6.000 Yıllık Sakız, İşlerin Nasıl Paylaşıldığını Gösteriyor

Çiğneme sakızı ve yapıştırıcı olarak kullanılan huş kabuğu katranı, 6.000 yıl önceki yaşama nadir bir pencere sunuyor.

Neolitik çiftçiler, huş ağacı kabuğu katranını sakız olarak ve aletler ile seramikler için süper yapıştırıcı olarak kullanıyorlardı. Bu katran, çiğnenip tükürülmüş gibi görünüyor. C: C: Theis Trolle Jensen/University Of Copenhagen Globe Institute

Bir düşünün: Ağzınızdaki sakız kırık bir çömleği de onarabilseydi? 6.000 yıl önce yaşayan çiftçiler için huş katranı tam da bunu yapıyordu—yarı atıştırmalık, yarı süper yapıştırıcı. Şimdi ilk kez araştırmacılar, sadece tükürülmüş katran parçalarından değil, aynı zamanda bu katranla yamalanmış alet ve çanak çömleklerden de DNA ve başka ipuçları elde etti.

Proceedings of the Royal Society B’de yayımlanan bulgular, tarihöncesi Avrupalıların ne yediğine, ağız sağlığına ve hatta ev içi iş bölümünü nasıl paylaştıklarına dair yeni içgörüler sunabilir.

Bu döneme ait insan kalıntıları nadir olduğundan, bilim insanlarının antik DNA’yı doğrudan inceleme fırsatları çok az. Çalışmada yer almayan biyolojik antropolog Sarah Lacy, genetik materyali aletlerde ve kaplarda aramanın, eski insanların yaşamlarına yeni pencereler açmak için “gerçekten heyecan verici” bir yaklaşım olduğunu söylüyor.

(İlgili: 10.000 Yıllık “Sakız”, Kötü Ağız Sağlığını Gösteriyor)

Huş kabuğu katranı, dünyanın bilinen en eski sentetik malzemesi. Taş Devri insanları, huş ağaçlarının kağıt gibi soyulan kabuk demetlerini ateş üzerinde pişirir, doğal reçineler siyah, yapışkan bir katrana dönüşene kadar beklerdi. Ardından bu yapışkan maddeyle taş bıçakları saplara bağlar, çatlamış çömlekleri onarır, hatta çalışırken katranı elastik tutmak için yanık tatta bir sakız gibi çiğnerlerdi.

Geçmişteki çalışmalar, çiğnenmiş dört katran parçasından insan DNA’sı elde etmişti. Ancak antik DNA araştırmacıları Hannes Schroeder ve Anna White ile meslektaşları, bu katranla yapıştırılmış eserlerin de bu unutulmuş kültürlere dair ek ışık tutup tutamayacağını merak etti.

Bunu anlamak için ekip, Alpler ve çevresindeki dokuz arkeolojik siteden alınmış, çiğnenmiş parçalar, sap takılmış aletler ve katranla onarılmış çömlekler dâhil 30 huş katranı örneğini inceledi. Örneklerin çoğu, Neolitik çiftçilerin suyun üstünde ve çevresinde kazıklar üzerindeki evlerde yaşadığı göller etrafında kurulmuş yerleşimlerden geldi. Kemik ve dişler böylesi ıslak ortamlarda nadiren korunurken, suya doygun koşullar katran gibi organik malzemelerin korunması için idealdi.

Taş bıçakları saplara yapıştırmak için kullanılan huş ağacı katranı aynı zamanda antik insan DNA’sının izlerini de içeriyordu. C: Theis Trolle Jensen / University Of Copenhagen Globe Institute

Araştırmacılar, 19 örnekten DNA çıkarmayı ve 16’sında biyolojik cinsiyeti belirlemeyi başardı. Çiğnenmiş parçalar hem erkek hem kadın DNA’sı içeriyordu; bazıları birden fazla kişi tarafından çiğnenmiş görünüyordu. Dikkat çekici biçimde, taş aletleri sapa bağlamak için kullanılan dört katran parçasının tamamında erkek DNA’sı saptanırken, çömlek onarımında kullanılan üç katranın tamamında kadın DNA’sı bulundu.

Çalışmada yer almayan Uppsala Üniversitesi’nden Natalija Kashuba, tarihöncesi insanların bu işler için huş katranı kullandığının zaten bilindiğini, ancak artık işin içinde kimlerin olduğunu ortaya çıkarabilmenin “şaşırtıcı” olduğunu belirtiyor. “Sanki bireylere yaklaşıyorsunuz; kapları bir araya getiren kadınlar gibi… Tarih kişiselleşiyor.”

Bu keşif, arkeolojik kayıtta genellikle görünmez kalan bir sorunun—tarihöncesi topluluklarda iş bölümünün nasıl yapıldığı—bir gün huş katranı sayesinde araştırılabileceğini de düşündürüyor. White, mevcut çalışmanın örnekleminin, aletleri yapanlar ile ev kaplarını onaranlar arasında kesin bir cinsiyet ayrımı sonucuna varmak için hâlâ çok küçük olduğunu vurguluyor. Yine de Lacy, daha büyük gelecekteki çalışmalarda bu tür çıkarımlar yapma ihtimalinin “çok kışkırtıcı” olduğunu söylüyor; ayrıca katranı uygulayan kişi ile aracı sonradan kullanan kişinin farklı olabileceğini de ekliyor.

Katran, günlük yaşamın diğer yönlerine dair genetik izler de barındırıyordu. Ekip, çiğnenmiş yumrularda buğday, arpa, fındık ve kayın DNA’sı buldu; bunlar muhtemelen yedikleri yemeklerden ya da toplanan atıştırmalıklardan kalmış kalıntılardı. Bezelye, fındık ve koyun DNA’sı, katranla güçlendirilmiş çömleklerde ortaya çıktı; bu da buralarda sık depolanan gıdalar olabileceğini düşündürüyor. Katranla yapıştırılmış ok uçlarında ise balık ve yaban domuzu DNA’sı bulundu. Çam DNA’sı ve belirli kimyasal imzalar yalnızca sap takılmış örneklerde görüldü; bu da aletleri yapıştırmak için katrana çam reçinesi eklenmiş olabileceğine işaret ediyor.

Çiğnenmiş parçalar, eski tükürük izleriyle birlikte, Neolitik ağızlarda yaşayan mikropların izlerini de korumuştu. Dikkat çekici biçimde bu mikroplar, geçmişte ağızdaki mikroorganizmaları incelemek için kullanılan ve dişlerde biriken diş taşında bulunanlardan ziyade, modern ağız mikrobiyomlarına daha çok benziyordu. Araştırmacılara göre bu önemli; çünkü huş katranı, ağız sağlığına dair daha önce bilinmeyen, farklı bir anlık görüntüyü koruyor olabilir.

Birlikte ele alındığında bu bulgular, huş kabuğu katranının “gerçekten harika bir örnek türü” olduğunu gösteriyor, diyor White. “Özellikle insan kalıntılarına erişimin olmadığı bölgelerde gelecekteki çalışmalar için çok heyecan verici olabilir.”


Science. 14 Ekim 2025.

Makale: White, A. E., Koch, T. J., Jensen, T. Z. T., Niemann, J., Pedersen, M. W., Søtofte, M. B., … & Schroeder, H. (2025). Ancient DNA and biomarkers from artefacts: insights into technology and cultural practices in Neolithic Europe. Proceedings B, 292(2057), 20250092.

Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü Yüksek Lisans mezunu. Aynı üniversitede Doktora adayı. İletişim: ermanbu@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login