Eski Ağız Biyomu, Genel Sağlık Hakkında Önemli Bilgiler Veriyor

Bir bebek yerden ağzına bir şey koyduğunda paniğe kapılırız, ama ağızda zaten binlerce bakteri bulunur. Şimdi ise bir araştırma ekibi, ağız biyomlarının zaman içinde nasıl değiştiği ve bunların, insanlar hakkında ne söylediğini öğrenmek için arkeolojik kalıntıları inceliyor.

Japonya Müze Koleksiyonundan iki bireyin kafatası. Üst sıra diş karartması uygulanan bireyleri içerirken alt sıra karartmanın uygulanmadığı bireyleri içeriyor. C: Ken-ichi Shinoda

Philosophical Transactions of the Royal Society B’nin özel bir baskısında araştırmacılar, “Artık bu toplulukları, kireçlenmiş diş plağı veya diş taşı içinde korunan antik DNA’yı dizileyerek inceleyebilir, hastalıkların kökenlerini ve bunların insanlık tarihi ile olan bağlantılarının içyüzüne dair bilgiler sağlayabiliriz.” diyor.

Antropoloji bölümünden Laura S. Weyrich ve ekibi, koleksiyonlardaki binlerce iskelete bakıp, dişlerinde en çok diştaşı olan örnekleri seçti. Diştaşı, bazen tartar olarak da adlandırılır, diş plağı fırçalanmadığında veya diş ipi ile temizlenmediğinde oluşur. Diş yüzeyine güçlü bir şekilde yapışır ve modern zamanlarda diş hekiminin muayenehanesinde yapılan diş temizliği sırasında çıkarılır. Diş plağı çoğunlukla bakterilerden oluşan bir biyofilm olduğundan, eski veya modern diştaşı örneklemesi ağızdaki mikropların DNA tanımlamasını sağlayabilir.

(Neandertaller Bazılarımızın Aksine Dişlerine İyi Bakmış)

Araştırmacılar iki zaman dilimine odaklandı. Eski olan nüfus 3.000 yıl önce Jomon döneminde yaşayan avcı-toplayıcılardı. Daha yeni olan nüfus ise 400 ila 150 yıl önce Edo döneminde yaşayan tarımcılardı.

Bu iki popülasyonu kullanarak, Weyrich ve ekibi, ağız biyomunun zaman içinde nasıl değiştiğini ve tarımın başlamasının bakteri ve mantar bileşimini nasıl etkilediğini araştırabildi. Ayrıca biyomun periodontal hastalık ve diş çürüğü gibi ağız hastalıkları ile olan ilişkisine de baktılar.

Weyrich’ in belirttiği üzere, bazı mikropların pirinç yetiştiriciliğiyle Japonya’ya getirilmiş gibi görünmesine rağmen,  araştırmacılar erken avcı-toplayıcılar ve geç dönem tarımcılar arasında önemli bir fark bulamadılar.

Araştırmacıların bulduğu şey, erkek ve kadın deneklerde bulunan oral biyomlar arasındaki farktı. Bunun olası sebeplerinden biri, Japon kadınların dişlerini karartma uygulaması olabilir. Japonya’da aristokrat sınıfında bir evlilik sembolü olan bu kültürel uygulama, diğer Asya ülkelerinden Japonya’ya getirilmiş olabilir. Ohaguru adı verilen bu uygulama, 1870’te Japonya’da yasaklandı.

Diş karartma uygulamasında kullanılan ve rutin olarak uygulanması gereken bileşikler, kadınların ağız mikrobiyomunu etkilemiş olabilir. Bu bileşikler genellikle sirke gibi bir asitle karıştırılmış demir gibi bir mineral içeriyordu ve daha sonra çay gibi bir renklendiriciyle karıştırılıyordu.

Araştırmacılar, “Şaşırtıcı bir şekilde, ohaguru uygulamasının dişleri diş çürümesinden koruduğu düşünülüyordu, fakat bunun periodontal hastalık belirtisiyle ilişkili olduğunu ve sağlık yararları hakkında sorular gündeme getirdiğini bulduk.” diyor.

Ekip hem alfa hem de beta çeşitliliğine baktı. Bu durumda alfa çeşitliliği, bir konukçu içindeki türlerin çeşitliliğiyken, beta çeşitliliği, farklı konukçular arasındaki çeşitlilikteki farktır. Weyrich, “Alfa çeşitliliği erkeklerde ve kadınlarda farklı değil. Herkesin sayısı aşağı yukarı aynı. Beta çeşitliliğinde de önemli bir fark yoktu.” diyor.

Fakat bakteri türlerinin sayısı aynı olsa da, araştırmacılar Jomon ve Edo dönemleri arasında bir fark gördüler.

Weyrich bir açıklamasında, “Farklı olan, suşların aynı olup olmadığı. Aynı türün yeni suşları tarımla getiriliyor ve bunlar baskın hale geliyor. Jomon’dan gelen suşlar, neslinin tükendiğine dair kanıtlar gösteriyor.” diyor. Tarımsal olarak ilişkili bu türler, bakterinin evrim ağacının farklı bir dalında ortaya çıkıyor ve başka bir yerden geldiklerini gösteriyor.

Weyrich, bunun Asya popülasyonundaki eski mikrobiyomları inceleyen ilk çalışma olduğunu belirtiyor.

Weyrich, DNA analizi için birçok potansiyel kontaminasyon sorunu olduğunu not etti. Dişler toprağa gömülmüştü, dolayısıyla toprak mikropları vardı. Araştırmacılar ayrıca kendi mikrobiyal DNA’larından kontaminasyon olmasından da endişe ediyorlardı. Bunu önlemek için tam vücut kıyafetleri, eldivenler ve maskeler giydiler.


Pennsylvania State University. 26 Mart 2021.

Makale: Eisenhofer, R., Kanzawa-Kiriyama, H., Shinoda, K. I., & Weyrich, L. S. (2020). Investigating the demographic history of Japan using ancient oral microbiota. Philosophical Transactions of the Royal Society B, 375(1812), 20190578.

Bilkent Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu.

You must be logged in to post a comment Login