Meksika’da bulunan bir mağaranın derinlerinde 12.000 yıllık ergen bir kıza ait kemikler, yaşadığı zorlu hayatı ortaya koyuyor.
İskelet üzerinde yapılan analizler, muhtemelen çok genç yaşta ölen erken Amerikan toplumu annelerinin zor şartlardaki gebelik ve doğum süreçleri hakkında önemli sonuçlar ortaya koyuyor.
Araştırmacılar Naia adı takılan bu erken Amerikan kızının yürüyerek uzun mesafeler seyahat ettiğini ancak bacaklarının onu çok fazla taşımadığını söylemekteler. Kanada Vancouver’daki Amerikan Arkeoloji Topluluğu toplantısında açıklanan analizler, Naia’nın kemiklerine ve dişlerine ciddi şekilde zarar veren kronikleşen bir beslenme stresine maruz kaldığını ortaya koyuyor.
Araştırmacılar yaptıkları analizlerin sonuçlarını şöyle özetliyor; “Naia bize bir hikaye anlatıyor. Çok zor bir hayat yaşamış olmalı.”
Naia, ilk Amerikalıların kökenlerini aydınlatmaya zaten yardımcı oldu. İlk olarak keşfedildiği 2014 yılında yapılan DNA analizleri ile Asya’dan göçen tek bir göçmen grubun, hem ilk Amerikalı yerleşimciler hem de modern yerli Amerikalılar olduğunu ortaya atan modele önemli kanıtlar sundu.
Naia’nın kemikleri aslında ilk olarak 2007’de keşfedilen içi su dolu Yucatan yarımadasındaki bir mağarada su altında incelenmişti, ancak davetsiz misafirler tarafından kalıntılarla oynandı. Daha sonra Naia’ya ait kemikler, 2014-2016 yıllarını kapsayan iki yıllık bir süreçte yavaş yavaş su altından çıkartılarak incelenmeye başlandı.
12.000 yıllık yaşı ve yaklaşık yarısı sağlam bir kafatası, iki kolu ve bir bacağı ile Naia, Yeni Dünya iskeletlerinin en erken ve en sağlam örneklerinden birini temsil ediyor. Araştırmacılar, Naia’nın öldüğünde muhtemelen 15 veya 17 yaşında olabileceğini ve ölüm nedeninin olasılıkla bulunduğu o derin kuyuya düşmesi sonucu olduğunu belirtiyor. Oldukça sıska bir birey olduğu düşünülen Naia’nın üst kol kemiğinin, modern bir erkek parmağı kalınlığında olduğu belirtilmekte.
Naia’nın bu sıska yapısının nedeni olasılıkla beslenme sorunları ile alakalı olabilir. Kemiklerinde fark edilen derin çizgiler ve kemik yapısındaki gelişmemişlik, çok az miktarda yiyecek ve yine beslenmeye dayalı bir dizi enfeksiyonun sonucu ortaya çıkmış olmalı. Araştırmacılar dişlerindeki düzensizliklerde, beslenmesinin “oldukça kısıtlı bir sıklıkla” olduğu konusundaki kanıyı güçlendirdiği belirtiyor.
Naia’nın pelvis kemiğinin küçük bir kısmının çukura düşmesi sonucu kopmuş olduğu ve kaybolduğu düşünülmekte. Ancak geriye kalan pelvis kemiğinin gösterdiği kadarıyla Naia, doğum yapmış kadınlarda gözlemlenen çukurlaşmalara sahip. Bu durum, Naia’nın bir doğum süreci geçirdiğini ve kemiklerinin iyileştiği göz önüne alındığında bu doğumun ölümünden çok önce gerçekleştiği anlamına geliyor.
Naia iskeleti üzerinde yapılan bir başka analiz ise üst kol kemikleri üzerineydi.Bu kemiklerin oldukça küçük olduğundan yola çıkan araştırmacılar, Naia’nın zamanında rutin olarak tohum öğütmediğini, hayvan derisi işlemediğini veya ağır yükler taşımadığını söyleyebiliyor. Ancak Naia’nın parmak ve bacak kemikleri göz önüne alındığında, bacaklarının oldukça kaslı olduğu tahmin ediliyor. Bu da Naia’nın sıklıkla uzun gezilere çıktığının bir göstergesi olabilir.
Araştırmacılar, “Naia’daki bu bozukların çevresel değişimler sonucunda ortaya çıkan kaynakların yok olması veya daha az güvenilir hale gelmesi ile alakalı olabilir.” diyor.
Araştırmacılardan Chatters ” Mantıken ilk Amerikalıların oldukça rahat ve harika bir hayat yaşadığı varsayımını yapıyoruz. Ancak bu durum her zaman için geçerli değil.”
Nature. 31 Mart 2017.
You must be logged in to post a comment Login