Fas’ta Taş Devri Kuzey Afrikalılarına Ait Genomik Veri Elde Edildi

Yapılan yeni çalışmada, Fas’ın doğusundaki Taforalt’ta bulunan günümüzden 15.100 ila 13.900 yıl öncesine ait 7 bireyden genomik veri elde edildi.

Grotte des Pigeons kazı alanından karakteristik mikrolit aletler. C: Ian.R.Cartwright Institute of Archaeology Oxford University

Kuzey Afrika, türümüzün evrimsel tarihi için önemli bir bölge. Aynı zamanda Kuzey Afrika’nın coğrafyası da, insanların Afrika dışına nasıl çıktığını anlamak adına da ilgi çekici. Burası Afrika kıtasının bir parçası, fakat Sahra çölü güneye veya güneyden geçişler için fiziksel bir bariyer oluşturuyor.

Benzer bir şekilde, Akdeniz bölgesinin de bir parçası ve deniz, geçmiş zamanlarda popülasyonlar etkileşimi engelleyen bir bariyer oluşturabiliyordu. Fas, Rabat’taki Mohammed V Üniversitesi’nden çalışmanın eş yazarlarından biri olan Saaïd Amzazi “Kuzey Afrika tarihinin daha iyi anlamamız, türümüzün tarihini anlamak için çok önemli“ diyor.

(Afrika’da Binlerce Yıllık İnsanlık Tarihi Antik DNA ile Aydınlanıyor)

DNA korunması için gerekli olan zorlu koşullar yüzünden Afrika’dan yaklaşık birkaç antik genom elde edilebimişti. Daha önce, MÖ ilk bin yıla ait Mısırlı mumyalar üzerinde yapılan genomik bir çalışma Yakın Doğu ve Kuzey Afrikalılar arasında genetik bağlantı olduğunu göstermişti. Fakat, Kuzey Afrika popülasyonların genetik yakınlığının derinliği tam olarak bilinmiyordu.

Günümüz Kuzey Afrikalıları, atalarının çoğunluğunu Sahra altı Afrikalılarıyla değil günümüz Yakın Doğulularıyla paylaşıyorlar. Yani, günümüz Kuzey Afrika’sı, genetik açıdan Avrasya’nın büyük bir parçası. Fakat bu zamana kadar, Yakın Doğu ve Kuzey Afrika’nın genetik bağlantısındaki zamansal derinlik hakkında elde edilen bilgi yetersizdi ve sadece mitokondriyal DNA varyasyonu ile dolaylı yoldan hesaplanmıştı.

Fas, Taforalt’taki Grotte des Pigeons girişi. C: Ian.R.Cartwright Institute of Archaeology Oxford University

Bulunan Taforalt bireyleri, Geç Taş Devri (LSA) İbero-Moritanya kültürüyle ilişkilendiriliyorlar. Bu bireyler, Orta Taş Devri teknolojisini üretenlerin soyundan ya da Yakın Doğu veya Güney Avrupa’nın Üst Paleolitik teknolojisiyle bağlantısı olan yabancı popülasyonlardan geliyor olabililer.

İbero-Moritanyalılar’ın microlitler olarak bilinen bölgedeki gelişmiş taş aletleri ilk defa üretenler olduklarına inanılıyor. Londra’daki Doğal Tarih Müzesi’nden eş yazarlardan biri olan Louise Humphrey “Grotte des Pigeons kuzey-batı Afrika’daki insan tarihini anlamak için çok önemli bir alan.

(Sahra Çölü’nü İnsanlar Yaratmış Olabilir)

Çünkü, modern (anatomik olarak) insanlar Orta ve Geç Taş Çağı boyunca farklı zaman aralıklarında bu bölgede yaşadılar.” diyor. “Yaklaşık 15.000 yıl önce bu alanın daha sıklılıkla kullanıldığına ve İbero-Moritanyalıların ölülerini bu mağaraya gömdüklerine dair kanıtlar mevcut.”

15.000 yıllık nükleer DNA

Araştırmacılar, dokuz Taforalt bireyinden elde ettikleri DNA’yı gelişmiş dizileme ve analitik metotlar ile analiz ettiler. Bu bireylerin yedisinden mitokondriyal ve beşinden ise nükleer genom verisi elde etmeyi başardılar. Yaklaşık 15.000 yıllık olan kalıntıların oldukça eski olması ve bölgedeki DNA korunması için gerekli olan koşulların çok düşük olması sebebiyle bu veriler büyük bir başarının kanıtı. Çalışmadaki eş yazarlardan biri olan Abdeljalil Bouzouggar “Pleistosen Çağı’ndan türümüze ait olan DNA elde edilenin ilki ve en eskisi.” diyor.

Almanya, Jena’daki Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü’nden makale de baş yazar olan Marieke van de Loosdrecht,

“DNA korunması için gerekli olan zorlu koşullar yüzünden Afrika’dan yaklaşık birkaç antik genom elde edilebildi ve hiç biri Kuzey Afrika’da tarımın başlamasından önceki zamanlara ait değildi.” diyor. “Başarılı bir şekilde genomu yeniden oluşturmak, yüksek derecede parçalanıp yok olmaya başlayan DNA’yı elde etmek için gerekli olan özelleşmiş laboratuvar metotları ve bu bireylerin genetik profillerini karakterize eden yeni analiz metotları ile mümkündü.”

(Atalarımızın Afrika’dan Göçmesinin Sebebi Kuruyan İklim Olabilir)

Araştırmacılar, bu bireylerin genetik mirasının içerdiği iki ana unsur buldular. Genetik miraslarının yaklaşık üçte ikisi aynı zamana ait Levantlı popülasyonlar ile yaklaşık üçte biri ise modern Sahra Altı Afrikalılarıyla (özellikle Batı Afrikalılar) bağlantılı.

Grotte des Pigeons’taki Geç Taş Devri’ne (LSA) ait mezar. C: Abdeljalil Bouzouggar

Popülasyonlar kıtalar boyunca bağlantılara sahipti

Yakın Doğu atalarına ait olan büyük oran gösteriyor ki Kuzey Afrika ve Yakın Doğu arasındaki bağlantı tahmin edilenden çok daha önce başladı. Bu bölgeler arasındaki bağlantılar daha yakın zaman dilimlerine ait yapılan çalışmalarda gösterilişmiş olsa da, insanların Taş Devri esnasında böyle uzak mesafeler arası etkileşim içinde oldukları genel olarak düşünülmüyordu. Eş-yazar Choongzon Jeong “Analizlerimiz gösteriyor ki Kuzey Afrika ve Yakın Doğu arada bir genetik bariyer olmadan tek bir bölgeye aitlermiş.” diye açıklıyor.

(Antik Genom Analizine Göre Modern İnsanlar 350.000 Yıl Önce Ortaya Çıktı)

Sahra Çölü fiziksel bir bariyer sağlamasına rağmen bölgeler arası açık bir şekilde etkileşim yaşanıyordu. Taforalt bireyleri ve Sahra Altı popülasyonları arasındaki güçlü bağlantı gösteriyor ki bu çok büyük çölün üzerinden yapılan etkileşimler daha önce sanılanın çok daha öncesine dayanıyor. Aslında, Taforalt bireylerindeki Sahra Altı atalarının oranı, yaklaşık üçte bir, günümüz Fas ve Kuzey Afrika popülasyonlarından çok daha fazla.

Sahra Altı Afrika’sında bilinmeyen bir antik popülasyon

Sahra Altı Afrika’sıyla olan bağı sorgulamayı sağlayan genetik belirteçler (marker) bulmuş olsalar da Taforalt bireylerine ait belirteçlerin kombinasyonlarını barındıran hiç bir popülasyon daha önce tanımlanmadı. Bazı özellikler, günümüzdeki Hadza avcı-toplayıcıları veya diğer Batı Afrikalıları ile uyuşmasına rağmen bu gruplardan hiç birisi Taforalt bireyleriyle aynı olan karakteristik kombinasyonlara sahip değil. Sonuç olarak, araştırmacılar bu genetik mirasın tam olarak nereden geldiğine emin değiller. Olasılıklardan birisi de bu mirasın artık yaşamayan bir popülasyondan geliyor olması.

Çalışmadaki ortak kıdemli yazarlardan Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Ensitüsünden Arkeogenetik Departmanı’nın direktörü Johannes Krause “Açık bir şekilde, insan popülasyonları daha önce düşünüldüğünden çok daha uzak mesafelerde çok daha fazla gruplan etkileşim içindeydiler.” Bu bölgedeki gelecek çalışmalar bu farklı popülasyonların ne zaman ve nasıl etkileşime girdiklerini ve nereden geldiklerini açıklığa kavuşturabilir


Science Daily. 15 Mart 2018.

Makale: Marieke van de Loosdrecht, Abdeljalil Bouzouggar, Louise Humphrey, Cosimo Posth, Nick Barton, Ayinuer Aximu-Petri, Birgit Nickel, Sarah Nagel, El Hassan Talbi, Mohammed Abdeljalil El Hajraoui, Saaïd Amzazi, Jean-Jacques Hublin, Svante Pääbo, Stephan Schiffels, Matthias Meyer, Wolfgang Haak, Choongwon Jeong, Johannes Krause. 2018.Pleistocene North African genomes link Near Eastern and sub-Saharan African human populations. Science. 

Koç Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü mezunu ve Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümü ile yandalı var. Paris Diderot Üniversitesi'nde Genetik yüksek lisansını tamamladı ve Jacques Monod Enstitüsü'nde Paleogenomik laboratuvarında doktorasına devam ediyor. Araştırma alanları: Fransa'daki Neolitik Dönemden itibaren antik insan popülasyonlarının demografisi ve dinamiği, nadir görülen genetik hastalıkların evrimi ve Orta Çağ Fransızlarının genetik yapısı.

You must be logged in to post a comment Login