İnsanlar Ehlileştirilmiş Muzları Yaymaya 6000 Yıl Önce Başladı

Günümüz küreselleşmiş dünyasında çok fazla miktarda yiyeceği, ticaret veya yardım amacıyla gezegenimiz boyunca yanımızda taşıyoruz. Birleşik Krallık’ın da dahil olduğu birçok ülke kendi halkına ithalat etmeden yiyecek sağlayabilmek için mücadele ediyor. Çoğu insan yerel çiftçilerin yetiştirmekte zorlandığı veya bulmasının bile imkânsız olduğu birçok ürünü satın almaya alışık. Muz ise bunun tipik bir örneği. Bir zamanlar egzotik bir orijinalliği vardı şu an ise birçok ülkenin süpermarketlerinde bulunuyor.

Ehlileştirilmiş muz C: shutterstock

Muzlar, bütün mahsuller içerisinde en geniş çapta yetiştirilen, ticareti yapılan ve yenilenlerden bir tanesi. Modern muzlar, arta kalan küçük tohumlar içerirler ve kısırlardır. Yani, yeni muz bitkileri budanan parçalardan büyüyorlar. Bunun aksine yabani muzlar mermi şeklinde dizili tohumları taşırlar ve çok küçük boyutta yenilebilir meyve içerirler.

Yabani muzlar Yeni Gine ve Güney ve Güneydoğu Asya’nın nemli sıcak ormanlarında bulunabilirler. Fakat, çok uzun yıllardır ehlileştirilmiş muzların kökenleri tam bir sırdı. Muz gibi yumuşak yapılı bitkilere ait antik kanıtlar bulmak oldukça zor. Bu problem, organik maddelerin sıcak ve nemle beraber hızla kaybolması yüzünden tropik ormanlarda çok daha kötü durumda.

Yabani muz. C: Swapan Photography/Shutterstock

Mikroskopik kanıtlar

Bu sorunun cevabı ise deneysel olarak ilk defa 1950’lerde kullanılan ve arkeologlar tarafından 1970’lerde benimsenen bir teknik olan fitolit kullanmaktaydı. Bunlar, bitki hücrelerinde bulunan küçük ve karmaşık yapıdaki silika bazlı parçacıklardan oluşuyor. Silika oldukça dayanıklı bir mineral ve silika fitolitlerin uygun koşullar altında milyonlarca yıl korunabildiği gösterildi.

Fitolit kullanımı, arkeologlar ve paleobotanikçiler için tropik bitkilerin kökenini ve tarihini açığa çıkarmak adına oldukça heyecanlı bir uygulama. Ehlileştirilmiş muzlara ait bazı fitolitler birbirlerinden ayırt edilebiliniyor. Bu yüzden, antik tortularda bulunmalarını haritalandırdığımız bir araç haline geliyor.

Yabani ekmek ağacı meyvesi fitololiti. C: The Conversation

Yetiştirilen muzlara ait fitolitlerin yaklaşık 6.800 yıl önce Papua Yeni Gine’deki Kuk Bataklığında ortaya çıktığını bir süredir biliyoruz. Fakat, dünyaya geniş çapta nasıl yayıldıkları tam olarak net değil ve birçok tartışmaya yol açtı. Daha geç döneme ait bulgular ise Uganda, Munsa’daki 5.200 yılık ve Pakistan, Kot Diji’deki 4.250 yıllık kanıtları içeriyor. Fakat, bu bulguların ehlileştirilmiş muz olduğu iddiası hala tartışmaya açık.

Sri Lanka ve Borneo’daki antik tropikal ormanların kullanımı için 20 yıllık bir araştırma yürütülüyor. Şu an Sri Lanka, Fahien Mağarasındaki yaklaşık 6.000 yıllık tortularda yetiştirilen muzlarla aynı olan fitolitler keşfedildi. İnsanlar ilk olarak Fahien Mağarasına 46.000 yıl kadar önce varmış ve burayı düzenli bir şekilde sığınak olarak kullanmış olabilirler.

(İnsanlar Tarafından Yetiştirilmeden Önce Altı Meyvenin Yabani Hali)

İlk zamanlardan beri ekmek ağacı, durian, canarium fındığı, palmiye ve bambu türleri ve yabani muzların dahil olduğu birçok farklı yabani bitkiyi yiyip ve kullandıklarına dair fitolit kanıtları mevcut. Bugün bile iki yabani muz türünün yaprakları, çiçekleri, bitkileri, kökleri ve köksapları Sri Lanka’da kullanılıyor. Etnografik gözlemler bunların tabak, yemekleri sarma, ilaç, uyarıcı, tekstil, giyim, paketleme, kâğıt yapımı, süsleme ve ayrıca seremoni, büyü ve ritüel aktiviteleri gibi çok çeşitli amaçlarda kullanıldığını gösteriyor.

Fakat ehlileştirilmiş muzlara ait fitolitlerin yaklaşık 6,000 yıl önceli en erken ortaya çıkışından sonra yabani muzlara ait fitolitlerde ani bir şekilde azalma yaşandığını keşfettik.

Ehlileştirilmiş muz ağacı yaprağına ait fitolit zinciri. C: The Conversation

Muzlar Sri Lanka’ya nasıl ulaştı?

1.000 yıldan az sürede yetiştirilen muzlara ait fitolitlerin kesin olarak ilk defa Kuk Bataklığında ortaya çıkışı, şu ana kadarki keşfedilmiş en erken ehlileştirilmiş muz örneği ile ehlileştirilmiş bitkilere ait fitolitlerin ilk ortaya çıkışını birbirinden ayırıyor.

Yalnızca deniz aracılığıyla gerçekleşen bir dağılım (göç eden insanlarla taşınmış olabilirler), ehlileştirilmiş muzların Papua Yeni Gine’deki ilk ortaya çıkışından 800 yıl sonrasında Sri Lanka’ya ulaşması için gerekli olan hızı sağlayabilir. Daha sonra ise Sri Lanka’dan Güney Asya ve Afrika’ya doğrudan veya bazı göçler aracılığıyla yayılmış olması mümkün.

(Neredeyse Bütün Elma Ağaçları Kazakistan’daki İki Ağaca Dayanıyor)

Antik DNA çalışmaları gösteriyor ki antik dünyada popülasyonların yer değiştirmesi ve uzaktaki insanların birbiriyle bağlantılı olması oldukça yaygındı. Bu erken dönem gezginleri öyle görünüyor ki yiyecek olarak kullandıkları bitkilerini, özellikle de lif içeren nişastalı ürünleri, beraberlerinde götürüyorlardı.

Örneğin, kalede Yeni Gine’den Borneo’ya bataklık sago nişastasının taşınmasının yaklaşık 10.000 yıl önce olduğu öne sürüldü. Bu durum, 2.000 kilometreden daha uzun bir deniz yolculuğu gerektirirdi. Fakat yiyecek olarak kullanılan bu önemli bitkilerin dayanıklı olan tohumları kolaylıkla taşınabilirdi.

Dünya boyunca bitkilerin yayılması C: The Conversation

Bununla birlikte ehlileştirilmiş muzlar kısır olduğu için vejetatif üreme ile çoğalabilirler. Yani, bitkiler bütün halde veya budanmış kısımlarının taşınması gerekir. Muz bitkilerinin Papua Yeni Gine ve Sri Lanka arasında taşınması zorluklarla dolu olurdu ve büyük ihtimalle üstü açık kanolarla yapılmış olan bu yolculuk gerçekleşmiş bile olsa yıllar sürerdi.

Bu tarz kahramanca yolculuklar aynı zamanda karada da gerçekleşti. Örneğin, Martin Jones’un FOGLIP Projesi darı, buğday ve arpanın MÖ 6. binyıldan başlayarak Asya boyunca yayılmasını haritalandırdı. Manyok bitkisinin dağılımının Güney Amerika’dan Meksika’ya ve mısırın dağılımının ise ters yönde yaşandığı üne sürüldü.

(Antik İpek Yolu Modern Elmayı Nasıl Oluşturdu?)

Bütün bunlar neyi işaret ediyor? Küresel bağlantılar ve değiş tokuşlar modern dünyanın bir parçası olarak düşünebiliriz, fakat bu eğilimlerin kökenlerinin tarih öncesine dayandığı gerçeği gittikçe daha da belirginleşiyor.


The Conversation. 13 Temmuz 2018.

Makale: Premathilake, R., & Hunt, C. O. (2018). Earliest Musa banana from the late Quaternary sequence at Fahien Rock Shelter in Sri Lanka. Journal of Quaternary Science, 33(6), 624-638.

Koç Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü mezunu ve Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümü ile yandalı var. Paris Diderot Üniversitesi'nde Genetik yüksek lisansını tamamladı ve Jacques Monod Enstitüsü'nde Paleogenomik laboratuvarında doktorasına devam ediyor. Araştırma alanları: Fransa'daki Neolitik Dönemden itibaren antik insan popülasyonlarının demografisi ve dinamiği, nadir görülen genetik hastalıkların evrimi ve Orta Çağ Fransızlarının genetik yapısı.

You must be logged in to post a comment Login