4.200 Yıl Önce İskoçya’da Yaşamış Kadının Yüzü Canlandırıldı

İskoçya’daki bir taş ocağında iskelet kalıntıları bulunan ve Tunç Çağı’nda yaşamış olan Yukarı Largie Kadını’nın yüzü canlandırıldı.

İskoçya’daki Yukarı Largie Kadını’nın rekonstrüksiyonu, üç boyutlu yazdırılmış kafatası ile model macunu katmanları kullanılarak yapıldı. C: Oscar Nilsson

4.000 yıldan uzun bir süre önce genç bir kadın, günümüzde İskoçya dediğimiz bölgede öldü ve taşlarla kaplı bir mezara çömelmiş vaziyette gömüldü. Kadın, 1997 yılında bir taş ocağındaki kazı makineleri kemiklerini açığa çıkarana dek gömülü kaldı.

Yukarı Largie Taş Ocağı’na ithafen Yukarı Largie Kadını olarak adlandırılan bu kadın hakkında çok az şey biliniyor fakat şimdi, yeni bir rekonstrüksiyon çalışması kadının Erken Tunç Çağı sırasında nasıl görünmüş olabileceğini ortaya çıkarıyor.

İskoçya’daki Kilmartin Müzesi’nde gösterime sunulan rekonstrüksiyon, örgülü koyu renk saçları ve geyik derisinden yapılma kıyafeti olan genç bir kadını tasvir ediyor. Ve bu genç kadın, yakınlardaki birine bakıyormuş gibi görünüyor.

(İlgili: Yaşlı Neandertalin Yüzü Yeniden Canlandırıldı)

Kadının neye benzediğini belirleyen İsveç’ten adli sanatçı Oscar Nilsson, “Rekonstrüksiyon yaparken genelde onların dünyasına baktığımızı düşünüyorum.” diyor: “Bu gerçekle biraz daha oynayarak onun bizi aslında gerçekten de görebildiğini düşündüm. Gördüğünüz gibi bizi hafiften eleştiriyor gibi görünüyor ki bunun için onu suçlayamayız.”

Yukarı Largie Kadını’nın keşfinden sonra yapılan bir iskelet ve diş analizi, kadının muhtemelen 20’li yaşlarında öldüğünü ve hastalık ya da yetersiz gıda dönemleri geçirdiğini gösterdi. Radyokarbon tarihleme kadının Erken Tunç Çağı sırasında, MÖ 1.500 ila MÖ 2.200 yılları arasında yaşadığını açığa çıkardı.

20’li yaşlarında ölen Yukarı Largie Kadını, Erken Tunç Çağı sırasında İskoçya’da yaşadı. C: Oscar Nilsson

Bununla birlikte kadının kalıntılarından elde edilen farklı izotoplar veya stronsiyum ve oksijen versiyonları, kadının İskoçya civarında büyüdüğünü gösterdi fakat ekip, kadının DNA’sını çıkaramadığı için ten rengi, göz rengi ve saç rengi de dahil olmak üzere etnik kökeni şimdilik bilinmezliğini koruyor.

Ayrıca arkeologlar, kadının mezarında “çan biçimli çömlek kültürü”ne (Beaker pottery) ait çömlek parçaları buldular. Bunlar kadının, adını çan şeklinde geniş ağızlı kaplar yapan bir halktan alan çan biçimli çömlek kültürünün bir parçası olduğuna işaret ediyordu. Araştırmalar, çan biçimli çömlek kültürünün Orta Avrupa’da ataları Avrasya steplerinden gelen insanlar ile başladığını ve sonunda MÖ 2.400 civarında Britanya’ya ulaştığını gösteriyor. DNA kanıtları, çan biçimli çömlek kültürünün Stonehenge gibi anıtları inşa eden Neolitik topluluklar da dahil pek çok Britanya yerlisinin yerini aldığını anlatıyor.

Kilmartin Müzesi Müdürü ve Küratörü Sharon Webb, “Karbon tarihleme, kadının bir zamanlar Britanya’ya yeni gelen çan biçimli çömlek kültürü insanlarının soyundan geliyor olabileceğini gösteriyor.” diyor.

Yukarı Largie Kadını’nın rekonstrüksiyonu için kafatası bilgisayarlı tomografi ile tarandı ve daha sonra İskoçya’da üç boyutlu şekilde basıldı. Nilsson’ın söylediğine göre maalesef kadının alt çene kemiği kayıptı ve kafatasının sol tarafı fazlasıyla parçalanmış durumdaydı: “Dolayısıyla yapmam gereken ilk şey kafatasının sol tarafını eski haline döndürmek ve daha sonra -nispeten spekülatif bir konu olsa da- bir çene kemiği oluşturmaktı.”

Bundan sonra Nilsson kadının yaşını, cinsiyetini, kilosunu ve etnik kökenini hesaba kattı çünkü bu faktörler doku kalınlığını etkiliyordu: “Yani elimizdeki durumda 20’li veya 30’lu yaşlarında, yaşamının bir döneminde yetersiz beslenmenin izleri görülen ve kökeni muhtemelen bu bölgeye dayanan bir kadın vardı.”

Arkeologlar kalıntılardan DNA çıkaramadığı için kadının saç, göz ve ten rengi bilinmiyor. C: Oscar Nilsson

Nilsson bu karakteristik özelliklere uyan modern bireylerin yer aldığı bir çizelgeden yararlandı ve rekonstrüksiyona başlamak için bu modern bireylerin doku ölçülerini kullandı. Replika kafatası üzerinde yer alan küçük çiviler, Nilsson’ın doku derinliğini ölçmesini sağladı; Nilsson daha sonra yüz kaslarının kalıbını çıkarırken bu dokuyu model macunu ile kapladı. Nilsson, kafatasının dış hatlarına bakarak Yukarı Largie Kadını’nın gözlerinin birbirinden uzakta konumlanmış ve burnunun geniş, burun ucunun ise biraz yukarıya doğru kıvrık olduğunu tespit etti. Ayrıca kadının yuvarlak bir alnı ve geniş bir ağzı vardı.

“İlginçtir ki kadının rekonstrüksiyonu tamamlandığında yetersiz beslenmeye dair pek bir şey göremedim.” diyor Nilsson: “Oldukça yuvarlak bir yüz iskeleti vardı; bu faktör, kadının olduğundan daha sağlıklıymış gibi görünmesini sağlamış olabilir.”

Bununla birlikte Nilsson, kadının cilt, saç ve göz renginin, DNA’nın bundan çok daha iyi halde korunduğu aynı dönem ve bölgeden mezarlar baz alınarak yapılan nitelikli tahminler olduğunu belirtiyor.

Webb ise rekonstrüksiyon hakkında şunları söylüyor: “Rekonstrüksiyon tam anlamıyla harika. Kadının ziyaretçiyi sorgular ve kim olduğunu ve nasıl bir yaşamı olduğunu merak eder gibi bir yüz ifadesinin olmasını istedik ki böylece ziyaretçi de kadının yaşamı hakkında derin düşüncelere dalabilecekti.”

“Yukarı Largie Kadını’nın kalıntıları, muhtemelen 4.000 yıl önce gömüldüğü vaziyeti ve kompozisyonuyla aynı halde hassas bir şekilde yeniden gömüldü.” diyor Webb.


Live Science. 24 Eylül 2023.

Kocatepe Üniversitesi'nde Hukuk okuyor. Dil, tarih ve arkeoloji alanlarında kendini geliştiriyor.

You must be logged in to post a comment Login