Çadır Höyük’te İnsanlar 5.000 Yıl Önce Kuraklığa Adapte Olmuş

Araştırmalar, Yozgat’taki Çadır Höyük’te, 5.000 yıldan daha önce yaşamış insanların değişen koşullara nasıl uyum sağladığını gösteriyor.

Çevreye ayak uydurmada son derece yetenekli varlıklar olan insanlar, geçmişte de değişen iklim gibi zorluklardan kurtulmayı başarabildiler. Şimdi ise araştırmalar, 5.000 yıldan daha uzun bir süre önce yaşamış insanların değişen koşullara nasıl uyum sağlamayı başardığına dair fikir veriyor.

Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü’nden Madelynn von Baeyer, UConn’da Antropoloji Doçenti olan Alexia Smith ve Cortland, New York Eyalet Üniversitesi’nden Profesör Sharon Steadman, geçtiğimiz günlerde Journal of Archaeological Science dergisinde bir makale yayımladı. Makalede, günümüzde Türkiye sınırları içerisindeki bölgelerde yaşamış insanların, çevre kuraklaştıkça hayatta kalmak için tarımsal uygulamaları nasıl çevreye uyumlu hale getirdiklerini gösteren raporları inceleniyor.

(Tunç Çağı’ndaki İklim Krizi, Nüfus Artışına Engel Olmadı)

Çalışma, binlerce yıldır sürekli bir yerleşim alanı olduğu için Türkiye’de benzersiz bir yer olan Çadır Höyük’te von Baeyer’in doktora araştırması olarak gerçekleştirildi.

Von Baeyer, “Bitki kullanımının değişen kültürel kalıplardan nasıl etkilendiğini inceliyorum. Bu inceleme, Steadman’ın Çadır Höyük için koyduğu araştırma hedeflerine gerçekten çok uygun.” diyor.

Fotoğrafta gördüğümüz Profesör Alexia Smith gibi arkeobotanistler antik bitki kalıntılarını arıyorlar. Sahadan toplanan tüm bitki kalıntılarını laboratuvarda tanımlıyorlar. C: Connecticut Üniversitesi

Smith, bu arkeolojik alanın zaman içinde nesillerce sürdürülen zengin tarım ve otlak alanlarına sahip bir bölgede yer aldığını açıklıyor.

Smith, “İnsanlar kerpiçten bir yapı inşa ederler, yıllar içinde yapı ya terk edilir ya da çöker ve insanlar bunun üzerine yapıyı tekrardan inşa ederlerdi.” diyor. “Zamanla bu köyler tepelere inşa edilmiş gibi görünüyorlar, ama aslında yükselen sadece yerleşim yerleriydi.”

Bölge sakinleri yeni katlar inşa ederken, arkeologlar da tarihi incelemek ve bin yıl boyunca hayatlarının nasıl değiştiğini görmek için kazıyorlar. Katmanlar arasında, von Baeyer ve Smith gibi arkeobotanistler, kasıtlı veya kasıtsız olarak kömürleşmiş bitki kalıntıları arıyorlar. Her ne kadar sıklıkla odun kullanılsa da, çiftlik hayvanlarının gübresinin yakacak olarak kullanıldığı ateş kalıntılarına bakarak çok şey öğrenilebilir, diyor Smith: “Gübre, hayvanların ne yediğine dair ipuçları veren tohumlar içerir.”

Von Baeyer araştırma sürecini şöyle açıklıyor: “Arkeobotanik araştırmanın çok farklı üç ana aşaması vardır: veri toplama, tanımlama ve veri analizi. Veri toplama sahada, arkeolojik bir kazıda, toprak örneklerinin alınması ve topraktan tohumların çıkarılmasıdır; tespit laboratuvarda, tarladan topladığınız tüm bitki kalıntılarının belirlenmesidir; ve son olarak veri analizi size hikayenin tümünü anlatır. Ben tüm adımları seviyorum.”

Çadır Höyük’te (batıdan doğuya) Omphalos Binası, Yanmış Ev, Avlu ve Güney Avluyu içeren Geç Kalkolitik kazı alanlarının tamamının planı. C: Archeological Sciences Journal: Reports (2021).

Odak noktası, milattan önce yaklaşık 3700-3200 yıl önce, Geç Kalkolitik olarak adlandırılan bir dönemdi. Araştırmacılar, Paleo-iklim verilerini ve Steadman’ın Çadır Höyük’teki çok detaylı aşamalarını referans alarak, “5.2 kya olayı” olarak adlandırılan olayda, MÖ dördüncü bin yılın sonunda uzun bir kuraklık ve kuraklık dönemi ile iklimin hızla değişmesiyle yaşam tarzlarının nasıl değiştiğini fark ettiler.

İklim değişikliğiyle, uyum sağlamak için kullanılabilecek birçok strateji var diyor Smith, “Bölgeyi yoğunlaştırabilir, çeşitlendirebilir, genişletebilir veya tamamen terk ettirebilirdi. Bu olayda, kullanılan arazi alanını genişletmişler ve hayvan sürülerini çeşitlendirmişler.”

Alandaki zooarkeologlar, sürülen hayvan türlerindeki değişimi daha fazla göstermek için kemikleri inceledi ve kazı alanındaki gübrenin yakıt olarak kullanıldığı ateş kalıntılarından elde edilen tohumlar, hayvanların ne yediğine dair ipuçları verdi.

Smith, “Sığır, koyun, keçi ve domuz güttüklerini biliyoruz ve otlayan hayvanlara geçiş yapıldığını da gördük. Hepsinin farklı bir beslenme şekli var. Bu şekilde, yediklerinizi çeşitlendirerek aslında insanlar tarafından tüketilebilir olan potansiyel kalori aralığını en üst düzeye çıkarıyorsunuz.”

Çadır Höyük halkı, bu karma stratejiyi uygulayarak, iklim giderek kurak hale gelirken hayatta kalmaya çalışıyordu. Smith, aynı zamanda insanlar için diğer mahsullerin yanı sıra buğday, arpa, nohut ve mercimek yetiştirmeye devam ettiklerini, bu arada hayvanların insan tüketimine uygun olmayan mahsuller ile beslemenin kaynakları ve değişimle başa çıkmayı en üst düzeye çıkarmak için bir strateji olduğunu söylüyor.

Von Baeyer, çalışmanın başında iklim ve çevre hakkında bir tartışma yapmayı beklemediğini söylüyor.

“Bu çalışmada yapılan şey, arkeobotanikte oldukça nadir olan, nispeten kısa bir zaman diliminde iklim değişikliğine bağlı bir değişimi izlenmesi.” diyor. “Arkeobotanik çalışmalar, bitki kullanımındaki değişimleri konu edindiklerinde, bu genellikle büyük kültürel değişimleri inceleyerek yapılır. Bu çalışma ise, sadece 500 yıla yayılan bir değişime bakıyor.”

Von Baeyer, bugünkü koşullar yaklaşık 6.000 yıl önceki ile tam olarak aynı olmasa bile günümüze uygulayabileceğimiz dersler çıkarabileceğimizi söylüyor.


University of Connecticut. 23 Mart 2021.

Makale: von Baeyer, M., Smith, A., & Steadman, S. R. (2021). Expanding the plain: Using archaeobotany to examine adaptation to the 5.2 kya climate change event during the Anatolian Late Chalcolithic at Çadır Höyük. Journal of Archaeological Science: Reports, 36, 102806.

Hacettepe Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık lisans öğrencisi. İnsanı konu alan her şeye meraklı, yüksek lisansını Sosyoloji alanında yapmak istiyor.

You must be logged in to post a comment Login