Genetikçi ve arkeologlardan oluşan ekip, eski bir İran tuz madeni Chehrābād’dan 1.600 yıllık bir koyun mumyasının DNA’sını diziledi.
Bu dikkat çekici örnek, antik Yakın Doğu’nun koyun yetiştiriciliği uygulamalarını ortaya çıkarmanın yanı sıra, doğal mumyalamanın DNA bozulmasını nasıl etkileyebileceğinin altını çiziyor.
Dikkat çekici bulgular, uluslararası hakemli dergi Biology Letters’da yayınlandı.
Chehrābād tuz madeninin biyolojik materyali koruduğu biliniyor. Gerçekten de bu madende, tuz zengini ortam tarafından kurumuş, ünlü “Tuz Adamların” insan kalıntıları bulunmuştu. Yeni araştırma, suyun bir cesetten çıktığı, aksi takdirde bozulacak olan yumuşak dokuların korunduğu bu doğal mumyalama sürecinin aynı zamanda hayvan kalıntılarını da koruduğunu doğruluyor.
Trinity College Dublin’den genetikçiler tarafından yönetilen araştırma ekibi, madende bulunan bir bacaktaki küçük bir mumyalanmış deri parçasından DNA çıkararak bundan faydalandı.
(Bir Kayakçı, Alpler’de 400 Yıllık Mumyalaşmış Keçi Buldu)
Antik DNA genellikle hasar görmüş ve parçalanmış olsa da, araştırmacılar koyun mumyası DNA’sının son derece iyi korunmuş olduğunu buldu; daha uzun DNA parça uzunlukları ve genellikle böyle eski bir çağla ilişkilendirilecek daha az hasar ile. Ekip, bunu, hayvan dokularının ve DNA’nın korunması için ideal koşullar sağlayan tuz madeni ile mumyalama sürecine bağlıyor.
Tuz madeninin etkisi koyun bacak derisinde bulunan mikroorganizmalarda da görüldü. Tuz seven arkeler ve bakteriler, metagenom olarak da bilinen mikrobiyal profile hakim oldu ve dokunun korunmasına da katkıda bulunmuş olabilir.
Mumyalanmış hayvan, genetik olarak bölgedeki modern koyun ırklarına benziyordu, bu da İran’da en az 1.600 yıl öncesinden beri koyun atalarının bir sürekliliği olduğunu gösteriyor.
Ekip ayrıca, koyunlardaki iki önemli ekonomik özellik olan yünlü post ve yağlı kuyruk ile ilişkili genleri araştırmak için koyun DNA’sının korunmasından yararlandı. Bazı yaban koyunları (asya muflonları) bugün birçok evcil koyunda görülen yünlü postlardan çok farklı olan “kıllı” bir post ile karakterize edilir. Yağlı kuyruklu koyunlar, yemek pişirmede değerli oldukları ve kurak iklimlere iyi adapte olabilecekleri Asya ve Afrika’da da yaygındır.
Ekip, koyunların genetik bir etkisini oluşturdu ve mumyanın yünlü bir kürkle ilişkili gen varyantından yoksun olduğunu keşfetti; Taramalı Elektron Mikroskobu kullanılarak yapılan lif analizi, tüylü veya karışık tüylü ırklarla tutarlı kıl liflerinin mikroskobik ayrıntılarını buldu. Şaşırtıcı bir şekilde mumya, yağlı kuyruklu ırklarla ilişkili genetik varyantlar taşıyordu, bu da koyunların bugün İran’da görülen tüylü, yağlı kuyruklu koyunlara benzediğini düşündürdü.
Araştırmanın baş yazarı Conor Rossi, “Mumyalaşmış kalıntılar oldukça nadir bulunur, bu nedenle bu çalışmadan önce bu dokularda antik DNA’nın hayatta kaldığına dair çok az deneysel kanıt biliniyordu.” diyor.
“DNA’nın şaşırtıcı bütünlüğü, daha önce eski kemik ve dişlerde karşılaştığımız hiçbir şeye benzemiyordu. Eşsiz metagenomik profille birleşen DNA’nın bu korunma durumu, çevrenin doku ve DNA bozunma dinamikleri için ne kadar temel olduğunun bir göstergesi.”
Trinity’nin Genetik ve Mikrobiyoloji Okulu’ndan Dr. Kevin G Daly, çalışmayı denetledi. “Ekibimiz, genetik ve mikroskobik yaklaşımların bir kombinasyonunu kullanarak, İran’da 1600 yıl önce koyun ırklarının neye benzediğini ve nasıl kullanılmış olabileceğinin genetik bir resmini oluşturmayı başardı.”
“Disiplinler arası yaklaşımları kullanarak eski kültürlerin hayvanlarda neye değer verdiğini öğrenebiliriz ve bu çalışma bize Sasani dönemi İran halkının et tüketimi için uzmanlaşmış koyun sürülerini yönetmiş olabileceğini ve iyi gelişmiş hayvancılık uygulamaları önerdiğini gösteriyor.”
Trinity College Dublin. 13 Temmuz 2021.
Makale: Rossi, C., Ruß-Popa, G., Mattiangeli, V., McDaid, F., Hare, A. J., Davoudi, H., … & Daly, K. G. (2021). Exceptional ancient DNA preservation and fibre remains of a Sasanian saltmine sheep mummy in Chehrābād, Iran. bioRxiv.
You must be logged in to post a comment Login