Hayatının herhangi bir döneminde bir kedi ile yaşamış olanlar, kedilerin, siz yazı yazarken rahatça klavyeniz üzerinden geçme alışkanlığına aşinadır. @Erik_kwakkel tarafından tweetlenen bir el yazması fotoğrafı, bunun aslında yeni bir şey olmadığını ortaya çıkardı.
Her ne kadar bu el yazmasının Ortaçağ’daki sahibi, bu muntazam el yazması üzerindeki pati izlerinden muhtemelen oldukça rahatsız olmuş olsa da, 15. yüzyıldan kalma başka bir el yazması, onun aslında ne kadar şanslı olduğunu gösteriyor. Bir Deventer (Hollanda’da bir şehir) kâtibinin 1420’lerde yazmış olduğu bir el yazması, önceki gece bir kedinin idrar lekesiyle harap olunca, sayfanın kalanını boş bırakmak zorunda kaldı, o boşluğa bir kedi resmi çizdi ve o kediyi şu kelimelerle lanetledi:
(Antik DNA’ya Göre Kediler Evcilleşmeye Kendileri Karar Verdi)
“Hic non defectus est, sed cattus minxit desuper nocte quadam. Confundatur pessimus cattus qui minxit super librum istum in nocte Daventrie, et consimiliter omnes alii propter illum. Et cavendum valde ne permittantur libri aperti per noctem ubi catti venire possunt.”
[Burada, belirli bir gece boyunca buna idrarını yapan kediden başka eksik bir şey yok. Derventer’de gece boyunca idrarını bu yazma üzerine yapan o uyuz kediye lanet olsun ve onun yüzünden diğer kedilere de. Siz de kedilerin gelebileceği yerlerde geceleri açık kitap bırakmamaya dikkat edin.]
Peki bu değerli kitapları ve yazmaları lekeleme ve bozma eğilimleri göz önüne alındığında, Ortaçağ kütüphanelerinde neden kedilere izin verildi? İrlandalı bir keşiş tarafından kedisi “Pangur Bán” hakkında yazılmış bir 9. yüzyıl şiiri bu sorunun cevabını veriyor:
Ben ve kedim Pangur Bán. Vazifelerimiz benzer: Fare avlamak onun hazzıdır, Sözcükleri avlamak benim, bütün gece.
(şiirin orjinalini buradan okuyabilirsiniz)
Kediler, fareleri uzak tutmak için oradaydı. Boethius’un De consolatione philosophiae’sinin bu 11. yüzyıl kopyasında da görüldüğü gibi Ortaçağ el yazması zararlı böcekler ve hayvanlar için oldukça lezzetli bir ikram. Bu elyazmasının fareler ve sıçanlar tarafından yok edilen sayfa kenarlarında diş izlerini görebilirsiniz.
Kitaplar için tehlike arz eden bu yeme alışkanlıklarının yanı sıra, fareler 12. yüzyıl yazarı Hildebert tarafından da belirtildiği gibi can sıkıcı olabilirler. Resim bir farenin Hildebert’in masasında onun peynirini nasıl yediğini göstermekte. Hildebert fareyi öldürmek için bir taşı kaldırmış olarak resmedilmiş. Yazdığı kitapta bu peynir hırsızı canavara yönelik bir lanet bulunuyor: “Pessime mus, sepius me provocas ad iram; ut te deus perdat” [sefil fare, sık sık beni kızdırıyorsun. Tanrı seni yok etsin!]
Görünen o ki, en az iki kedi, izlerini el yazmaları üzerinde bırakmaktan sorumluyken, kedinin fare yakalamadaki üstün yetenekleri çok sayıda el yazmasını farelerin iştahından kurtarmış ve pek çok katibin öğle yemeklerinin el değmeden kalacağını bilerek çalışmalarına odaklanmasına yardımcı olmuş olabilir.
dutchanglosaxonist.com
You must be logged in to post a comment Login