Kaçırmış olanlar için Mart ayında Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.
10- İpek Yolu’nun Dişleri Boyalı ‘Kırmızı Prensesi’
İpek Yolu’nda keşfedilen kadının dişlerinin, şamanistik bir ritüelin parçası olarak zincifre ile kırmızıya boyandığı düşünülüyor.
Çin’de, eski bir iskelette zincifre ile boyanmış dişlere sahip ilk vaka keşfedildi. 2.200 ila 2.050 yıl öncesine tarihlenen genç bir kadına ait olan bu kalıntılar, araştırmacılar tarafından “İpek Yolu’nun Kırmızı Prensesi” olarak adlandırıldı. Kadının, ölümsüzlük kazandırmak amacıyla gerçekleştirilen bir şaman ritüelinin parçası olduğu düşünülüyor.
Detaylı bilgiye haberimizde ulaşabilirsiniz.
9- Mezopotamya’da Binlerce Yıllık Devasa Bir Sulama Ağı
Güney Mezopotamya’daki Eridu bölgesinde keşfedilen geniş sulama kanalı ağı, erken dönem tarım uygulamalarına dair önemli bilgiler sağlıyor.
Araştırma ekibi, MÖ birinci binyıldan daha eski olan kapsamlı bir su yönetim sistemini ortaya çıkardı. Keşif, MÖ 6. yüzyıldan erken birinci binyıla kadar olan dönemde Fırat Nehri’ni kullanarak tarım yapılan alanların nasıl sulandığını anlamamıza yardımcı oluyor. Bu bulgu, eski sulama sistemlerine dair bilgimizi artırmanın yanı sıra, eski dönem çiftçilerinin ustalığını ve çevresel değişimlere uyum sağlama becerilerini de gözler önüne seriyor.
Detaylı bilgiye haberimizde ulaşabilirsiniz.
8- İberya’da Bulunan Oyma Plakalar, Soy Kütüğü Kayıtları Olabilir
Geç Neolitik ve Kalkolitik Çağ İberya’sına ait oyma arduvaz plakalar, soy kayıtlarını içeren erken dönem yazısız kayıtlar olabilir.
Araştırmacılar, plakaların coğrafi dağılımı, tasarım özellikleri ve bulunduğu mezarların büyüklüğü gibi faktörler üzerinde yaptıkları istatistiksel analizlerle bu objelerin, önemli bir atayla ilişkilendirilen genetik kayıtlar olarak kullanılmış olabileceğini öne sürüyorlar. Bugüne kadar bu plakaların işlevine dair birçok teori ortaya atılmış olsa da, kesin bir kanıt bulunabilmiş değil.
Detaylı bilgiye haberimizde ulaşabilirsiniz.
7- Tanzanya’da 1,5 Milyon Yıllık Kemik Aletler
Tanzanya’daki Olduvai Geçidi’nde keşfedilen 1,5 milyon yıllık kemik aletler, insan atalarının sanılandan daha zeki olduğunu gösteriyor.
Su aygırı ve fil kemiklerinden yapılmış bu aletler, daha önce bilinen en eski kemik aletlerden tam bir milyon yıl daha eski. Yeni araştırmaya göre, bu aletleri üreten homininler teknik yenilikleri adapte edebiliyor ve taş işleme bilgilerini kemik şekillendirmeye uygulayabiliyordu. “Bu keşif, bu homininlerin bilişsel yetenekleri ve zihinsel yapılarındaki gelişmeleri gözler önüne seriyor”
Detaylı bilgiye haberimizde ulaşabilirsiniz.
6- Avrupalılar Roma Dönemine Kadar Çoğunlukla Koyu Tenliydi
Avrupa’daki açık tenli ilk bireyler Anadolu’dan gelen çiftçilerdi ve Neolitik dönemde Avrupa’ya yayılarak avcı toplayıcıların yerini aldılar.
Ancak bu süreç sanıldığı gibi düzenli bir yayılım değildi. Açık ve koyu ten, Avrupa’da “leopar deseni” gibi rastgele ortaya çıktı ve koyu tenin baskınlığı Demir Çağı’na kadar devam etti. Örneğin, 10.000 yıl önce İngiltere’de yaşamış ünlü Cheddar Adam, koyu tenli ve mavi gözlüydü. Araştırmalar ayrıca koyu tenin uzun süre varlığını sürdürmesinin olası nedenlerinden birinin beslenme olduğunu gösteriyor. Eğer insanlar D vitamini açısından yeterince zengin besinler tüketiyorsa, açık tene ihtiyaç duymuyorlardı.
Detaylı bilgiye haberimizde ulaşabilirsiniz.
5- Bu Melez Çocuk, Neandertallerden Çok Sonra Yaşamış
28.000 yıllık Neandertal-i̇nsan melezi “Lapedo Çocuğu,” yakın akrabalarımızın yok oluşundan binlerce yıl sonra yaşamış.
Araştırmacılar, hem Neandertal hem de modern insan özelliklerine sahip olan Lapedo çocuğunun yaşını belirlemek için yeni bir radyokarbon tarihleme yöntemi kullandı. Yeni analizler, çocuğun yaklaşık MÖ 25.830 ile 26.600 yılları arasında yaşadığını gösteriyor. Bu bulgular, Portekiz’de keşfedilen Lapedo çocuğunun gömülme ritüellerine dair önceki anlayışları değiştiriyor. “Çocuğun ölümü, buranın tabu ilan edilmesine veya avlanma gibi günlük etkinlikler için uygun olmadığına dair bir inanışa yol açmış olabilir. Bu yüzden insanlar bölgeyi, olayın sosyal hafızadan silinmesine kadar terk etmiş olabilir”
Detaylı bilgiye haberimizde ulaşabilirsiniz.
4- Abydos’ta 3.700 Yıllık Kraliyet Mezarı Keşfedildi
Mısır’ın Sohag bölgesinde yapılan iki yeni arkeolojik keşif, Antik Mısır’ın siyasi ve ekonomik yapısına dair önemli bilgiler sunuyor.
Araştırmacılar, Abydos’taki “Anubis Dağı” nekropolünde, İkinci Ara Dönem’e (MÖ 1.700 ila 1.600) ait bir kraliyet mezarı ortaya çıkardı. Şu ana kadar sahibinin kimliği kesin olarak belirlenemese de, mezarın Abydos Hanedanı’ndan bir hükümdara ait olabileceği düşünülüyor. Kazı ekibi, mezarın yedi metre derinlikte bulunduğunu ve kireç taşından yapılmış bir defin odasına sahip olduğunu belirtiyor. Mezarın girişinde, İsis ve Nephthys’e adanmış kabartmalar ile üzerinde hiyeroglif yazıtlar bulunan sarı bantlar keşfedildi. Ayrıca, mezar dekorasyonunun tarzı, 2014 yılında Abydos’ta keşfedilen Kral Senebkay’in mezarına oldukça benziyor.
Detaylı bilgiye haberimizde ulaşabilirsiniz.
3- Batı Avrupa’nın 1,4 Milyon Yıllık En Eski İnsan Yüzü
İspanya’da bulunan bir insan akrabasına ait kafatası parçaları, Batı Avrupa’da keşfedilmiş en eski insan atalarının yüzünü ortaya çıkarıyor.
İspanya’da bulunan kafatası parçaları, insan atalarının Batı Avrupa’ya daha önce düşünüldüğünden çok daha erken ulaştığını gösteriyor. Bu kemikler, Neandertallerin evrimleştiği düşünülen Homo antecessor türünün daha önce bulunduğu Atapuerca Dağları’ndaki bir mağarada keşfedildi. Ancak yeni bulunan kemikler, yüz binlerce yıl daha eski ve farklı bir şekle sahip. Bu durum, Homo erectus’un —modern insanın atalarından biri— Erken Pleistosen Dönemde (2,6 milyon ila 800.000 yıl önce) Avrupa’da yaşamış olabileceğini düşündürüyor.
Detaylı bilgiye haberimizde ulaşabilirsiniz.
2- Antik Heykellere Parfüm Sürülüyormuş
Yunan ve Roma heykellerinin sadece boyanıp tekstil ve mücevherlerle süslenmediği, aynı zamanda güzel kokması için parfüm sürüldüğü anlaşıldı.
Arkeolog Cecilie Brøns’un liderliğindeki çalışma, heykellerin gerçek tanrılara benzemesi için parfümlendiğini gösteriyor. Cicero gibi antik yazarlar, tapınaklarda tanrı heykellerine ritüel olarak yağ sürüldüğünü anlatıyor. Özellikle Artemis, Zeus ve Hera’nın heykelleri için özel kokular hazırlanıyordu. Bu ritüel, Delos’taki parfüm atölyeleri ile bağlantılı olabilir. Araştırmacılar, burada üretilen kokuların tapınaklardaki heykeller için kullanıldığını düşünüyor. Antik çağda bir heykeli görmek sadece bir görsel deneyim değil, aynı zamanda kokusal bir deneyimdi!
Detaylı bilgiye haberimizde ulaşabilirsiniz.
1- Anadolu’nun Son Avcı-Toplayıcıları 9.000 Yıl Önce Bakır İşliyordu
Anadolu’nun son avcı-toplayıcılarının bakır işlediğini gösteren yeni bulgular, metalurjinin başlangıcına dair bildiklerimizi şekillendiriyor.
Yeni bir çalışma, Anadolu’daki son avcı-toplayıcıların yalnızca bakır hakkında bilgi sahibi olmakla kalmayıp, 9.000 yıl önce deneysel metalurjik işlemler gerçekleştirmiş olabileceğini ortaya koyuyor. Diyarbakır’daki Gre Fılla arkeolojik alanı, Dicle Nehri’nin üst vadisinde yer alıyor. Çanak Çömlek Öncesi Neolitik B (Pre-Pottery Neolithic B – PPNB) dönemine ait katmanlarda; mimari yapılar, bakır objeler ve erken dönem pirometalurjik faaliyetlerle ilişkili olabilecek vitrifiye bir malzeme tespit edildi. Bakır metalurjisi geleneksel olarak Kalkolitik Çağ (MÖ 4000 civarı) ile ilişkilendirilir, çünkü bu dönemde Neolitik toplumlar zaten yerleşik hale gelmişti. Ancak Gre Fılla’da yapılan keşifler bu kronolojiyi sorguluyor ve bakır işlemenin çok daha erken başladığını düşündürüyor.
Detaylı bilgiye haberimizde ulaşabilirsiniz.
You must be logged in to post a comment Login