Birbirinden farklı kıtalarda çalışmaların yapıldığı bir yılın ardından, 2024 yılında dünya çapında öne çıkan arkeolojik keşifleri seçtik.
Arkeoloji dünyasında 2024 yılı, geçmişe dair benzersiz ipuçlarının gün yüzüne çıkarıldığı heyecan verici keşiflerle doluydu. Dünyanın dört bir yanında yapılan kazılar, yalnızca insanlık tarihine dair bilinmeyenleri aydınlatmakla kalmadı, aynı zamanda gelecekteki araştırmalar için yeni kapılar açtı.
Bu keşifler, eski medeniyetlerin gündelik yaşamlarından ritüellerine, teknolojik yeniliklerinden sanatsal başarılarına kadar birçok konuda daha derin bir anlayış sunuyor. Her biri, yaşadığımız dünyanın tarihsel kökenlerini yeniden düşünmemizi sağlıyor.
Arkeofili olarak, 2024 yılında dünyada yapılan ve bilim dünyasında büyük yankı uyandıran 10 önemli keşfi sizin için derledik. Şimdi sizleri dünya çapında öne çıkan 2024 keşifleri ile başbaşa bırakıyoruz. 2025 yılındaki keşifleri ise şimdiden heyecanla bekliyoruz!
2024 yılında Türkiye’nin öne çıkan 10 arkeolojik keşfini ise buradan görebilirsiniz.
10- Petra’nın Ünlü Hazine Binasının Altında Gizli Bir Mezar!
Bir grup araştırmacı, dünyanın yeni yedi harikasından biri olan Petra’nın Hazine Binası bölümünde gizli bir mezar ortaya çıkardı.
Ekip, yılda bir milyondan fazla ziyaretçinin ziyaret ettiği ikonik binanın altında 12 iskeletin kalıntılarının olduğu bir mezar buldu. Mezar odası, iskelet kalıntıları ve bronz, demir ve seramikten yapılmış mezar eşyalarıyla doluydu. Hazine’nin altında bulunan sağlam mezar, MÖ 4. yüzyıldan MS 106’ya kadar gelişen çöl krallığı Nebatilerin yaşamlarına dair nadir bilgiler sağlıyor. Hazine binası ayrıca birçok filmde de yer aldı; bunların en önemlisi 1989 yapımı “Indiana Jones ve Son Macera” filminde Kutsal Kase’nin bulunduğu yerdi. Şimdi mezarda bulunan eserler arasında birkaç kap vardı ve bir iskelet, Kutsal Kase şeklini andıran seramik bir kadehi tutarken bulundu.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
9- Yer Döşemesinde Bulunan İnsan Çenesi! (Muhtemelen Türkiye’den)
Denizli’deki travertenlerin içine gömülen ve şimdi Avrupa’da birinin yer döşemesi olan insan çenesi, tarihleme ve tanımlama için incelenecek.
Bir adam, ebeveynlerinin Avrupa’da yer alan ve yakın zaman önce yenilenen evini ziyaret ederken yer karolarından birinde insan çene kemiğinin parçası fark etti. Çene kemiğini, genellikle kaplıcaların yakınında oluşan bir tür kireçtaşı olan travertenden yapılmış bir karoda buldu. Bu özel karo Türkiye’nin Denizli ilindeki bir taş ocağından gelmişti. Burada kazılan travertenlerin 0,7 milyon ila 1,8 milyon yıl önce oluşmuş olması, alt çenenin yakın zamanda ölen bir insana ait olmadığını gösteriyor. Daha sonra uluslararası bir araştırma ekibi kendisiyle temasa geçti ve karonun incelenmek için kaldırılmasına yönelik bir plan üzerinde birlikte çalışıyorlar. Araştırmacılar, daha önce Denizli Havzası travertenlerinde geyik, mamut ve sürüngenlerin de aralarında bulunduğu birçok fosil keşfetmişlerdi. Ayrıca en az bir grup insan kalıntısı daha keşfedildi: tüberküloz belirtileri gösteren insan kafatası parçaları. En az 1,1 milyon yıllık olan kafatası, Türkiye’de bulunan ilk Homo erectus’u temsil ediyor ve “Kocabaş hominini” olarak anılıyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
8- Cebelitarık’ta 65.000 Yıllık Yapıştırıcı Üretim Ocağı!
Arkeologlar, Neandertallerin uğrak noktasında, tarihöncesi bir yapıştırıcı türü üretmek için kullanıldığı düşünülen bir yapı keşfettiler.
Cebelitarık’taki Gorham Mağarası kompleksi içinde yer alan Vanguard Mağarası’nda, yaklaşık 67.000 ila 60.000 yıl öncesine tarihlenen bir tortu tabakasında, insan eliyle açıkça inşa edilmiş bir ocak yapısı ortaya çıkarıldı. Daha fazla inceleme sonucunda ocağın, tarihöncesi insanların bir alete veya silaha sap takmak için kullandığı yapışkan bir madde olan huş katranı üretiminde kullanıldığına dair kanıtlar bulundu. Hammaddelerden yapışkan bir madde üretmek ve bunu karmaşık aletleri geliştirmek için kullanmak, Neandertallerin yüksek bir zekaya sahip olduğuna dair kanıt olarak görülebilir. Bazı antropologlar, bu becerinin Neandertallerin yanma ve temel kimya hakkında bir anlayışa sahip olduğunu, ayrıca güçlü bir iş birliği ve iletişim becerisine sahip olduklarını gösterdiğini öne sürüyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
7- Dinozor Ayak İzleri, Brezilya’daki Eski İnsanlara İlham Vermiş!
Brezilya’da tarihöncesi insanların korunmuş dinozor ayak izlerinden esinlenerek petroglifler üretmiş olabileceğine dair kanıtlar bulundu.
Arkeologlar ve paleontologlardan oluşan bir ekip, günümüzde Brezilya olan bölgede 3.000 ila 9.000 yıl önce yapılmış petroglifleri inceledi. İnsanların yaptığı bu petrogliflerin yanında ise dinozor ayak izleri vardı. Ekip, bu ikisinin aynı kazı alanında birlikte çok az örneğinin bulunduğunu belirtiyor. Söz konusu ayak izlerinin tarihi 40 milyon yıl öncesine kadar uzanıyor ve bunlar ornitopodları, theropodları ve sauropod dinozorları temsil ediyor. Araştırmacılar, “Fosil ve kaya sanatı oluşumlarının yakınlığı daha önce bulunmasına rağmen, bunların tam anlamıyla yan yana olduğu bir alan hiçbir zaman tanımlanmamıştı.” diyor. Ekip ayrıca petroglifler ve dinozor ayak izlerinin arasında yakın bir ilişki olduğunu da buldu. Bu da yerel halkın binlerce yıl önce yarattığı sanat eserlerinin muhtemelen ayak izlerinden ilham aldığını gösteriyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
6- Çin’deki Mumyaların Boyunlarındaki Madde, Bilinen En Eski Peynir Çıktı!
Çin’de 3.600 yıllık mumyaların baş ve boyunlarına yerleştirilen gizemli beyaz madde, dünyanın bilinen en eski peyniri çıktı.
Araştırmacılar, yaklaşık yirmi yıl önce Çin’in kuzeybatısındaki Tarim Havzası’ndaki Xiaohe Mezarlığı’nda gömülü olan birkaç mumyanın üzerinde bu esrarengiz maddeyi buldu. Beyazımsı bir maddeydi ve açıkça çok eskiydi, ancak kimse tam olarak ne olduğunu bilmiyordu. Şimdi ise yapılan DNA testleri, gizemli yapışkan maddenin probiyotik yumuşak bir peynir olan kefir peyniri olduğunu ve binlerce yıl önce inek ve keçi peynirleri kullanılarak üretildiğini ortaya koydu. Araştırmanın sonuçları Cell dergisinde yayımlandı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
5- Endonezya’da 51.000 Yıllık Mağara Resmi!
Sulawesi mağarasında bulunan 51.000 yıllık bir resim, şimdiye kadar dünya çapında keşfedilen anlatısal kaya sanatının en eski kanıtı oldu.
Arkeologlar, dünyanın bilinen en eski resim öyküsünün, yaklaşık 10 kilometre uzakta Endonezya’daki aynı adada bulunan, önceki rekor sahibinden neredeyse 6.000 yıl daha eski bir mağara resmi olduğunu söylüyor. En az 51.200 yıllık olduğuna inanılan tablo, Endonezya’nın doğusundaki Sulawesi adasındaki Leang Karampuang mağarasında bulundu. Önceki rekorun sahibi, Leang Tedongnge’deki bir mağarada en az 45.500 yıl önce yapıldığına inanılan gerçek boyutlu bir yaban domuzu resmiydi. Yakın zamanda keşfedilen tablo, üç teriantrop (insan-hayvan melezi) ve bir yaban domuzunu tasvir ediyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
4- İskitler’in Kültürel Kökleri Sibirya’da!
Sibirya’da ortaya çıkarılan ve kurbanların gömülü olduğu 2.800 yıllık kurgan, İskit mezarlarına son derecede benziyor!
Güney Sibirya’da yaklaşık 2.800 yıllık bir kurganda bulunan en az bir insan ve 18 atın kalıntıları, orada gömülen bir kral ya da diğer bir seçkin kişi için yapılan İskit tarzı bir kurban törenine ait olabilir. At iskeletlerinin bazılarının dişlerinin arasında hala gem parçaları vardı; büyük ihtimalle kurban edilen bir kadının kalıntıları da bulundu. Tunnug 1 olarak bilinen bu kurganda bulunan eserler arasında, stilize hayvan figürleriyle süslenmiş iki bronz kemer tokası, at binme donanımları ve metal ile kemik ok uçları yer alıyor. Herodotos’un yazılı anlatımına göre, ölen kralın 50 hizmetkarı ve 50 at kurban edilirdi. Öldürüldükten sonra atlar temizlenir ve doldurulurdu. Hem kurban edilen insanlar hem de atlar, hükümdarın kurganının üstüne dikilen kazıklarla sabitlenir ve böylece bir grup “hayalet binici” yaratılırdı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
3- Yapay Zeka ile Vezüv Patlamasında Yanmış Papirüsler Okunuyor!
MS 79 yılında Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla yanan 2.000 yıllık bir papirüsün bazı bölümleri yapay zeka yardımıyla okundu.
Aynı volkanik patlama, Pompeii’yi de yok etmişti. Bu papirüs, 18. yüzyılda, Pompeii’ye yaklaşık 16 kilometre uzaklıktaki antik Roma kasabası Herculaneum’un kalıntıları arasında bulunan yaklaşık 1.800 papirüs papirüsten biriydi. Patlama, bu papirüsleri kömürleşmiş yığınlara dönüştürerek okunamaz hale getirmişti. Ancak şimdi bilim insanları, bu yığınlardan birini X-ray tarayıcılarla inceleyerek yapay zeka yardımıyla içeriğini deşifre etmeyi başardı. İlk keşif, 15 satırlık bir metin ve 2.000’den fazla yazılı karakter içeriyor. Metnin, büyük olasılıkla Antik Yunan filozofu Epiküros’un bir takipçisi tarafından yazılmış ve hayattan nasıl keyif alınacağına dair öğütler verdiği düşünülüyor. Metinde müzik, kapari tadı ve mor renk ele alınıyor; ayrıca antik yazarlar Seneca ve Plutarkhos’un metinlerinde adı geçen olası bilinen flütçü Xenophantus’un tanımı da yer alıyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
2- Panama’da Altın Eserlerle Dolu 1.200 Yıllık Şaman Mezarı!
Panama’daki arkeologlar, İspanyol öncesi kraliyet ailesine ait ve oldukça çeşitli altın eserler içeren 1.200 yıllık bir mezar keşfetti.
Mezar, Panama’nın merkezindeki Coclé eyaletinde, bir arkeolojik park olan El Caño’da yer alıyor. Açıklamaya göre burası “önemli bir Coclé lordunun” mezar yeriydi. Bu kişi muhtemelen 700’lerin sonlarında yaşadı ve öldüğünde 30’lu yaşlarında olmalıydı. Mezar, seramik eserler ve altın objeler gibi etkileyici miktarda mezar eşyası içeriyordu. Mezarda bulunanlar arasında, beş adet süslü göğüs plakası, yuvarlak altın boncuklardan yapılmış iki kemer, dört bilezik, bir erkek ve bir kadın tasvirli iki küpe, çift timsah şeklinde bir küpe, boncuklu bir kolye, ispermeçet balinası dişlerinden yapılmış altın kaplamalı beş küpe, bir takım yuvarlak altın tabaklar, iki çan, bir dizi kemik flüt benzeri nesnenin yanı sıra köpek dişlerinden yapılmış bilezikler ve etekler yer alıyor. Ancak bu tüpler yakından incelendiğinde, Coclé halkının muhtemelen ritüeller sırasında tıbbi bitkilerden çıkan dumanı soluyup üflemek için kullandığı “şifa tüpleri” olduğu anlaşıldı. Tüm bu bulguların varlığı, adamın muhtemelen bir Coclé şefi ve aynı zamanda bir şaman ya da şifacı olduğunu gösteriyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
1- İki Farklı Hominin Türün Ayak İzleri Birlikte!
Kenya’nın Koobi Fora bölgesinde bulunan 1,5 milyon yıllık ayak izleri, iki farklı insan akrabasının birlikte yürüdüğünü gösteriyor.
Fosil tarihinde bir ilk olarak, araştırmacılar Kenya’da bulunan bu 1,5 milyon yıllık ayak izlerini duyurdu. Bu izler, iki farklı proto-insan türünün aynı dönemde bir arada yaşadığını ve belki de etkileşimde bulunduğunu gösteriyor. Bu durum, atalarımızın davranışlarına dair yeni sorular gündeme getiriyor. Araştırmacılar, İzlerden ikisinin, modern insanlarda görülen yüksek kemerli bir yapıya ve topuktan parmağa doğru ilerleyen bir yürüyüşe sahip olduğunu belirlediler. Bu izlerin, insan benzeri vücut yapısına ve boyutuna sahip olan atalarımızdan Homo erectus tarafından bırakıldığı düşünülüyor. Ancak bir düzine izden oluşan diğer patika, farklı bir modele işaret ediyordu. Bu izler, topuktan ziyade ön ayakla daha derin bir temas göstermekteydi. Ayrıca, baş parmak biraz dışa dönüktü ve insanlarda olduğu gibi ayakla tam olarak hizalı değildi. Araştırmacılar, bu izlerin muhtemelen iri yapılı çene ve büyük baş parmak gibi özelliklere sahip olan Paranthropus boisei adlı bir tür tarafından yapıldığını düşünüyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
You must be logged in to post a comment Login