Türkiye’nin 2018 yılını Troia Yılı ilan etmesiyle birlikte, Hisarlık Tepesi’nde Homeros’un izleri aranıyor ve gelecek yıl açılacak müze için hazırlıklar hızla devam ediyor.
Troia’nın kazı başkanı Rüstem Aslan, antik kentin kalıntılarının güney kapısının hemen ötesinde çitlerle çevrili bölüme girerken heyecanla aktarır, ona göre, bu bölüm, Homeros’un destanlarında ayrıntılı olarak tasvir edilen savaş sahnesi için cezbedici ipuçları sunuyor.
1988’de bölgede henüz öğrenci olarak çalışmaya başlayan Aslan, “Priam, Akhilleus, veya Hector’un burada yaşayıp yaşamadığını, %100 kanıtlayamıyoruz. Ama eğer burada, bu peyzajla çevrili olarak 30 yıl boyunca çalışırsan, gece gündüz, kış veya yaz, buna inanmaya başlıyorsun.” diyor.
Çanakkale’den arabayla yaklaşık yarım saatlik mesafede bulunan Hisarlık Tepesi’nde yer alan Troia Antik Kenti, MÖ 3.000’e kadar tarihlenebilen Troia 1 katmanından Troia 10’a kadar uzanan kalıntılar içeriyor.
Son iki yılda gerçekleşen kazıların çoğu, MÖ 1300’lere tarihlenen Troia 6’nın güney kapısının tam karşısındaki, aşağı düzlüklerden antik hisara ana giriş alanına odaklanıyor. Arkeologlar, bu geçitten yaklaşık 30-40 metre uzaklıkta bulunan bir geç bronz dönemi yol ve bir evin kalıntılarını keşfettiler. Bu da surların ötesinde kapsamlı bir organize yağı ağı bulunduğuna işaret ediyor.
Aslan ve ekibi, kapıyı hemen çevreleyen bu bölgede bir çatışma olup olmadığna olduğuna dair kanıtlar arıyor ve araştırmaları 2018 yazında da devam edecek.
Arkeologlar burada Homeros destanın kazılarla, dikkatli bir literatür araştırması ile birlikte Hitit İmparatorluğu’na ait yazılı belgelerden ayrıntılarla ortaya çıkartılabilecek tarihi bir özü olduğuna inanıyorlar.
“Bu yıl, güney kapısına doğrudan bağlı olan geç bronz çağ dönemi bir cadde ve onu takip eden geniş bir alanı keşfettik. Ayrıca bu caddeye bağlı olduğunu düşündüğümüz ev temellerine rastladık ki bu da hisarın etrafındaki alanın da düzenli bir şekilde kurulu olduğunu gösteriyor” diyor Aslan.
“Gelecek yıl daha geniş bir alanda kazmaya devam edeceğiz ve kalenin dışındaki en üst tabakada ne olduğunu, nasıl olduğunu ve ne zaman olduğunu anlamaya çalışacağız.”
Türkiye, antik çağın en önemli tarihi kalıntılarından biri olan bu antik kentte hızlanan çalışmaların bölgeye daha fazla turist çekeceğini umuyor. Kültür Bakanlığı 2018 yılını Troia yılı olarak ilan etti ve antik kenti tanıtmak için çok sayıda etkinlik planlıyor.
Önümüzdeki yıl antik kentin önemli koleksiyonlarının birçoğunu ve arkeolojik bulgularının sergileneceği bir müze açılacak. Aslana göre, bu müze bir rüyanın gerçeğe dönüşmesi. Hükümet, Troia’da bulunan ve dünyanın çeşitli yerlerindeki farklı müzelerde bulunan eserleri Türkiye’ye geri getirmek için bu müzelerle müzakerelerde bulunuyor. En ünlüsü, Schliemann’ın Berlin’e kaçırdığı daha sonra da 2. Dünya Savaşı’yla birlikte Moskova’ya götürülen ve Puşkin Müzesi’nde bulunan altın, silah, el yapımı eser, kadeh ve diademin bulunduğu Priam’ın Hazinesi adlı bir koleksiyon.
Antik kentteki açık alan, bilinçli bir şekilde minimalist tutulmuş, yaşlı Troia’nın özünü çevresel unsurlardan korumak için kalenin merkezindeki çamur tuğlası katmanı hariç, bölgede neredeyse hiçbir yeniden yapılanma söz konusu değil. Hisarlık’ta bulunan bu antik kentin Homeros’un efsanevi Troia’sı olduğuna neredeyse tamamen inanan Aslan, duvarların ve surların önünde duran ziyaretçilerin, batı kapısının ötesinde, Hektor ve Akhilleus’un düellosunu ya da efsanede aktarılan diğer sahneleri hayal edebilmelerini istiyor.
Bazıları için Troia Savaşı sadece Batı edebiyatının masallarından biri değil aynı zamanda Troia ile Hitit müttefikleri tarafından sembolize edilen doğu ile Ege denizinin diğer tarafındaki Yunanlılar tarafından sembolize edilen batı arasındaki çatışmanın temel hikayesi.
Aslan bu hikâyede, bugünün dünyası için pek çok ders olduğunu belirtiyor. Troia’nın yıkımının ardından, Hitit, Miken ve Mısır imparatorluklarının da çöktüğü daha fazla çatışma yaşandı. Bu savaşlarda- “tıpkı şu an Suriye’de yaşanan savaş gibi” – savaşın bir galibi olmadığını ve hiç kimsenin kazanamadığı söylüyor.
Ayrıca, Suriyeli mültecilerin yeni topraklara taşınmasıyla, Troialı mültecilerin batıya göç etmesi arasında bir paralelliğe işaret eden Aslan, Romalı şair Vergilius’un Roma İmparatorluğu’nun epik destanı Aeneis’te anlatılan efsaneye göre, Troialı mültecilerin de batıya göç edip orada yerleşerek Romalılar’ın atası haline geldiğini de hatırlatıyor.
Aslan, “Bu kolay bir çalışma değil, sadece mimari veya arkeolojik nesnelerle kanıtlayamıyorsunuz” diyor ve ekliyor “Fakat bir tane daha kanıt ekledik.”
The Guardian – Kareem Shaheen – 26 Eylül 2017
You must be logged in to post a comment Login