Antropologlardan oluşan ekip, on yıl önce keşfedilmiş kalıntılar üzerinde yürüttükleri detaylı analiz sonucunda farklı hominin türlerine ait olduğu düşülen iskeletlerin aslında aynı türe ait olduğunu ortaya çıkardı.
2008’de Güney Afrika’da keşfedilmiş bir hominin türü olan Australopithecus sediba hakkında (A. sediba) şu ana kadar derlenmiş en kapsamlı bilgileri sunan bir dizi makalenin bir parçasını oluşturan bu araştırma, PaleoAnthropology dergisinin özel sayısında yayımlandı.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin en büyük şehri Johannesburg’un 50 km kuzeybatısında yer alan ve UNESCO tarafından İnsanlığın Beşiği (Cradle of Humankind) olarak adlandırılan paleoantropolojik sitteki Malapa fosil alanı, bir genç erkek birey, Malapa Hominini 1 (MH1) ve bir yetişkin kadın birey (MH2) olmak üzere bütünlüğünü kaybetmiş iki iskelete ev sahipliği yapıyordu.
(Meşhur Australopithecus sediba Türü İnsanların Atası Olmayabilir)
İskeletlerin her ikisi de Etiyopya’da keşfedilen Australopithecus afarensis iskeleti Lucy’den daha bütün durumdaydı. Keşfi yapan Güney Afrika, Witwatersrand Üniversitesi Evrimsel Bilimler Enstitüsü’nden Profesör Lee Berger ve meslektaşlarının yaptığı çalışmalar sonucunda alanın neredeyse iki milyon yıllık olduğu saptandı. Keşfedilen iki hominin türüne MH1 ve MH2’ye dayanarak Australopithecus sediba ismi verildi.
Araştırmacılar geçtiğimiz on yılda iskeletleri birleştirme üzerine çalıştı; çalışmalarının ürününü New York Üniversitesi’nden antropolog Scott Williams ve Dartmouth College’den antropolog Jeremy DeSilva’nın editörlüğünü yaptığı PaleoAnthropology dergisinin özel sayısında görmek mümkün. Sayıda yer alan, 135 fosilin analiz edildiği dokuz makalede, vücut proporsiyonları ve yürüme mekaniğinin yanı sıra A. sediba’ya ait kafatası, omurga, göğüs kafesi, pelvis, kol ve bacak kemiklerine dair detaylar anahatlarıyla veriliyor.
(Yalnızca Birkaç Fosilden Bilinen 5 İnsan Atası)
Makalelerde, A. sediba’nın hem coğrafi yakınlığa sahip olduğu A. africanus’dan hem de Homo cinsinin Doğu ve Güney Afrika’daki erken üyelerinden farklı özgül bir tür olduğuna, ancak her iki grupla da yakın evrimsel ilişkinin göstergesi olan birtakım ortak özellikler paylaştığına dair bir fikir birliğine varılıyor.
Dergi sayısındaki araştırması aksial iskelet (omurga, göğüs kemikleri ve kafatası) üzerine yoğunlaşan Williams, “Makalelerdeki yorumlamalarımız A. sediba’nın karasal bipedalizme adaptasyon sağladığı, ancak yiyecek aramak ve yırtıcılardan korunmak için ağaçlara tırmanmaya da epey bir zaman harcadığı yönünde. Araştırmalarımız sonucunda ortaya atılan büyük resim yalnızca A. sediba’nın yaşam şekline ışık tutmakla kalmıyor, aynı zamanda hominin evriminde yaşanmış önemli bir geçişi de aydınlatıyor.
Birkaç yıl önce, başka bir araştırma grubu, bel omurlarındaki farklılıklar sebebiyle Malapa’daki hominin fosillerinin iki ayrı türe ait olduğunu öne sürmüştü. Ancak, Williams ve meslektaşları tarafından yürütülen analiz sonucunda her iki fosilin de A. sediba’ya ait olduğu, farklılıklarınsa yaştan kaynaklandığı saptandı.
Williams durumu, “Bel omurlarındaki farklılıklar fosillerin gelişimsel yaşlarındaki farklılıkla ilişkilendirilebilir: genç olanın omurgası gelişimini tamamlamamışken, yetişkin olanınki tamamlamış. Aslında buradaki her iki Homo erectus iskeleti de genç dolayısıyla MH1 de bu iskeletlere benzerlik gösteriyor” diyerek açıklıyor.
You must be logged in to post a comment Login