Arkeoloji dünyasında tarihi eser kaçakçılığı, definecilik, tahribat, restorasyon faciaları ve yıkımlarla geride bıraktığımız yılda sürdürülen bilimsel kazılarda birbirinden değerli keşifler de yapıldı. Türkiye’in çeşitli yerlerinde yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında tarihsel olarak geniş bir yelpazede kültür varlıkları bulundu. 2015 yılında Türkiye’de yapılmış olan ve aralarında mozaiklerin, resimlerin, tapınakların, tahtların bulunduğu bu keşiflerin en etkileyici 10 tanesini belirledik.
1-Mersin’deki Olba Antik Kenti’nde Bulunan 1800 Yıllık Mozaik
Mersin’in Silifke İlçesi’nde bulunan Olba Antik Kenti’nde üç portreden ve pelerinli melekten oluşan mozaik bulundu. Yapımında kullanılan tessera büyüklükleri 1 cm.’den az olduğu için son derece ince ve özenli bir yapı gösteren ve yaklaşık 35 metrekare büyüklüğünde olan mozaik; çok sayıda renkli taş ve cam tessera sayesinde renkli, ince ve gösterişli bir görüntü barındırıyor.
İki farklı pano ve bunları birbirinden ayıran baklava dilimi motiflerinden oluşan mozaiğin panolarından birinde, geometrik bezemeler arasında birer kadın ve ortada bir erkek olmak üzere toplam üç portre yer alırken, portrelerin Yunanca yazıtlar uyarınca, Tryphe, Bios ve Lucia (?) olarak tanımlandığı ve yaşamı, lüksü sembolize ettikleri belirtiliyor. Diğer panoda ise, beş tabloda kanatlı ve pelerinli melek tasviri görülüyor.
İlk belirlemelere göre MS. 2. yüzyıl sonları ile 3. yüzyılın ilk yarısı arasındaki döneme tarihlenen mozaik ile ilgili restorasyon ve konservasyon çalışmaları devam ediyor.
2- İzmir’de Bulunan Atinalılar ile Spartalıların Savaştığı Antik Ada
İzmir’in Dikili ilçesinde antik kaynaklarda da bahsedilen ve Atinalılar ile Spartalıların savaştığı üçüncü Arginus Adası bulundu.
Dikili ilçesinde yer alan Bademli köyünde yürütülen yüzey araştırmalarında, jeoarkeologların çalışmaları ile buradaki yarımadalardan birinin antik dönemde aslında bir ada olduğu ve kara ile arasındaki boğazın alüvyonlarla zamanla dolduğu anlaşıldı. Böylece antik yazarların sözünü ettiği ve üzerinde Kane Antik Kenti’nin bulunduğu üçüncü Arginus adasının bu yarımada olduğu anlaşıldı.
Antik kent MÖ 191/190 yılında, Romalıların III. Antiochos’a karşı verdikleri savaşta donanmalarının kışı geçirmesi için seçtikleri liman olarak tarihte bilinmekteydi. MÖ. 406 yılında ise kentin hemen güneybatısında ünlü Arginus Deniz Savaşları gerçekleşti. Atinalılar ile Spartalılar arasındaki bu savaş sonrasında yaşananlar antik dönemin en ilginç olaylarından biri olarak tarihe geçti. Savaşta Atinalılar Spartalılara karşı büyük bir zafer kazanmış olsalar da, komutanları, batan gemilerindeki yaralı askerlerine yardım etmedikleri ve ölülerini gömmedikleri için, memleketlerine döndükten sonra yargılandılar ve idam cezasına çarptırıldılar.
Yaklaşık MÖ. 63 ile MS. 23 yıllarında yaşamış olan Coğrafyacı Strabon burada üç tane adanın varlığından söz ediyordu. Strabon’un verdiği bilgilerden yola çıkarak bu adalardan ikisinin Garip Adası ve ile Kalem Adası oldukları anlaşılıyordu. Ancak üçüncü adanın yeri bir türlü tespit edilememişti. Bu yıl yapılan araştırmalar sonucunda bu adanın da yeri saptandı.
3- Aşıklı Höyük’te Bulunan 10.000 Yıllık Hasır
Orta Anadolu’nun en eski yerleşimi Aşıklı Höyük’te, bir evin tabanının altında, hasıra sarılı olarak gömülmüş bir çocuğun mezarı bulundu. En eski hasır örneklerinden biri olan keşif, on bin yıldır süregelen hasır kullanımına ışık tutuyor.
Hasır kalıntısı, Aşıklı Höyük’ün en erken tabakalarına ait oval planlı ve toprağa yarı-gömük bir evin altında bulundu. Bu ev yaklaşık 10.100 yıl öncesine tarihleniyor. Ortaya çıkarılan hasırın olağanüstü şekilde korunmuş olması, hasırın malzemesi ve yapım tekniği üzerine de bilgiler elde edilmesini sağladı.Hasırın bölgedeki sulak alanlarda yetişen Phragmites australis türü kamışlardan yapıldığı keşfedildi. Bu kamışlar kesilerek şeritler halinde hazırlandıktan sonra, birbirleriyle 90 derece açı yapacak şekilde alttan ve üstten geçirilerek örülüyordu. Bu yöntem günümüz geleneksel köy evlerinde tavan hasırı örmede kullanılan yönteme de çok benziyor.
Hasır örneği sayesinde dönemin teknolojisi, kullanılan aletler ve bitki kalıntıları yoluyla çevresel özellikler gibi pek çok konu aydınlatılabilecek. Bunun yanında keşif, topluluğun inançları ve ölü gömme uygulamaları hakkında da yeni bilgiler sağlıyor.
4- Aslantepe’de Bulunan 5000 Yıllık Kerpiç Taht
Anadolu’nun ilk şehir devletinin yer aldığı Aslantepe’de bu yıl yürütülen kazılarda 5 bin yıllık olduğu tahmin edilen kerpiç taht bulundu.
Malatya’daki Aslantepe Höyüğü’nde bulunan ve bilinen eski kerpiç saray olduğu belirtilen yapıda bulunan tahtın, MÖ. 3000’li yıllara ait olduğu tahmin ediliyor. Taht, sarayın içerisinde kamusal bina olarak kullanıldığını düşündükleri bölümde bulundu.
Tahtın arka kısmında iki pencere bölmesi bulunuyor ve insanların sarayın ön kapısından avluyu takip ederek tahtın olduğu platforma geçip, kral ya da şefin huzuruna çıktığı düşünülüyor. Bulunan yapının vedlet sisteminin başlangıcına dair önemli veriler sunması bekleniyor.
5- Hatay’da Bulunan 1500 Yıllık Kutsal Havariler Kilisesi
Hatay’ın Arsuz İlçesinde ilk kez gerçekleştirilen arkeolojik kazıda, Geç Roma dönemine ait 1500 yıllık Kutsal Havariler Kilisesi bulundu.
Birinci dеrеcе аrkеоlоjik sit аlаnı ilаn еdilеn bölgеdе yаpılаn kаzı çаlışmаlаrındа bulunаn Lаtincе yаzılаrdа kilisеnin аdının Kutsаl Hаvаrilеr Kilisеsi оlduğu ortaya çıktı. Yazıtlar hakkında önümüzdeki zamanlarda yapılacak incelemeler ile daha detaylı bilgilere ulaşılacak.
Gün yüzünе çıkаrılаn vе üzеrindе ‘Adаm’ yаzаn insаn figürü mоzаiği hаkkındа hеnüz nеt bir bilgi оlmаsа dа, hаyvаn figürlеrinin Rоmа dönеminin yаnsımаsı оlduğu vе cеnnеt tаsviri оlаrаk аdlаndırıldığı belirtildi. Kazılarda bulunan mоzаiklеrin ise Rоmа’nın ikiyе bölündüktеn sоnrа, Hristiyаnlık dininin еtkisi içеrisinde, dеvlеt yönеtiminin kоntrоlünün tаmаmеn dinе bаğlı оlduğu bir dönemde yapıldığı düşünülüyor. Kilisеnin iki büyük kаnаtlı аnа giriş kаpısının yеri, su sistеmini göstеrеn kаnаllаrı vе vаftiz hаvuzu оlduğu tаhmin еdilеn bir çukur kеşfеdilsе dе hеnüz kilisеnin ölçеği vе büyüklüğü tаm оlаrаk bilinmiyor.
6- Kapadokya’da Bulunan Devasa Antik Yeraltı Şehri
Toki’nin, Nevşehir’deki kentsel dönüşüm projesi kapsamında 1500 yapıyı yıktığı alanda dev bir yeraltı şehri bulundu.
Nevşehir’de, bir tepenin zirvesinde yer alan Bizans kalesinin altında keşfedilen kentin büyük bölümü henüz ortaya çıkmamış olsa da ilk araştırmalar, kentin büyüklüğü ve diğer özellikleri açısından, daha önce bulunan ve 20.000 kişinin yaşayabileceği alana sahip Derinkuyu’dan daha büyük olabileceğini gösteriyor. Yeraltı şehrinde yıl içerisinde yapılan temizlik çalışmalarında yaşam odaları kaçış tünelleri bulundu.
Antik yeraltı şehrinin bulunmasının ardından bölgedeki Toki çalışmaları durduruldu ve proje başka bir bölgeye taşındı. Ancak bölgenin 3. Derece sit alanı ilan edilmesi ve yeraltı şehrinin butik otel yapılma kararının çıkması çok sürmedi.
7- Ani Ören Yeri’nde Bulunan Tarih Öncesi Kaya Resimleri
Kars Ani Ören Yeri yakınlarındaki Alem Köyü’nde tarih öncesi döneme ait kaya resimleri bulundu.
Kazıma tekniği ve kökboya tekniğiyle yapılmış resimlerin tescili için işlemler başlatıldı. At, köpek, dağ keçisi, geyik ve insanı betimleyen 14 kaya resminin tarihi ise henüz netlik kazanmadı.
Bu keşifle beraber hali hazırda birçok kültür varlığına ev sahipliği yapan Ani Ören Yeri’nin geçmişinin çok daha eskiye dayandığı ortaya çıkmış oldu. Ani Ören Yeri’nin, önümüzdeki sene UNESCO Dünya Mirası Asıl Listesi’ne girmesi için başvuru yapılacak.
8- Perge’de 34 Yıl Sonra Bulunan Telesphoros Heykelinin Başı
1981 yılında Perge Antik Kenti’nde gövdesi bulunan sağlık tanrısı Asklepios’un oğlu Telesphoros heykelinin kayıp başı 34 yıl sonra bulundu.
Türkiye’nin ilk kadın arkeoloğu Prof. Dr. Jale İnan tarafından 1981 yılında Perge antik Kenti’nde günyüzüne çıkarılan sağlık tanrısı Asklepios’un oğlu Telesphoros’un başı 2015 yılında bulundu ve ait olduğu gövdeye yerleştirildi.
MS. 2. Yüzyıla tarihlenen sağlık tanrısı Asklepios’un heykeli bulunduğunda, ayak ve gövdeye yakın iki parça ve bunlara ekli küçük bir çocuk vücudundan oluşan heykeldeki çocuğun kafası yoktu. 2015 yılındaki kazılarda ise Helenistik kulenin önünde cadde temizliği yapılırken yüzeye yakın bir tabakada çocuk heykeli başı bulundu. Heykel başı müzeye getirildikten sonra 34 yıl önce bulunan heykelin eksik parçası olduğu anlaşıldı.
9- Çayönü ve Çatalhöyük’te Bulunan En Eski Balmumu Kalıntıları
Avrupa, Anadolu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da bulunan seramikler üzerinde yapılan kimyasal analizler, insanların 8,500 yıldır bal arılarından faydalandığını ortaya koydu. Dünyanın en eski balmumu kanıtları Anadolu’daki MÖ 7. binyıla tarihlenen Neolitik yerleşimlerde, Çayönü ve Çatalhöyük’te bulundu.
Güneydoğu Anadolu’a MÖ 9. binyıla tarihlenen Çayönü’nden incelenen 83 kabın 2’sinde balmumu kalıntısı bulundu. Kapların birinde düşük, diğerinde ise yüksek oranda ve memeli hayvan yağıyla karışmış şekilde balmumu kalıntısı keşfedildi. Orta Anadolu’da, başlıca Çatalhöyük’ten gelen 650 kabın incelemesinde fazlaca hayvansal yağ bulunsa da, sadece 1 adet kapta muhtemel balmumu kalıntıları bulundu. Çatalhöyük’teki bir duvar resminde bal arısı kovanına benzer şaşırtıcı bir betimin olması buradaki olası ve bal ve balmumu kullanımına işaret ediyor olabilir.
10- İstiklal Caddesi’nde Bulunan Bizans Nekropolü
İstanbul’un İstiklal Caddesi’nde İtalya’nın ünlü ulusal kahramanı Giuseppe Garibaldi adı ile bilinen binanın restorasyonunda Bizans Dönemi’ne ait 8 mezar bulundu.
İtalyan birliğini kurarak İtalya’nın tek bir ülke olarak kurulmasını sağlayan ulusal kahraman Giuseppe Garibaldi, 1863 yılında İstanbul’da İtalyan İşçi Yardımlaşma Derneği’ni kurdu. Cemiyet’in bugün halen faal olan binası 1885 yılında açıldı. Bina 1910 yılında kapsamlı bir değişime uğrayarak bugünkü halini aldı. “Societa Operaia Binası” bilinen adıyla “Garibaldi” binasında yapılan restorasyon çalışmaları bilinmeyen Bizans nekropolünü ortaya çıkardı.
Arkeologlar, komşu binaların altında da bu tür mezarlar olabileceğini ileri sürüyor.
You must be logged in to post a comment Login