1890 Yılından Renkli Görüntülerle İstanbul

İstanbul’un resmi olarak yeniden adlandırılması 1930’da gerçekleşti, yani burada gördüğünüz 1890’lardan kalma fotoğrafların tümü tam anlamıyla İstanbul’da değil, Konstantinopolis’te çekildi.

Ancak herhangi isim altında ve son 130 yılda meydana gelen tüm değişikliklere rağmen Boğaz’daki bu metropol, kayıtlı tarih boyunca Doğu ile Batı arasındaki geçit olarak tanınmaya devam ediyor. Bu tanınırlık kısmen, yukarıda resmedilmiş katedralden camiye, sonra müzeye ve tekrar camiye dönüştürülmüş Ayasofya olarak bilinen, en eski simge yapıları sayesinde oldu.

(Osmanlı Döneminden Binlerce Fotoğraf Erişime Açıldı)

1890’larda Ayasofya hala bir camiydi ve kısa süre önce burada yayımlandığı gibi bu yıl yine cami oldu. Ancak tarihsel açıdan zengin bir yapı olarak, yine bu kadar tarihsel açıdan zengin bir şehrin standartlarına göre şüphesiz 19. yüzyılda olduğu gibi 2020’lerde de İstanbul’un başlıca turistik cazibe merkezi olmaya devam edecek.

O günlerde yolculuğa çıkamayanlar ya da geziyi yapabilenler ve seyahatlerinde gördüklerini olabildiğince zengin bir şekilde aktarabilecek hediyelik eşyalar getirmek isteyenler için fotokrom (renkli fotoğraf) baskıları vardı. Teknik olarak renkli fotoğrafçılık süreci olarak sayılmasa da, fotokrom siyah beyaz resimlere renk uygulayarak oldukça ikna edici görüntüler üretebiliyordu.

Kongre kütüphanesinin web sitesinde, “fotokrom baskılar ‘orijinal bir renkleri tersine dönmüş görüntünün, taş baskı ve kromografik baskı plakalarına doğrudan fotoğrafik aktarımı’ yoluyla üretilen mürekkep temelli görüntülerdi ve daha sonra geniş çapta dağıtılabilen görüntülerin seri üretimine izin veren bir teknolojiydi.” şeklinde açıklanıyor. Detroit Publishing Şirketi gibi lisans sahiplerinin girişimleri sayesinde, dünyanın bir ucundakiler bile, aldatıcı bir şekilde renkli fotoğraflara benzeyen İstanbul (veya Konstantinopolis) gibi bir şehri görebiliyorlardı.

Kongre kütüphanesinin çevrimiçi arşivinden görüntüleyebileceğiniz ve indirebileceğiniz bu baskıların konuları arasında sadece Ayasofya değil, Sultan Ahmet Çeşmesi, Topkapı Sarayı’nın saltanat kapısı ve Galata Köprüsü (Leonardo da Vinci’nin kendisi bir keresinde bir tasarım sundu) yer alıyor.

Diğer resimler, Eminönü çarşısının yanı sıra açık havada ticaretlerini sürdüren berberler ve aşçıların manzaralarıyla şehrin sokak yaşamını tasvir ediyor. Fotokrom sürecinin renkleri ve kontrastları, hepsine bir bakıma gerçekliğin kendisinden daha canlı bir gerçeklik duygusu veriyor ancak orada bulunanların bildiği gibi, İstanbul’un gerçekliği herkes için yeterince canlı.


Open Culture. 5 Ağustos 2020.

Marmara Üniversitesi Eczacılık bölümü öğrencisi, arkeolojiye küçük yaşlardan beri ilgi duyuyor.

You must be logged in to post a comment Login