Dünyanın salgınla boğuşarak geçirdiği bir yıl daha geride kalırken, arkeoloji dünyasında muhteşem keşifler yapılmaya devam etti. Bu listede, arkeoloji adına birçok gelişmenin yaşandığı bir yılın ardından, 2021 yılında dünyada yapılmış öne çıkan arkeolojik keşifleri derledik.
Gelişen teknoloji ve bu teknolojinin arkeoloji bilimine uygulanması ile, birkaç yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz keşifler artık mümkün olabiliyor. 2021 yılında yapılmış bu heyecan verici arkeolojik keşifleri sizlere sunarken, 2022 yılında nelerle karşılaşabileceğimizi bizler de merakla bekliyoruz.
2021 yılında Türkiye’de öne çıkan 10 arkeolojik keşfi bu linkten görebilirsiniz.
10- Azteklerin İspanyolları Kurban Edip Yediği Yer
Hernán Cortés intikamını almadan önce, Tecoaque’de İspanyollardan ve müttefiklerinden oluşan bir kafile kurban edilip yenmiş.
Yeni araştırma, İspanyol işgalcilerin, Aztek müttefiki bir kasabada en az bir düzine kadını ve çocuklarını katlettiklerini ve burada yaşayanların aylar önce ele geçirdikleri bir İspanyol kafileyi kurban ettiklerini ve yediklerini gösteriyor. Zultepec olarak da bilinen Tecoaque sakinleri, 1520’de yaklaşık 15 erkek İspanyol, 50 kadın ve 10 çocuk, Afrika ve Yerli kökenli Kübalıları içeren 45 piyade ve Yerli gruplardan yaklaşık 350 müttefikten oluşan bir kafileyi ele geçirdi. Görünüşe göre aylar içinde hepsi kurban edildi.
9- Endonezya’da Dünyada Bilinen En Eski Hayvan Resmi
Endonezya’da keşfedilen çarpıcı mağara resimleri, en az 45.000 yıl öncesine dayanan, gezegenin bilinen en eski hayvan tasvirlerini içeriyor.
Endonezya’nın Sulawesi adasındaki Leang Tedongnge kireçtaşı mağarasında birkaç el şablonunun yanı sıra üç domuzun resimleri bulundu. Sulawesi’nin dünyanın en eski mağara sanatlarından bazılarını içerdiği biliniyor, ancak yeni bulunan resimler, adada şimdiye kadar keşfedilen diğer tüm örneklerden önceye ait olabilir. “Bulgular, ilk modern insan mağara sanatı geleneklerinin uzun süredir varsayıldığı gibi buzul çağı Avrupa’sında değil, insan yolculuğunun daha erken bir noktasında ortaya çıktığına dair kanıtlara yenisini ekliyor.”
8- Pompeii’de Benzersiz Bir Tören Arabası
Arkeologlar, MS 79 yılında volkanik patlamayla gömülen Pompeii’nin hemen dışındaki bir villada benzersiz bir tören arabası ortaya çıkardılar.
Demir, bronz ve kalaydan yapılmış, neredeyse mükemmel şekilde korunmuş dört tekerlekli araba, antik Pompeii duvarlarının yaklaşık 700 metre kuzeyinde, Civita Giuliana’daki eski bir villanın ahırlarının yakınında bulundu. Pompeii arkeoloji sahasının eski müdürü Massimo Osanna, arabanın bölgede keşfedilen türünün ilk örneği olduğunu söylüyor. Şimdiye kadar Pompeii’de ulaşım ve iş için kullanılan işlevsel araçlar bulunmuştu ancak tören arabası hiç bulunmamıştı.
7- İsrail’de 10.500 Yıllık Çok İyi Korunmuş Dokuma Sepet
Yahudiye Çölü’nde 10.500 yıl öncesine tarihlenen ve mükemmel derecede korunmuş büyük bir dokuma sepet ortaya çıktı.
Sepet boş ve kapağı kapalı olarak bulundu. İçinde sadece az miktarda toprak vardı ve araştırmacılar, sepetin içinde ne olduğunu tanımlamaya yardımcı olacağını umuyorlar. Araştırmacılar bu sepetin muhtemelen türünün en eski örneği olduğuna inanıyor. Bulgu, Yahudiye Çölü’ndeki bir mağarada gün yüzüne çıkarıldı. Sepeti tarihlemek için dört farklı kısmından numuneler analiz edildi. Araştırmacılar, nesnenin yaklaşık 10.500 yıl önce Çanak Çömlek Öncesi Neolitik (PPN) dönemde üretildiği sonucuna vardı.
6- 4.000 Yıllık Taş Levha, Avrupa’nın İlk Haritasıydı
Araştırmacılar, yeni ortaya çıkarılan bir Tunç Çağı levhasının, Avrupa’daki en eski üç boyutlu harita olabileceğini söylüyor.
İlk olarak 1900 yılında ortaya çıkarılan 2 metreye 1,5 metre boyutlarındaki levha, 2014 yılında Fransa’daki bir kalenin mahzeninde tekrar bulundu. 4.000 yıllık taşa kazınmış desenleri inceleyen arkeologlar, çizimlerin Fransa’nın Bretonya bölgesindeki bir alanın haritası olduğuna inandıklarını söylüyorlar. Eğer bu doğruysa söz konusu taş levha, Avrupa’da bilinen bir bölgenin en eski üç boyutlu haritası olacak.
5- Mısır’da Ortaya Çıkan 3.000 Yıllık ‘Kayıp Altın Şehir’
Arkeologlar, Mısır’da bulunan en büyük antik kent olduğuna inanılan ve binlerce yıldır kum altında gömülü olan ‘Kayıp Altın Şehir’i ortaya çıkardı. Uzmanlar bu keşfin, Tutankamon’un mezarının ortaya çıkarılmasından bu yana en önemli buluntulardan biri olduğunu söylüyor.
Şehir 3.000 yaşında, Amenhotep III dönemine tarihleniyor ve daha sonra Tutankamon ve Ay tarafından kullanılmaya devam edildi. Dr. Zahi Hawass, Aten adıyla bilinen kentin şu ana dek Mısır’da bulunan en büyük antik şehir olduğunu söylüyor. Kentin tarihi, MÖ 1391’den 1353’e dek tahtta kalan ve Mısır’ın en güçlü firavunlarından biri olarak görülen 3. Amenhotep dönemine kadar uzanıyor. Dr. Hawaas, “Birçok yabancı ekip bu şehri aramış ama hiç bulamamıştı. Ayrıca arkeolojik çalışmalar devam ediyor ve ekibin hazinelerle dolu, dokunulmamış mezarlar bulmasını bekliyoruz.” diyor.
4- İngiltere’de İlyada’dan Sahneleri Betimleyen Mozaik Taban
İngiltere’de bir çiftçinin tarlasının altında, Homeros’un İlyada’sından sahneler betimleyen nadir bir mozaik içeren Roma villası bulundu.
Rutland’da bulunan mozaik, türünün İngiltere’deki ilk örneği olarak tanımlanıyor. Mozaik ve çevresindeki villa kompleksinin, geç Roma döneminden zengin bir kişiye ait olduğu düşünülüyor. Villanın yemek ya da eğlence alanı olduğu düşünülen tabanını oluşturan mozaik, 11 metreye 7 metre ölçülerinde. Mozaikler, Roma İmparatorluğu’ndaki özel ve kamu binalarında düzenli olarak kullanıldı ve genellikle mitolojiden ünlü figürleri içeriyordu. Ancak Rutland mozaiğinin, Achilleus’u ve Troya Savaşı’nın sonunda Hector ile olan savaşını içerdiği için Birleşik Krallık’ta benzersiz olduğu düşünülüyor.
3- Fas’ta Dünyanın Bilinen En Eski Boncukları
Fas’ta bulunan boncukların analizi, insanların bu aksesuarları ne zamandır kullandığına dair bilgi veriyor: en az 142.000 ila 150.000 yıl.
Araştırmacılar, delikler açılmış 33 küçük deniz kabuğunu o zaman dilimine tarihlendiriyor – daha önce kaydedilenden yaklaşık 10.000 ila 20.000 yıl öncesi. Bizmoune Mağarası’nda keşfedilen tarih öncesi takılar, erken insanların kendileri hakkında başkalarına nasıl bilgi aktardığını gösteriyor. Çalışmaya göre, deniz kabukları, en az 142.000 yıl öncesine tarihlenen bir tortu tabakasında bulundu ve bu tür insan faaliyetlerinin en erken kayıtlarını Orta Taş Devri’nden Orta Pleistosen dönemine kadar geriye çekti. Keşif, Kuzey Afrika’daki insanların Afrika ve Asya’nın diğer bölgelerindeki akranlarından çok önce süs eşyası yaptığını gösteriyor.
2- Ayak İzleri, İnsanların Amerika’ya Ulaştığı Tarihi Geriye Çekiyor
New Mexico’da bulunan fosilleşmiş insan ayak izleri, insanların son buzul çağının zirvesi sırasında Amerika’da yaşadığını ortaya koyuyor.
New Mexico’daki White Sands Ulusal Parkı’nda bulunan ayak izleri, Amerika kıtasındaki insan faaliyetinin en eski kesin kanıtını sağlıyor ve 23.000 yıl önceki hayata dair bilgi sunuyor. Ayak izleri, günümüzde White Sands’deki sığ bir gölün kenarlarında yumuşak çamurda oluşmuştu. Araştırmacılar, ayak izlerinin olduğu katmanın üstündeki ve altındaki tohum katmanlarının radyokarbon tarihlendirmesini kullanarak bu izleri tarihlendirdi. Ayak izlerinin tarihleri farklılık gösteriyor ve en az iki bin yıl boyunca buradaki insan varlığını doğruluyor. Ayrıca en eski izler yaklaşık 23.000 yıl öncesine ait, bu da son buzul döngüsünün zirvesine tekabül ediyor ve onları Amerika’da bilinen en eski insan ayak izleri yapıyor.
1- Vikinglerin Tam 1.000 Yıl Önce Amerika’daydı
Vikingler, Christopher Columbus’un Amerika’ya gelmesinden yüzyıllar önce, günümüzden 1.000 yıl önce Kuzey Amerika’da bir yerleşime sahipti.
Bilim insanları, ağaç halkalarını analiz eden yeni bir tarihleme tekniğinin, Vikinglerin MS 1021’de Kanada Newfoundland’da bir alanda iskan ettiğine dair kanıt sağladığını söylüyor. Avrupalıların, Columbus’un 1492’de Yeni Dünya’ya gelişinden önce Amerika’ya ulaştığı uzun zamandır biliniyordu. Ancak araştırmacılar şimdi ilk kez kesin bir tarih önerdiler. Nature dergisinde yazan bilim insanları, L’Anse aux Meadows’daki İskandinav yerleşimi için kesilmiş üç parça odunun ağaç halkalarını analiz ettiler. Araştırmacılar, referans olarak tarihli bir güneş fırtınası tarafından üretilen atmosferik bir radyokarbon sinyalini kullanarak, “ağacın kesin kesilme yılını” 1021’e sabitleyebildiklerini söylediler.
You must be logged in to post a comment Login