Sembolik düşünme ve sanat üretim yeteneği, önceden sanıldığı gibi Homo sapiens’e özel olmayabilir.
Neandertaller, Denisovalılar ve Homo Sapiens, yaklaşık 50.000 yıl önce birbirleriyle tanıştığında, bu Arkaik ve modern İnsanlar, aynı coğrafyaları paylaştıkları binlerce yıl boyunca sadece çiftleşmediler, aynı zamanda yaratıcılıkta dalgalanmaya yol açan fikir alışverişinde bulundular.
Oxford Üniversitesi’ndeki arkeolojik bilim profesörü Tom Higham, fikir alışverişinin, delikli dişler ve kabuk kolyeler, pigmentlerin ve renklendiricilerin kullanımı, dekore edilmiş ve kesilmiş kemikler, oyulmuş figüratif sanat ve mağara sanatı gibi arkeolojik kayıtlardaki eserlerin çoğalmasını açıkladığını savunuyor:
“50.000’lerin başlarından, yaklaşık 38.000 ila 40.000 yıl öncesine kadar olan aralıkta, bu tür süs eşyalarında daha önce görmediğimiz büyük bir çoğalma görüyoruz.”
150.000 ila 40.000 yıl öncesinde kuzenlerimiz, Neandertaller, Homo Floresiensis, Homo Luzonensis ve Denisovalıları içeriyordu.
(Araştırmaya Göre Neandertaller Sembolik Sanat Üretiyordu)
Higham, “Şimdi bu sadece biziz; Gezegende başka hiçbir insan türü yok.” diyor. “Her zaman sanat ve karmaşık bilişsel düşüncenin kökenlerinin bize, yani modern insanlara özel olduğunu düşündük. Bu insan devrimi olarak adlandırıldı. 1970’lerde ortaya çıkan bu hipotez, insanların Afrika’dan çıkması ve dünyanın diğer yerlerine başka hiçbir insan türünde olmayan bilişsel bir yetenek getirmesini içeriyordu, özellikle Neandertallerde olmayan. Şimdi ise düşündüğümüz şey, bu özellikler modern insanlar ile sınırlı değildi.”
“Gruplarımız çiftleştiyse, daha sonra kültürel transfer (fikir, düşünceler ve dil alışverişi) de olmuş olmalıydı. İnsanlar yeni fikirleri benimsemekte iyidir.”
Higham, Dünya’nın 50.000 yıl önce oldukça karmaşık bir yer olduğunu söylüyor: “Tolkien’in sözlerinden ödünç almak gerekirse, o zaman var olan insan ailesinin çeşitliliği açısından gerçek bir ‘Orta Dünya “olarak düşünmeliyiz. Dünyanın çeşitli yerlerinde beş, altı veya daha da fazla, farklı insan türü vardı.”
Radyokarbon tarihleme ve antik DNA analizi dahil olmak üzere en son bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde – Higham, nasıl dünyadaki tek insan türü olarak kaldığımızı ve atalarımızın geçmişte nasıl yaşadıklarını ve bugün genlerimizde nasıl var olmaya devam ettiklerini anlatıyor.
Higham aynı zamanda, 2010 yılında Sibirya’daki uzak bir mağarada yeni bir insan türünü, Denisovalıları keşfeden akademisyenler arasında. Araştırmacılar, daha önce tanımlanamayacak kadar küçük bir parmak kemik parçasından, Güneydoğu Asya da dahil olmak üzere, geniş bir Avrasya bölgesine yayılan insan türünü tanımlayarak önemli DNA detaylarını çıkarabildiler.
Higham, “Denisovalılar, Neandertaller ve bizlerle yakından ilişkili. Neandertaller ile olduğu gibi, onlarla da çiftleştik. Bugün, coğrafi olarak nerede olduklarına bağlı olarak, insanlar az miktarda Denisovalı DNA’sına sahipler. Bu miktar bazı bölgelerde daha da fazla.” diyor.
“Denisova Mağarası’nda, Denisovalıların da kişisel süslemeleri yaptıklarını ve şimdiye kadar yalnızca bize özel olduğunu düşündüğümüz şeyleri yaptığını gösteren kanıtları ortaya çıkardık.”
Bu kanıtlar, mamut dişleri ve devekuşu yumurta kabuklarından yapılan halkaları ve boncukları içeriyor.
Yeni araştırmalara göre, en erken modern insanlarla bağlantılı olduğu varsayılmış olan her türlü sanat eserinin ve dekoratif eşyanın, diğer kanıtların yokluğunda Neandertaller veya Denisovalılar tarafından yaratılmış olabileceği anlamına geliyor.
Kanıtların çokluğu, eğer kültürel iletim varsa, bunun muhtemelen her iki yönde de meydana geldiğini ve Avrupa’daki karmaşık davranışlara dair en eski kanıtların, Homo Sapiens’in gelmesinden önce ortaya çıktığını gösteriyor.
The Guardian. 15 Mart 2021.
You must be logged in to post a comment Login