Nil Nehri Adasında Altın İşçisine Ait 3400 Yıllık Mezar Keşfedildi

Kuzey Sudan’daki Sai Adası’nda, altın işçisi olduğu düşünülen Khnummose adlı bir adama ait 3400 yıllık büyük bir mezar keşfedildi.

Arkeologlar mezardaki birçok özelliğin Mısırlılara ait olduğunu buldu. F: Julia Budka

Aralarında bir fetüsün de bulunduğu bir düzine insana ait kalıntılar Nil Nehri’ndeki bir adada bulunan mezarın içinde ortaya çıkarıldı.

Kuzey Sudan’daki Sai Adası’nda çalışan arkeologlar 3400 yıllık büyük bir mezar keşfetti. İçerisinde mumyalandığı düşünülen en az 12 kişi gömülü olarak bulundu.

Yapılan keşif, Mısırlıların yoğun olduğu dönemdeki ada sakinlerinin kültürel kimliği hakkında birçok bilgi veriyor. Sai Adası, Nil Vadisi’ndeki en büyük adalardan biri ve eski Nubia ülkesinin bir parçasıydı.

1970’lerde bir arkeolojik araştırma sırasında Antik Mısır’la bağlantısı olan bir mezarlık keşfedildi. Arkeologlar 24 mezar ortaya çıkardırlar fakat gelecekte daha da fazlasının bulunacağını düşünüyorlardı.

2015’te Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi’nde Mısır arkeolojisi ve sanat tarihi profesörü Julia Budka ve ekip arkadaşları, kazıda iki yıl çalıştı ve ‘Mezar 26’ olarak bilinen büyük mezarı keşfetti.

Arkeologlar bu mezarın büyük ihtimalle karısı olduğu düşünülen birinin yanına gömülmüş olan Khnummose adlı bir adama ait olduğunu artık düşünüyor. Adadaki altın madeniyle bağlantılı olan altın endüstrisinde çalışmış olabileceğine inanılıyor.

Mezarın içindeki ayrı bir odada arkeologlar içlerinde bir çocuk ve bir fetüsün de bulunduğu diğer dokuz bireyin kalıntılarını keşfetti.

Budka, “Mezar sürekli olarak kullanım halindeydi ve birçok defa yağmalandı. Fakat bu yıla kadar Khnummose’nin ilk ve asıl gömüldüğü yeri keşfedilmemişti” diyor.

“Diğer bir odada, Khnummose’den sonra yaşamış en az üç kişi daha var. İsimlerini bilmiyoruz fakat hipotezimiz onların aile üyeleri oldukları. Eğer antik DNA elde etmeyi, strontium izotopu analizi yapmayı ve diğer bilimsel verileri çalışabilirsek o zaman akraba olup olmadıklarını ortaya çıkarabiliriz.“

Fakat, bu çalışma çeşitli zorlukları barındırıyor, çünkü geçen yıllar boyunca mezar birçok kez sular altında kaldı. Bu yüzden arkeologlar tarafından bulunan kemikler fazlasıyla hassas. Kırılma riskine karşın üzerilerinde özenle çalışılması gerekiyor.

Benzer bir şekilde, bireylerin ağaçtan yapılmış tabutlarla gömüldüklerine dair belirtilerin olmasına rağmen yalnızca tahta parçaları bulunabildi.

Mısırlı Kimliği

Mezarların tarihi Antik Mısırlıların adada hakimiyet kurdukları döneme denk geliyor. Şu ana kadar arkeologların mezarda buldukları, adada yapılmış olan daha önceki eski dönemlere ait yerleşim yerlerinin keşifleriyle uyuyor. Mısırın 18. hanedanlığın ikinci yarısında (MÖ 1550 – MÖ 1292) bu bölgenin refah döneminde olduğu düşünülüyor. Bu durum hem eski şehirde hem de mezarda açıkça görülüyor.

Bu geniş resmin ötesine geçebilmek için Khnummose ve ailesinin hayatı gibi vaka çalışmaları çok değerli. O dönemde Sai Adasında’ki Mısırlıların kültürü ve kimliği hakkında çok fazla bilgi verebilir.

Budka diyor ki; “Khnummose, Nubia’da yaşayan Mısırlıların ikinci jenerasyonuna ait bir birey olabilir. Yani adaya ulaşan ilk Mısırlıların çocuklarından birisi. Ya da Mısır kültürüne uyum sağlamış yerli bir Nubialı olabilir. Bunu açıklığa kavuşturabilmek için DNA ve stronsiyum izotopu analizine ihtiyacımız var. Açık olan şu ki, o eğer her kimse, mezarındaki buluntuların sağladığı bilgiye göre, kendisini Mısırlı olarak görüyordu ve kendi kültürel kimliğini Mısırlı olarak belirlemişti.”

Arkeologlar mezarın içinden Mısır kültürüne ait birçok buluntu ortaya çıkardı. Bunlar seramik kapları, altın bir yüzüğü, ölülere giydirilen altından mezar maskelerinin kalıntılarını ve tipik bir Mısırlı figürü olup ölüyü öbür dünyada temsil eden “shabti”yi içeriyor. Arkeologlar aynı zamanda Khnummose’nin mezar odasında bokböceği biçimindeki objeler keşfetti.

“Bokböceği biçimli objeler, Antik Mısır’da çok yaygın bir tılsımdır ve kağıt mühürlerinde de kullanılabilir. Durum böyle olduğunda ise üzerindeki yazılar ölünün öbür dünya hakkındaki inançlarıyla bağlantılı olduğunu gösteriyor.”

Kötü korunması sebebiyle ölünün mumyalanmış olup olmadığı kesin değil. Ama önümüzdeki aylarda yapılacak olan daha çok analiz, bu gizemi çözmemize yardımcı olabilir.

Tarihin Defacto Firavunları Nubialılar ve Devam Eden Tarih

3500 Yıl Önce Mısır’da Mumyalamanın Nasıl Olduğunu Gösteren Yüz

Mısır’daki 3.000 Yıllık Ahşap Protez Muhtemelen Dünyanın En Eskisi


IB Times. 20 Haziran 2017.

Koç Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü mezunu ve Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümü ile yandalı var. Paris Diderot Üniversitesi'nde Genetik yüksek lisansını tamamladı ve Jacques Monod Enstitüsü'nde Paleogenomik laboratuvarında doktorasına devam ediyor. Araştırma alanları: Fransa'daki Neolitik Dönemden itibaren antik insan popülasyonlarının demografisi ve dinamiği, nadir görülen genetik hastalıkların evrimi ve Orta Çağ Fransızlarının genetik yapısı.

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply