3,6 Milyon Yıllık Laetoli Ayak İzleri, Erken İnsan Evrimini Gösteriyor

Laetoli ayak izleri, insan atalarının iki ayak üzerinde yürüdüğüne dair 3,6 milyon yıllık kanıtlar sağlayarak insan evrimine ışık tutuyor.

Laetoli Site S’deki L8 test açması, 2015 yılında ortaya çıkarılan bir başka ayak izi seti. C: Masao et al., eLife 2016

3,6 milyon yıl önce, insanın üç uzak akrabası, tarihe geçeceklerinden habersiz bir şekilde gezintiye çıktılar. Tamamen şans eseri, ayak izleri volkanik küle kazındı ve milyonlarca yıl boyunca varlığını sürdürerek modern bilim insanlarına insan atalarının iki ayak üzerinde yürüdüğüne dair en eski kesin kanıtı sağladı.

Laetoli ayak izleri olarak bilinen bu izler, Afrika’nın kuzeyinde Tanzanya’daki Serengeti Ovası’nın güney kenarı boyunca yer alıyor.

İlk olarak 1978 yılında arkeologlar tarafından tespit edilen bu alanda, başlangıçta 27 metre boyunca uzanan en az 70 hominin ayak izine rastlandı. Daha sonra ayak izlerinin büyük olasılıkla grup halinde yürüyen üç birey tarafından bırakıldığı ortaya çıktı.

(İlgili: Lucy, 3,2 Milyon Yıl Önce Alet Kullanma Becerisine Sahipti)

Bulunan tortu tabakası yaklaşık 3,6 milyon yıl öncesine tarihleniyor, yani Homo sapiens’in sahneye çıkmasından çok öncesine. Tarih ve konum göz önüne alındığında, çoğu araştırmacı ayak izlerinin neredeyse kesinlikle “Lucy” olarak bilinen ünlü iskeletle aynı tür olan Australopithecus afarensis tarafından bırakıldığı konusunda hemfikir.

Australopithecus afarensis, modern insanlarla diğer büyük maymunların bir karışımı gibi görünüyordu. Yaklaşık 150 cm boyunda, şempanze benzeri bir yüze ve kıllarla kaplı tıknaz bir vücuda sahip bir birey hayal edin. En önemlisi, artık dik durduklarını biliyoruz.

Laetoli ayak izlerinin şekli üzerinde yapılan kapsamlı araştırmalar, Australopithecus afarensis’in iki ayak üzerinde yürüdüğünü gösterdi. Tıpkı modern insanlar gibi, bu ayak izleri de türün, günümüz şempanzeleri ve bonobolarındaki “maymun benzeri” ayak yapısından farklı olarak, büyük parmağın diğer ayak parmaklarıyla hizalı olduğunu ortaya koyuyor.

Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’ndeki Australopithecus afarensis modeli rekonstrüksiyonu. C: Wikimedia Commons

Ayak izlerinin şekline dayanarak, araştırmacılar ayrıca bu türün bir “topuk vuruşu” (heel-strike) ile yürüdüğünü, yani adımın önce topuğun zemine değmesiyle başladığını ve “parmak kalkışı” (toe-off) ile sona erdiğini belirlediler. Bu da modern yürüyüş tarzımıza oldukça benzer.

Liverpool Üniversitesi’nden kas-iskelet biyolojisi profesörü Robin Crompton, “Laetoli izleri, tamamen dik bir bipedal yürüyüş türünü temsil ediyordu ve özellikle büyük parmak tarafından yönlendiriliyordu. Bu, günümüz insanlarına oldukça benzer, şempanzeler ve diğer maymunların bipedal (iyi ayak üzerinde dik yürüyüş) yürüyüşünden ise oldukça farklıydı” diyor.

Bu ayak izlerinin en dikkat çekici yönü ise yaşları. Bu keşiflerden önce, çoğu araştırmacı bipedalizmin yalnızca bizim türümüzü, Neandertaller’i, Homo erectus’u ve diğerlerini içeren Homo cinsinde evrildiğini varsayıyordu. Ancak Laetoli alanı, bu özelliğin, kısmen ağaçlarda yaşayan Australopithecus gibi daha eski bir hominin cinsinde evrildiğini gösteriyor.

Buna rağmen, Australopithecus afarensis’in vücut yapısı hâlâ bazı ilkel özellikler taşıyordu ve bu da onu bipedalizmi tamamen benimsemekten alıkoyuyordu. Bu özellik, insan türünün yükselişinde paha biçilmez bir avantajdı.

Profesör Crompton, “Modern insanın karakteristik uzun bacaklı, kısa gövdeli formu, ağır yükler taşırken bile uzun mesafeler boyunca yürümemizi ve koşmamızı sağlıyor. Australopithecus afarensis ise tam tersine, kısa bacaklı ve uzun gövdeli bir yapıya sahipti. Bu da onun yalnızca kısa mesafelerde etkili bir şekilde yürüyüp koşabileceği anlamına geliyor. Atalarımızın ilk ne zaman uzun mesafeler kat etmeye başladığını ve bunun insanlığın dünyayı kolonize etmesini nasıl mümkün kıldığını anlamamız gerekiyor” diye ekliyor.

Ne yazık ki, Laetoli alanının geleceği belirsizliğini koruyor. Mayıs 2024’te, araştırmacılar, iklim değişikliğiyle artan fırtınalar ve yağışlar nedeniyle izlerin erozyon riskiyle karşı karşıya olduğunu ve sonsuza dek kaybolabileceği uyarısında bulundular.


IFL Science. 9 Kasım 2024.

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Tarih bölümü mezunu. Antik Çağ Tarihinde yüksek lisans yapıyor.

You must be logged in to post a comment Login