış.
Senet, bilinen en eski masa oyunu. Oyun takımları geçmişi MÖ. 3,500’e kadar giden mezar odalarında keşfedildi. Dört tanesi Tutankamon’un mezarında bulundu. Oyun tahtaları üç kare genişliğinde ve on kare uzunluğundaydı. Genellikle her oyuncu beş veya yedi taşa sahipti. Orijinal kuralları her ne kadar kayıp da olsa genel kanı amacın, çubukları zar yerine kullanarak taşları, tahta boyunca yarıştırmak olduğu yönünde.
Seküler bir eğlence olarak başladıysa da Senet, Mısırlılar için daha sonra dini bir kimliğe büründü. Kareler tanrıları ve öteki hayat biçimlerini sembolize eden imgelerle döşendi. Modern masa oyunlarını oynarken umabileceğiniz yegane şey eğlencedir oysa Senet’i tamamlayan oyuncular “Hala hayattayken ritüel olarak Güneş Tanrısı’na katılıyor ve böylece daha ölmeden, ölüler diyarının azaplarından kurtulacakları garantisini alıyorlar”.
Parker Kardeşler, 1894’te “Mutluluk Konağı: Eğitici Ahlaki ve Eğlenceli Oyun”u yeniden yayınladıklarında, oyunun Amerika’da yayınlanan ilk masa oyunu olduğunu iddia ettiler. Büyük ihtimalle Amerika’da yayınlanan ikinci oyun olsa da, daha eski dini oyunlarda görülen “Öteki Hayat Yarışı” konusunun varisi olması bakımından ilgi çekici.
Oyun tasarımcıları, kumarın uğursuz çağrışımlarını yenmek için bir takım incelikleri kullanmak zorunda kaldı. Altı köşeli zar şeytani sayılıyordu, fakat altı köşeli topaç olmayabilirdi. Oyun zar atılarak ve zara göre hareket edilerek ilerliyor. Oyun ayrıca Püriten ilkeleri üzerine kurulu. Sebt gününe aykırı hareket edenler kamçılanma noktasına gönderiliyor ve tembellik zaafı sizi fakirliğe götürüyor. Belki de gelmiş geçmiş en kötü masa oyunu kuralıysa “sırası gelene kadar, mutluluğu düşünmemek ve katılmamak”
X-O-X (tick-tack-toe) oyunun öncüsü olan Nine Men’s Morris, taşların bir ızgara şekli üzerine yerleştirilip üç taşlık çizgiler oluşturmaya çalışmasını konu alıyor. Bütün taşlar bittiğinde, oyuncular hareket başı bir birim ilerleyebiliyorlar. Oyuncular ne zaman üçlü bir dizi oluşturursa, rakibinin tahtadaki taşlarından birini kaldırabiliyor. İki taşa düşen ilk oyuncu oyunu kaybediyor.
Oyunun basitliği, dünyanın her bir tarafındaki insanların güçlük çekmeden kendi oyunlarını yaratabilmesinden ileri geliyordu. Sri Lanka, Bronz Çağı İrlandası, Antik Troya ve Güneybatı ABD gibi birçok farklı yerde, MÖ 1440lara kadar tarihlenen örnekleri, kayalara oyulmuş olarak bulundu.
Görünüşe göre oyunun hayranları, sadece taşlara değil, tarih boyunca İngiltere’de koltuklara, duvarlara ve hatta mezar taşlarına bu oyunu kazımış.
16. yy Hint oyunu olan Vaikuntapaali ya da diğer adıyla Leela, ahlaklılığı ve maneviyatı öğretmek için bir araç olarak kullanılıyordu. Oyun daha sonraları Amerika’da Kanallar ve Merdivenler olarak tanındı. Orijinal versiyonunda, merdivenden yukarı çıkmak, oyunculara ulaşma yolunda oyunculara iyi davranışların değerini göstermme amaçlıydı. Kanallar ise hırsızlık ve cinayet gibi kötülükleri temsil edip günahkara ruhani zarar veriyordu.
Victoria devri insanları 19. yy sonlarına doğru oyunu ithal ettiklerinde içindeki ahlaki öğretiyi de değiştirdiler. Orijinal versiyonunda oyuncu sonsuz Nirvanaya ulaşabiliyorken İngilizlerin Batı versiyonlu oyunlarında oyuncu sadece “başarıya” ulaşmış oluyordu. 1943 yıllarında Milton Bradley oyunu Amerika’ya ithal ettiğinde insanlar sadece biraz kafa dağıtmak istiyordu ve sonunda da oyun son haline kavuştu: en önce bitirmek için yarışılan basit bir oyun.
The Landlord’s Game, 1903 yılında Maryland’li aktris Lizzie Magie tarafından icat edildi. Kare yolun etrafındaki dizili mülkler oyuncuların satın alması için dizilmiştir. Oyun tahtasında dört demiryolu, iki kamu hizmeti, bir hapishane ve “Dünya Ana Üzerine Emek Maaş Üretir” yazılı bir köşe vardır. Bu köşeyi her geçişte oyuncular 100 lira kazanır.
Tabi bunlar çok tanıdık geliyor: gerçek şu ki, The Landlord’s Game, Charles Darrow’un Monopoly’i “icat etmesinden” ve Parker Kardeşlere satmasından otuz yıl önce patentlenmişti.
Daha sonraları Prosperity olarak bilinen The Landlord’s Game mülk sahipleri ve “kira sefaleti” tarafından yaratılan sosyal adaletsizliği göstermek için tasarlanmıştı. Oyun vu duruma bir çözüm de sunuyordu: oyuncular arazilerinden gelen kirayı toplumsal kasaya vermeyi seçebiliyordu, daha sonra da bu kazanç paylaşılıyordu. Bu da durumu herkes için daha iyi yapardı.
Fakat ironi şu ki, oyun Darrow tarafından çalındığında herkes için zenginlik fikri oyundan tamamen kaldırıldı ve sonunda oyun, oyuncuları diğerlerini iflas ettirmeye teşvik eder oldu.
Tafl, Vikingler arasında oldukça popülerdi. Bir oyuncu kendi kralını oyunun merkezinden köşelere taşımaya çalışırken diğer oyuncu onu yakalamaya, hapsetmeye çalışır. Tafl da tıpkı Viking genleri gibi bütün Avrupa’ya yayıldı ve zamanının satrancı haline geldi. Asiller bu oyundaki yetenekleriyle övünürdü.
Tafl, Terry Pratchett’in Diskdünya serisini temel alan Thud oyunu için de ilham kaynağı olmuş . Hala arada sırada Dünya Şampiyonluğu yapılıyorsa da bu yarışmaların seksen altı kişilik adada yapılması ne kadar “Dünya” şampiyonası olduğunu düşündürtüyor.
Listeverse.com
You must be logged in to post a comment Login