1.8 Milyon Yıl Önceki Atalarımızın Yaşam Koşulları Canlandırıldı

Olduvai Gorge, Tanzanya’daki bir sit alanında, 1.8 milyon yıl önceki insansı atalarımızın yiyeceğe, suya ve gölgeli bir sığınağa erişimi vardı. Hatta, Rutgers Üniversitesi Yer ve Gök Bilimleri Bölümü’nden Gail M. Ashley’nin belirttiği üzere, keskin kenarları olan çok sayıda taş aletleri de vardı.

Fakat Ashley, “yaşam koşulları zorluydu.” dedi. “Hayat çok stresliydi, çünkü yiyeceklerini sağlamak için etçil hayvanlarla devamlı rekabet halindeydiler.”

Bilimciler 1,8 milyon yıl önce erken insan habitatının nasıl olduğunu ilk kez ortaya çıkardı. Credit: Olduvai Paleoantropoloji ve Paleoekoloji Projesi aracılığıyla M.Lopez-Herrera Ve Enrique Baquedano.

Bilimciler 1,8 milyon yıl önce erken insan habitatının nasıl olduğunu ilk kez ortaya çıkardı. Credit: Olduvai Paleoantropoloji ve Paleoekoloji Projesi aracılığıyla M.Lopez-Herrera Ve Enrique Baquedano.

Yıllar süren çalışmalar sayesinde, Ashley ve diğer araştırmacılar erken insanların içinde yaşadıkları ortamı, bu giderek büyüyen yerleşimden edindikleri bitkilerle diğer kanıtları kullanarak hassas bir şekilde yeniden yarattılar. Bu öncü çalışmaları kısa bir süre önce Proceedings of the National Academy of Sciences’da yayınlandı.

Ashley’e göre erken insanların içinde yaşadıkları doğanın yeniden yaratılması, paleoantropologların bu insanların nasıl olduklarına, nasıl yaşadıklarına, besinlerini (özellikle de proteini) nasıl sağladıklarına, ne yiyip içtiklerine ve nasıl davrandıklarına dair fikirler ve modeller öne sürmelerine yardımcı olacak.

Ünlü paleoantropolog Mary Leaky, bu sit alanını 1959’da keşfederek binlerce hayvan kemiği ve taş aleti ortaya çıkardı. Son on yılda yapılan yorucu kazılarla, Ashley, diğer bilimciler ve öğrenciler sayısız toprak örneği toplayarak bunları karbon izotop analizleriyle inceledi. İncelemeler sonucu buradaki peyzajın tatlı su kaynağına, sulak alanlara, ağaçlık alanlara ve otlaklara ev sahipliği yaptığı anlaşıldı.

Ashley, “insanların ve taş aletlerinin bulunduğu konuma göre çevredeki bitkilerin neler olduğunun planını çıkarabildik.” diye belirtti. “Bu daha önce hiç yapılmamıştı. Planlama, jeolojik yataktaki toprağın analiz edilmesiyle yapıldı. Bu yatakta, iki farklı hominin türüne ait kemikler de bulunuyordu.”

Bu iki hominin türü, bunlara erken insanlar da diyebiliriz, iri yapılı ve oldukça küçük bir beyne sahip olan Paranthropus boisei ile daha hafif bir iskelet yapısı olan Homo habilistir. Ashley’e göre Homo habilis, daha büyük bir beyne sahipti ve bizim evrim ağacımızla daha fazla uyuşuyordu. Her iki türün de boyu yaklaşık 1,37 ilâ 1,67 m arasında olup, yaşam süreleri muhtemelen 30-40 yıl arasındaydı.

Araştırmaları sonucu, bilimciler, ağaçlık alanda palmiye ve akasya ağaçları bulunduğunu öğrendiler. Homininlerin burada kamp kurduklarını düşünmüyorlar. Ancak, burada çok sayıda kemik bulunduğundan dolayı, Ashley; primatların ölü hayvanları başka bir yerden alıp, ağaçlık alandaki daha güvenli bölgeye yemek için getirdiğini düşünüyor.

Şaşırtıcı bir şekilde, sit alanının üzeri volkanik kül tabakasıyla kaplanmasıyla kemikler ve organik maddeler iyi şekilde korunabildi. 1994’ten bu yana bu bölgede araştırmalarını sürdüren Ashley, sit alanından yaklaşık 16 km uzaktaki yanardağa dikkat çekerek “Burada yaşananı Pompeii’deki volkan patlamasında yaşananlara benzetebilirsiniz.” diyor. Patlamayla “püsküren lavlar, peyzajı bir battaniye gibi tamamen örtmüştü.”

Bilimciler, sit alanında zürafa, fil ve Afrika antilobuna ait binlerce kemik ele geçirdiler. Homininler belki de bu hayvanları etleri için öldürmüş, ya da ölmüş hayvanların kalan etlerini yemiş olabilirler. Homininlerin rekabet ettikleri etçiller arasında kendilerine de tehdit oluşturan aslanlar, leoparlar ve çakallar bulunuyordu.

Ashley, paleoantropologların homininler hayvanları etleri için aktif bir şekilde avlıyor muydu, yoksa başka bir yırtıcı tarafından avlanan hayvanların leşlerinden kalan etleri mi tüketiyorlardı, sorusunu cevaplamak için bazı fikirler edinmeye başladıklarını belirtti.

“Et yeme konusu, hominin araştırmalarındaki güncel çalışmalar için önemli bir soru. Beynin büyümesi ve insanın evrimi, büyük bir ihtimalle daha fazla protein almakla alakalı.”

Homininler, protein için ayrıca sulak alanlarda yetişen eğreltiotlarını, kabukluları, salyangoz ve sümüklü böcekleri de tüketmiş olabilirler. Bilimciler, homininlerin bu bölgeyi uzun bir süre, belki de onlarca hatta yüzlerce yıl kullanmış olabileceğini düşünüyor. Ashley, “Burada yaşadıklarını düşünmüyoruz. Bu bölgenin çevresindeki tatlı su kaynaklarından faydalandıklarını düşünüyoruz.” dedi.


heritagedaily

Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim mezunu, Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi'nde yüksek lisansını tamamladı. Şu anda yine bir yandan Koç Üniversitesi'nde doktora yaparken, bir yandan da aynı üniversitede asistanlık yapıyor. İletişim: aysel.arslan@yahoo.com

You must be logged in to post a comment Login