28.000 yıldan fazla bir süre önce, bir bozkır bizonu (Bizon priscus) bugünkü Alaska sınırlarında öldü. Bedeni, bilim insanları tarafından 1951’de keşfedilene kadar sürekli don tabakası sayesinde korundu. Bizon şu anda Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’nde ve sanal bir turla veya müze yeniden açıldığında görülebilir.
Yale Üniversitesi ve müzenin Paleobiyoloji Bölümü’nden bir paleontolog olan Dr. Advait Jukar, “Alaska’da bulunan mumya, neredeyse eksiksiz birkaç bizon mumyasından biri. Daha iyi korunmuş bizon mumyalarımızın çoğu Sibirya’dan geliyor.” diyor.
Ancak bu örnek, nesli tükenmiş bir türün büyüleyici bir örneğinden daha fazlası. Bizon ve diğer donmuş mumyalar, insanların biyosfer ve iklim sistemi üzerindeki etkisiyle tanımlanan bir dönem olan Antroposen başlamadan önce biyoçeşitliliğin nasıl geliştiğini ve iklim değişikliğine nasıl tepki verdiğini anlamak isteyen araştırmacılar için değerli bilgiler içeriyor.
(Donmuş Mağara Aslanlarının, Eşsiz Bir Tür Olduğu Anlaşıldı)
Jukar ile çalışan Cincinnati Üniversitesi’nden bir paleoekolog olan Dr. Josh Miller, “Antroposen öncesi dönemlerden mumya ve fosilleri inceleyerek, insan etkilerinin çok olmadığı durumlarda popülasyonların ve ekosistemlerin zaman içinde nasıl değiştiğini izleyebiliriz. Bu, canlı popülasyonlarını nasıl etkilediğimiz hakkında daha eleştirel düşünmemizi sağlarken aynı zamanda türleri ve ekosistemleri bugün nasıl koruduğumuza ilişkin stratejiler hakkında bilgi veriyor.” diyor.
Bozkır bizonu Amerika’ya nasıl geldi?
Yaklaşık 500.000 ile 12.000 yıl önce, bozkır bizonu Sibirya’dan Amerika kıtasına yayıldı. Geç Pleistosen Dönemi’nin son buzul çağında buz tabakaları alçalıp akarken Kuzey Amerika kıtasını keşfettiler.
Miller ile birlikte çalışan Cincinnati Üniversitesi’nde doktora adayı ve paleobiyolog Abby Kelly, “Bizon, aslında yaklaşık 200.000 ile 170.000 yıl önce Bering Kara Köprüsü’nden göç etmiş olan Kuzey Amerika’ya göreceli olarak yeni gelen türlerden biri. Sibirya’dan gelip, güneye Alaska ve Kanada’ya göç ettiler.” diyor.
Bozkır bizonunun Kuzey Amerika’da göç ettiği yer, hangi bölgelerin buzul içermediğine bağlıydı. Her yeni buz devri başladığında, buz tabakaları büyüyerek, bir zamanlar farklı bizon popülasyonlarını birbirine bağlayan yolları kapatıyordu. Bu parçalanmış topluluklardan bazıları, zamanla içinde yeni türlere dönüştü, örneğin artık soyu tükenmiş dev bizon, Bison latifrons gibi.
Kelly, “Buzul bölgesinin ve kuzey ormanlarının güneyinde, bizon büyüklüğünün dev uzun boynuzlu bizona dönüştüğünü görüyoruz. Ancak bu dev bizon ve bozkır bizonu hala bir arada yaşıyordu. Daha sonra, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’nin kuzeyindeki kilometrelerce buz, bizon türlerini kalıcı olarak ayırdı. Geç Pleistosen sonunda daha küçük bizon türleri evrimleştikçe dev bizon sonunda ortadan kayboldu.” diyor. En küçük bizon türü, Bison bison bugün hala var.
Son buzul çağı sona erdiğinde, bozkır bizonu hızla değişen iklime ve modern insanların gelişine uyum sağlamak için büyük olasılıkla mücadele etti. Türlerin nesli tükenmiş olsa da, bilim insanları tarihini incelemek için hala bizon mumyalarını kullanabilirler.
Bilim insanları mumyaları seviyor
Pleistosen mumyaları, geçmişteki hayvanların çevresel strese tepkileri hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen paleobiyologlar için eşsiz bir kaynak. Bunun nedeni, mumyaların örnekleme için genellikle iyi korunmuş dokuya sahip olmaları.
Kelly, “Mumyalanmış bir bozkır bizonu, hayvanın o dönemdeki yapısını net bir şekilde gösteriyor. Ekolojik özet anlamında çok fazla bilgi barındırıyor.” diyor. Örneğin, mumyalardan alınan mide örnekleri, hayvanın yedikleri hakkında değerli ipuçları verebilir.
Alaska ve Yukon gibi permafrost bölgelerinden mumyalaşmış bizon da tipik olarak iyi korunmuş DNA’ya sahiptir, çünkü soğuk hava bozulma sürecini durdurur. Araştırmacılar, antik bozkır bizonlarının göçünü ve aşamalı evrimini izlemek için doku örneklerinin yanı sıra bu DNA’yı kullanıyor.
Jukar, “Donmuş mumyalar, bilim insanlarının hayvanların genomlarını yeniden yapılandırmak için kullanabilecekleri antik DNA ipliklerini koruyor. Bu DNA, Kuzey Amerika ve Avrasya’da nasıl hareket ettikleri ve dağıldıkları da dahil olmak üzere eski popülasyonları anlamamıza izin verebilir.” diyor.
İklimin şiddetli olarak değiştiği bir dönem olduğu için Pleistosen’in son beş buzul çağında bozkır bizonunun nasıl yayıldığını görmek önemli. Bu antik hayvanın tarihini araştırmak, bilim insanlarına, bu türlerin geçmişte çevresel strese nasıl tepki verdiklerini ve gelecekte nasıl tepki verebileceklerini anlamalarına yardımcı oluyor.
İklim değişikliği daha fazla mumyayı ortaya çıkarabilir
Günümüz insan kaynaklı iklim değişikliği hızlanıyor ve buna karşılık Alaska, Yukon ve Sibirya donmuş topraklarının daha hızlı çözülmesine neden oluyor. Bu topraklar çözülürken, bilim insanları daha fazla korunmuş mumyaları ortaya çıkarmayı umuyorlar.
Jukar, “İklim değişikliği donmuş toprakları çok çabuk erittiği için, bu hayvanların çoğu erimiş çamurdan çıkıyor.” diyor.
Bu mumyaların yanı sıra müzenin 40 milyon fosil örneği; Pleistosen Dönemi’ndeki günlük yaşam ve habitat değişikliği hakkında yararlı bilgiler barındırıyor.
Jukar, “Koleksiyonumuzda, geçmiş hayvanların nasıl ve nerede yaşadığına dair birçok veri içeren milyonlarca örnek var. Geçmiş, bugün ve gelecek hakkında daha fazla bilgi edinebilmek için bu verileri ön plana çıkarmak istiyoruz.” diyor.
Smithsonian Magazine. 2 Kasım 2020.
You must be logged in to post a comment Login