Arkeoloji Cehaletinin Son Örneği: Canlı Yayında Definecilik

Medya’nın arkeoloji cehaletini gösteren, topluma haber ve bilgi sunarken sahip olunması gereken vizyon ve sorumluluktan uzak bir yayın örneğini, Habertürk adlı televizyon kanalında izleme talihsizliğini yaşadık.

Bu cehalet o kadar yeryüzüne çıkmaya başladı ki, yazılarım artık bir seri olacak neredeyse. Oylum Talu adlı sözde eğitimli bir sunucunun sorularıyla çanak tuttuğu, define ve işaret uzmanı olarak lanse edilen reklam peşinde, detektör satan bir cahilin zırvaları sunuldu topluma.

(Medyanın Arkeoloji Cehaleti ve Kutsanan Definecilik)

Yetmedi sosyal medya hesaplarında reklamı yapılarak ilgi çekilmeye çalışıldı. Bu duruma Arkeologlar Derneği hızlı bir şekilde sosyal medyada tepki göstermeye başladı. Kısa sürede gerek akademisyenler gerek arkeologlar gerekse kültürel miras bilinci olan insanlar seslerini çıkarmaya başladı. Bu durum umut verici olsa da, ulusal bir televizyon kanalının böyle bir saçmalığa imkan vermesinin hiçbir açıklaması olamaz.

Canlı yayında detektör reklamı ile kültürel miras tahribatına teşvik

Programın en can alıcı aptallığı bence burası. Kişisel ilişkiler kullanılarak bu adamın reklam amaçlı programa çıktığı çok belli. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir şey ilk kez oluyordur sanırım. Kültür Bakanlığı bir yandan definecilerin yurtdışına kaçırttığı eserleri geri getirmeye çalışırken, bir televizyon kanalında yeni eserlerin nasıl bulunabileceği ve nihayetinde yasadığı yollarla kaçırılma yoluna teşvik görülebilecek bir yayının yapılması hiçbir şekilde izah edilemez.

Türkiye Cumhuriyeti amatörlerin detektör kullanarak eser arayacağı bir ülke değildir. Dünyanın arkeolojik geçmişi en zengin ülkesi, cahil şarlatanlara bırakılarak peşkeş çekilemez. Bunun derhal önüne geçilmelidir.

Cinler, tılsımlar ve İbn-i Haldun’un 600 yıl önce tanımladığı gerizekalılar

Detektör kullanımının reklamı yanında “uzmanımız” define konusundaki en büyük sıkıntılardan birinin sihir ve tılsım olduğunu söylüyor ve başlıyor saçmalamaya. Aslında bu vurgu çok önemli çünkü toplumdaki kökü geçmişten gelen cehaletin dışavurumu.

(Medyanın Arkeoloji Cehaleti Göbekli Tepe’yi de Vurdu)

Bugüne kadar bu ülkede Cumhuriyetin ilk yılları hariç kültürel miras konusunda bir seferberlik olmamıştır. Ekonomik dar boğazda, çalışmadan köşeyi dönmek isteyen, girişimcilik bilmeyen, yakın zamanda paralarını Çiftlik Bank’a kaptıran insanlar, bu tılsım ve cin hikâyelerini büyük bir iştahla dinlerler. İşte tam da bizim allame-i cihan bu kitleye sesleniyor ya da onların ağzıyla konuşuyor. Çok acıdır ki Doğunun yetiştirdiği en önemli bilim insanlarından biri olan İbni Haldun 600 yıl önce şu dizelerle bu yüzyıllık cehaleti zamanın gerisinden tanımlıyor;

“Bilinmelidir ki, şehirlerdeki aklı zayıf (geri zekalı) kişilerden birçoğu toprağın altından mal ve para çıkarmak için hırsla çalışmakta, bu yoldan kazanç (ve servet) sahibi olmayı istemekte, evvelki milletlere ait malların (ve kıymetli eşyanın) tümünün yerin altında saklı olduğuna, hepsinin sihirli tılsımla mühürlü olduğuna, onun ilmine vakıf olan ve onu çözmek için yanında buhur, dua ve kurban bulunduran bir kimseden başka hiçbir kimsenin o mührü bozamayacağına itikat etmektedirler.” (İbni Haldun, Mukaddime)

İbni Haldun’un bu söyledikleri, kültürel miras bilincini bir türlü edinemeyen doğu toplumlarının döngüsel gerçekliğinin en yalın ve çağlar ötesinden gelen ifadesidir. Bugün internet ve uzay çağında hala Türkiye’de böyle yığınların mevcut olması, ülkenin taşradaki insanları eğitememesi ve toplumsal entellektüalitenin hiçbir zaman sağlıklı olmayışının sonucudur.

(Programdaki Söylenti Yüzünden Defineciler Nif Dağı’nı Yağmaladı)

Her alanda gittikçe kalitesizleşen, dünyadan kopmuş, sahip olduklarının kıymetini algılayamayan bir ülkeye dönüşmüş durumda Türkiye. Hepimiz unutmamalıyız ki Anadolu bizim kiracısı olduğumuz bir toprak parçası. Bizden binlerce hatta yüzbinlerce yıl önce insanlar burada yaşamaktaydılar. Onların bize bırakmış olduğu her şey ne kadar kıymetli topraklarda olduğumuzun göstergesidir. Bu miras, kişisel hırslarla, emek vermeden, üretmeden zenginlik sahibi olmak gibi anlamsız kuruntuların kurbanı haline getirilemez. Türkiye, dünyanın açık hava müzesidir. Bu şekilde kabul edilip korunmazsa, dünyadaki herhangi bir beton yığını tarlasından bir farkı kalmayacaktır. Bu yüzden Habertürk’te sergilenen saçmalıkların değil gösterilmesi, telin edilmesi gerekmektedir.

(Televizyonda Define Nasıl Aranır Programı Yayınlandı)

Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Araştırma Görevlisi. İletişim: muammer.irec@deu.edu.tr

You must be logged in to post a comment Login