Kaçırmış olanlar için Şubat ayında Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.
10- Buzul Çağında Çocukluktan İtibaren Yanak Piercingi Takılıyordu
Paleolitik dönemde yaşamış insanların dişlerinin aşınmış ve sıkışık olması, yanağa takılan piercinglerden kaynaklanıyor!
Orta Avrupa’da bulunan tuhaf, düzleşmiş diş yüzeyleri yıllardır arkeologların kafasını karıştırıyordu. Ancak bir araştırmacı, Buzul Çağı insanlarının —hatta 10 yaşındaki çocukların bile— yanağa takılan piercingler kullandığını ortaya koyarak bu sırrı çözdüğünü düşünüyor. Araştırmacılara göre, bu piercingler büyük olasılıkla kişinin bir gruba aidiyetini gösteriyordu, ancak aynı zamanda dişlerin aşınmasına da neden oluyordu.
Haber hakkında detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
9- Nero’nun Sarayında İki Kiloluk ‘Mısır Mavisi’ Parçası
Bu keşif, mavi pigmentin antik Mısır’daki kökenleri ile Rönesans sanatçıları tarafından yeniden keşfi arasındaki bağlantıyı aydınlatabilir.
Roma’nın görkemli Domus Aurea sarayının kalıntılarında, arkeologlar yaklaşık 2.000 yıl önce İmparator Nero’nun mermer sarayının duvarlarını süslemek için sanatçılar tarafından kullanılan çeşitli antik pigmentleri gün yüzüne çıkardı. Atölyelerin kalıntıları içinde, arkeologlar sarı aşıboyası içeren bir amfora ve realgar ile kırmızı aşıboyası gibi pigmentlerle dolu küçük kavanozlar buldu. Ayrıca, sanatçıların pigmentleri suyla karıştırdığı havuzlara da rastlandı.
Haber hakkında detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
8- 25.000 Yıllık Yapıdaki Kemikler Farklı Mamutlardan Toplanmış
25.000 yıl önce avcı-toplayıcılar, 60’tan fazla yünlü mamutun kemikleri ve dişlerini kullanarak 12 metre çapında dairesel bir yapı inşa ettiler.
Bilim insanları, yapının inşasında kullanılan mamutların çoğunun dişi olduğunu ve bunun, avcı-toplayıcıların tek başına dolaşan erkek mamutları tuzağa düşürmek yerine sürüleri avladıklarını veya leşleri topladıklarını gösterdiğini belirtiyor. Ayrıca bazı kemiklerin diğerlerinden çok daha eski olduğu tespit edildi. Bu da Paleolitik atalarımızın hem yeni ölmüş hem de çok daha önce ölmüş mamutlardan kemik temin etmiş olabileceğini gösteriyor.
Haber hakkında detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
7- Lazerler, Meksika’daki Zapotek Şehrini Ortaya Çıkardı
Havadan yapılan lazer taramaları, Meksika’nın güneyinde 600 yıllık bir Zapotek kentinin kalıntılarını ortaya çıkardı.
Zapotekler, Meksika’da hâlâ varlığını sürdüren yerli bir halk. 14. ve 15. yüzyıllarda bazı Zapotek grupları güneydeki Tehuantepec Kıstağı’na göç ederek Pasifik Okyanusu’na yakın bir konumda Guiengola’yı kurdu. Şehrin varlığı İspanyol tarihi kayıtlarında geçse de ve daha önce arkeolojik çalışmalar yapılmış olsa da, tam kapsamı lidar teknolojisi kullanılana kadar bilinmiyordu. Haritalama çalışmaları sonucunda şu bulgular elde edildi: Yakınından bir nehir geçiyordu. Şehir 360 hektarlık bir alanı kaplıyordu. 1.100’den fazla bina, 4 kilometrelik surlar ve iç yollar ağı bulundu. Kent planı tapınaklar, toplumsal alanlar ve oyun sahalarıyla düzenli bir yerleşim alanına işaret ediyor. Elitler ve sıradan halk farklı mahallelerde yaşıyordu.
Haber hakkında detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
6- Antik DNA ile Hunların Kökenlerini Keşfetmek
Yeni DNA analizleri, uzun zamandır tartışılan dördüncü yüzyıl Avrupa’sındaki Hunların oldukça farklı kökenlerden geldiğini gösterdi.
Yeni bir çalışmaya göre ise, 5. ve 6. yüzyıldan kalma Hun iskeletlerinden elde edilen antik DNA, bu grubun karmaşık ve çeşitli bir yapıya sahip olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmacılar, Hunların Moğolistan’daki Xiongnu (Hiung-nu) İmparatorluğu ile bazı bağlantıları olduğunu ancak tek bir kökene indirgenemeyecek kadar karışık bir soydan geldiklerini belirledi.
Haber hakkında detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
5- Polonya’daki İnsanlar 18.000 Yıl Önce İnsan Beyni Yiyordu
Araştırmacılar, yaklaşık 18.000 yıl önce insanların yamyamlık yaptığını ve hatta insan beyniyle beslendiğini gösteren kesin kanıtlar buldu.
Araştırmacılar, gelişmiş 3B mikroskopi teknikleri kullanarak 63 insan kemiğini yeniden inceledi. Bunlar arasında kafatasları ve uzun kemikler (humerus ve femur) da bulunuyordu. Bu teknikler sayesinde, doğal süreçlerden değil, insanlar tarafından kasıtlı olarak yapılan kesik izleri tespit edildi. Elde edilen kanıtlar, bu insanların bedenlerinin kasıtlı olarak tüketildiğini gösteriyor. Örneğin, kemiklerde “kas dokularının, beynin ve iliğin” çıkarıldığını gösteren açık işaretler var.
Haber hakkında detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
4- Pompeii’de Dionysos Kültünü Tasvir Eden Devasa Fresk
Pompeii’de keşfedilen nadir fresk, erkek düzeninden kurtulup özgürce dans eden, avlanan ve dağlarda çiğ et yiyen kadınları gösteriyor.
Pompeii’deki arkeologlar, gece karanlığında bir kadının gizemli bir tarikata kabul edilişini tasvir eden, son derece nadir ve olağanüstü büyüklükte bir duvar resmi keşfetti. Neredeyse figürlerin gerçek boyutlarda tasvir edildiği bu fresk, geniş bir ziyafet salonunun üç duvarı boyunca uzanıyor, dördüncü duvar ise bir bahçeye açılıyor. Parlak kırmızı bir arka planın önünde, Dionysos’un (şarap tanrısı) kadın takipçileri olan maenadlar tasvir ediliyor. Avcı olarak gösterilen bu kadın figürleri, ellerinde kılıçlarla ve omuzlarında kurban edilmiş keçilerle resmedilmiş. Ayrıca, flüt çalan ve şarap sunarak kurban kesen satyrler—yarı keçi, yarı insan mitolojik yaratıklar—freskin önemli unsurları arasında.
Haber hakkında detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
3- İberya’da Bulunan Çivili Kafataslarının Anlamları Çözülüyor
Demir Çağı’nda İber Yarımadası’nda siyasi şiddet arttıkça, kesilmiş kafaları duvarlara çivilemeyi içeren uygulama giderek popüler hale geldi.
Ancak yeni araştırmalar, bu ritüelin her toplulukta farklı bir anlam taşıdığını ortaya koyuyor. Bazı bölgelerde dışarıdan gelen bireyler güç ve korku sembolü olarak sergilenirken, bazı yerleşimlerde ise yerel topluluk üyeleri kutsal kabul edilerek onurlandırılmış olabilir. Arkeologlar, izotop analizleri ile bu bireylerin kökenlerini araştırarak çivili kafatası ritüelinin tek tip bir uygulama olmadığını gösterdi.
Haber hakkında detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
2- Kazakistan’da 2.400 Yıllık Kurganda Gösterişli Takılar
Kazakistan’daki MÖ 5. yüzyıla tarihlenen kurganda bulunan eserler, burada zengin veya kraliyet sınıfından Sarmatların gömüldüğünü gösteriyor.
Bu keşifler, Hazar Denizi’nin kuzeyinde yer alan Atyrau bölgesinin bir zamanlar Sarmatların merkezi topraklarından biri olduğunu gösteriyor. Şimdiye kadar bölgedeki kurganlardan 1.000’den fazla eser ortaya çıkarıldı ve bunlardan yaklaşık 100’ü, “hayvansal” Sarmat sanat tarzını yansıtan altın süs eşyaları ve takılar içeriyor. Bulunan eserler üzerinde o dönemde bölgede yaşayan yırtıcı hayvanların — leoparlar, yaban domuzları ve kaplanların — tasvirleri görülebiliyor. Ekip ayrıca insan kalıntıları, seramikler, nadir bulunan iki ahşap kâse (ahşap genellikle mezarlarda çürüdüğü için bu tür buluntular oldukça nadir) ve altın saplı iki siyah “mihenktaşı” keşfetti. Bu taşların, altın gibi metallerin saflığını test etmek için kullanıldığı düşünülüyor.
Haber hakkında detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
1- Mısır’da Uzun Zaman Sonra İlk Firavun Mezarı Keşfedildi!
Mısır’da, Tutankamon’un mezarının bir asırdan fazla bir süre önce keşfedilmesinden bu yana ilk defa firavun mezarı keşfedildi.
18. Hanedan’a ait kayıp kraliyet mezarlarının sonuncusu olan II. Thutmose’nin defin yeri, aynı zamanda Howard Carter’ın 1922’de Tutankamon’un mezarını keşfetmesinden bu yana Mısır’da bulunan ilk kraliyet mezarı olma özelliğini taşıyor. MÖ 1.550 – 1.292 yılları arasındaki 18. Hanedan, askeri zaferler, imparatorluk genişlemesi ve muhteşem anıtların inşasıyla biliniyordu. II. Thutmose’nin sadece beş yıl hüküm sürdüğü ve yaklaşık 30 yaşında, MÖ 1.479’da öldüğü düşünülüyor. Araştırmacılar, mezarda II. Thutmose’nin adını taşıyan yazıtlarla süslenmiş alabaster kaplar bulduktan sonra bu alanın firavuna ait olduğunu fark etti. Kapların üzerinde ayrıca “ölmüş kral” ifadesinin bulunması, buranın uzun süredir C4 olarak bilinen mezar değil, firavunun ebedi istirahat yeri olduğunu kanıtladı.
Haber hakkında detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
You must be logged in to post a comment Login